Güncelleme Tarihi:
Birçok kadın için bu listenin iki vazgeçilmezi vardır. Birincisi kilo vermek, daha spesifik olmak gerekirse “rejim yapmak” tır. Her yeni yıldan sonra rejime girilir. Ve çoğunlukla da istenildiği gibi, istenildiği kadar kilo verilmemiş olunur ki aynı madde bir sonraki yıl tekrardan liste başı yapar.
Listenin bir diğer vazgeçilmezi ise spora başlamaktır.
İşte bu yazımda bunun en azından anneler için gerekli olmadığını anlatacağım sizlere…
Evet, spor yapmak çok önemli, evet “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur. Fakat biz annelerin düzenli spor yapmalarına gerek yok. Vallahi de yok, billahi de yok. Zaten vaktimiz yok, o ayrı ama gerek de yok.” Neden mi? Gün içinde kaslarımızı yeterince çalıştırıyoruz da ondan. Bakınız:
Kol kasları: Bir kadının kol kasları ne kadar hamurlaşmış olursa olsun, bebek sahibi olduktan sonra “kas yaptığını” kim inkâr edebilir? Doğum ağırlığı ortalama iki buçuk ila dört kilo arasında seyreden bebek ilk altı ay boyunca kilosunu katladıkça, hele de uyumak için pışpışlanmaya ihtiyacı varsa annesinin kol kaslarının kuvvetlenmesine ciddi oranda katkıda bulunur. Eh, buna bir de bebek çantasını taşımak, araç koltuğunu takıp çıkarmak, kaldırımlarda yürürken bebek arabasını onun bunun üzerinden atlatmak için gereken efor eklenince ortaya ciddi bir kas hareketi çıkar, ki bu hareketle “benim” diyen egzersiz yapılmış sayılır.
Kol kaslarının önemli bir bölümü ilerleyen yıllarda terlik fırlatırken de çalışır, ancak bu kas grubu genellikle çocuklar ergenlik çağına girdiğinde devreye girdiğinden o zamana kadar pasif durumdadır.
Sırt kasları: Özellikle de bebeğini kucağında ya da sling/kanguru gibi bebek taşıyıcılarında taşıyan annelerin sırt kaslarını ayrıca çalıştırmaya ihtiyacı yoktur. Zaten de 8-9 kiloluk bir bebeği sürekli kucağınızda/üzerinize asılı taşıdığınız zaman çalıştıracak kasınız de pek kalmaz, o ayrı.
Çene kasları: Anne kişisinin çene kaslarını ayriyeten çalıştırmasına hiç ama hiç gerek yoktur. Çocuğuna güne ortalama iki-yüz-otuz-dokuz kere “hayır” deyişi bile bu kasları yeterince çalıştırır.
El kasları: Bilumum ev işleri, anne kişisinin ellerini fazlasıyla çalıştırmasına sebep olur. Bunların arasında ise yemek yapmak ve (sonrasında da yaptığı yemekleri çocuğa yedirmek) önemli bir yer tutar. Hele de çocuk “nazlı” kategorisine girenlerdense ve yemek yerken kafasını sağa sola çeviriyor, ağzını kapatıyor –kısacası anneyi uğraştırıyorsa- kaşığı çocuğun ağzına sokmak için yapılan her ekstra hamle annenin el kaslarını fazlasıyla çalıştırır.
Bacak kasları: Anne ne kadar “hamlamış” olursa olsun, bebeğinin emeklemeye başladığı dönemle birlikte o da hareketlenir. Bebeğin ilk adımlarını attığı andan itibaren ipini koparması ve kontrolsüz bir şekilde her zaman, her yerde yürümek istemesi –ve elbette annenin de onun peşinde koşmak zorunda kalması- annenin bacak kaslarını da çalıştıracaktır.
Anne kişisinin çalıştırmakta zorlandığı bir kas grubu vardır ki o da karın kaslarıdır. Her ne kadar sezaryenle doğum yapan anneler bu dertten biraz daha fazla muzdarip olsa da, gerçek şudur ki, karın kaslarının çalıştırıl(a)maması, annenin doğum şeklinden bağımsız bir konudur. Anne kişisi ne kadar çocuğunun peşinde koşturursa koştursun, karın kaslarını eritmek, hele de mükerrer hamileliklerden sonra oldukça zor hale gelmektedir. Bunun nedeninin ne olduğu bilinmemekte, ancak çocukların artıklarını yemenin önemli bir rol oynadığı tahmin edilmektedir.
Elif Doğan