Güncelleme Tarihi:
Aileye bir bebeğin katılmasıyla eşler arası ilişkilerin sağlıklı sürdürülmeye devam edebilmesi için uzmanlar, eşleri bireysel alanlarını korumaları ve birlikte geçirecekleri zamanlar yaratmaları konusunda uyardı. Evliliklerde eşler arasındaki ilişkinin, çocuğun da duygusal olarak sağlıklı gelişmesinde belirleyici bir etken olduğuna dikkat çeken uzmanlara göre, “Eşler kendilerini dinlemeli, birbirlerine zaman ayırmalı, bebeğin gelişiyle yaşadığı deneyimleri anlamaya çalışmalı ve bunları birbirleriyle paylaşmalı. Yoksa ilişkilerde konuşulmayan, çözülmesi ertelenen problemler bir süre sonra karmaşıklaşır. Hatta eşler arasındaki ilişki iltihaplanır. Bu durum çocukta da anne-babanın yakınlığını önleme, yalnız yatamama ya da yalnız kalamama gibi davranış problemleri oluşturabilir.”
Evliliklere ilk çocuğun katılmasıyla ilişkilerde yaşanabilecek değişimler konusunda görüşlerini açıklayan Aile ve Çift Terapisti Nur Karaman, çiftlerin flört dönemlerinde coşkulu ve heyecan dolu bir ilişki yaşadıklarını, bu dönemde bireylerin birbirleri için son derece çekici olduğunu, bu dönemlerde coşkulu olduklarından daha sonra onlar için problem olabilecek durumları fark etmeyebildiklerini belirterek, “Bir çiftin planlı veya sürpriz bir şekilde bebek beklemesi, ebeveyn olması ise çiftin ilişki sistemini değiştirir. Anne ve baba rollerine geçiş dönemi ilişkilerde sancılara neden olabilir ve bazı problemler ortaya çıkabilir. Önemli olan bu süreci en sağlıklı şekilde geçirilebilmesidir’’ ifadelerini kullandı.
Bebeğin aileye katıldığında uzunca bir süre anneye bağımlı olduğunu bu yüzden kadının hayatının merkezinde bir süre sadece çocuğun yer aldığını vurgulayan Karaman, “Birçok şey çocuğun beslenmesine, uykusuna ve diğer ihtiyaçlarına göre düzenlenir. Ailenin gündemi bebek olabilir ve anne-babanın bireysel ihtiyaçları bir süreliğine rafa kalkabilir” dedi. Doğumun kendisinin önemli bir biyolojik ve psikososyal değişimi getiren bir olay olduğunu hatırlatan Karaman şunları söyledi: “Araştırmalara göre, kimi kadınlarda doğum sonrası depresyon, aşırı duyarlılık, ağlama, kaygı, yorgunluk, uyku bozuklukları görülürken kimi anneler kendilerini her zamankinden daha sağlam hissedebiliyor. Annelerin gebelik döneminde veya sonrasında baş edemediği durumlar, eş veya aile desteğiyle daha baş edilebilir bir hal alabilir. Araştırmalar, annelikle ilgili problemlerini eşiyle paylaşabilen kadınların gebelik döneminde ve sonrasında daha az problem yaşadıklarını gösterebiliyor.
Gebelerin karşılaştıkları problemlerle etkin bir şekilde baş edebilmeleri için desteğe ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla gebelik ve doğum dönemlerinde, eşin ne kadar işin içinde olduğu, bebeğe bakım sürecinde anneye ne kadar destek olduğu, kadınların gebelik ve doğum sonrası ilk dönemlerle baş etmeleri açısından oldukça belirleyicidir. Bu dönemlerde annenin yanında onu destekleyen birinin olması ve annenin de kendine kısa da olsa bireysel zaman yaratabilmesi önemlidir.”
Karaman, aileye bir bebeğin katılmasının aynı zamanda anneanne, babaanne, dede, teyze, hala, bakıcı gibi farklı bireylerin de evi kalabalıklaştırdığına dikkat çekerek, “Dolayısıyla bu dönemlerde, çiftlerin ilişkilerine ve gündelik yaşamlarına üçüncü-dördüncü kişilerin de katılmasıyla, ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri zorlaşabilir. Çiftler bu yeni durumla birlikte sarsılabilirler ve değişirler. Zamanla duruma uyum sağlarlar ve baş etme becerileri gelişir. Aylar geçip de duruma adaptasyon sağlanabildiğinde ise sistem dengelenir. Bazen ise, çiftler arası mesafe gün be gün artar. Bebek de yatağa dahil olabilir. O kadar ki, eşler artık aynı yatakta uyumuyor bile olabilirler. Bebeğin çift ilişkisinin bu kadar içerisinde olması, çiftlerin problemleriyle karşılaşmalarını, bunları fark etmelerini önleyebilir veya bunlarla ilgili konuşmalarını ertelemelerine sebep olabilir” diye konuştu.
Bu durumda eşiyle artık yakınlık kurmak istemeyen bireylerin araya çocuğunu koyabildiğini bunun da zamanla çocuğun bireyselleşmesini engelleme tehlikesi yarattığını aktaran Karaman, bebekle anne arasındaki ten teması ve yakınlığı kadar eşlerin de birlikte geçirecekleri zaman yaratmalarının önemine vurgu yaptı.