Güncelleme Tarihi:
Yapılan çalışmalar 2050 yılında her iki kişiden birinin alerjik yapıya sahip olacağını gösteriyor. Türkiye'de toplam nüfusun yüzde 20'sinde alerjik rinit, astım, besin alerjileri ve diğer alerjik hastalıklara sahip olduğu biliniyor. En sık rastlanan tetikleyici faktörlerden biri olan polen alerjileri daha çok büyük çocukların ve ergenlerin sorunu olarak görülüyor. Bununla birlikte, deri ve böcek alerjilerinde bir yaş sınırlaması bulunmuyor.
Alerji her ne kadar bahar aylarıyla özdeşleşmiş olsa da sıcak yaz aylarında da alerjilerin alevlenmesi için birçok tetikleyici faktör bulunuyor. Yaz aylarında en sık deri ile ilgili alerjiler görülüyor. Çocuk Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, polenler kadar güneş ve klorun da alerji için önemli bir tetikleyici olduğuna işaret etti.
Alerjilerin ortaya çıkmasında genetik etkinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, çevresel etkenlerle birlikte hastalığın geliştiğini söyledi. İstatistiklere göre, anne ya da babadan birisi alerjikse çocuğun alerjik olma olasılığı yüzde 40, her ikisi de alerjikse yüzde 60 oranlarına çıkabiliyor. Ancak alerji anne ve babası alerjik olmayan çocuklarda da görülebiliyor. Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, bunun en önemli nedeninin yaşam şekli olduğunu söyleyerek, daha steril koşullarda yaşamak, endüstriyel ürünleri daha fazla tüketmek ve daha fazla temizlik maddesi kullanmanın alerjik hastalıkların oluşumunu artırdığını işaret etti.
Çayır ve ot polenlerinin neden olduğu tepkiler genelde ilkbaharın son dönemlerinde başlıyor ve yaz boyu devam ediyor. Polenlere alerjisi olan çocuklarda burun akıntısının ilk belirti olduğunu anlatan Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban sözlerine şöyle devam etti:
"Çocuklarda şeffaf, durdurulması zor burun ve geniz akıntısı vardır. Burunda kaşıntı ve art arda hapşırık şeklinde görülür. Bu halk arasında saman nezlesi-yaz nezlesi olarak bilinen tipik bir alerjik rinittir. Benzer tepkiler gözde de ortaya çıkabiliyor. Genelde göz nezlesi, saman nezlesiyle beraber de görülebiliyor. Gözlerde kızarma, batma, kaşıntı, sulanma ile kendini gösteriyor. Sürekli elle gözler kaşındığı için giderek enfekte de olabilir. Dikkat edilmezse enfektif konjoktiviite de dönebilir. Ailelerin bu dönemde rastlanan akıntıyı soğuk algınlığı ile karıştırmaması gerekiyor."
Yaz aylarında deri alerjilerinde artış gözlendiğini hatırlatan Prof. Dr. Sarıçoban, bu noktada polenler kadar güneş ve klorun da etkili olabildiğine işaret ederek, belirtilerle ilgili, "Deri alerjisinin ilk belirtisi kaşıntıdır. Kaşıntı ile birlikte başlayan bir kabarıklık oluşur. Güneşin değdiği yerlerde kızarma, kabarma hatta zaman zaman yanık gibi de kendini gösterebilir. Bu belirtiler bazen havuzlarda kullanılan klora bağlı olarak da oluşabilir" bilgilerini paylaştı.
Sıcak havayla birlikte yaz aylarında böcek alerjileri de daha fazla ortaya çıkıyor. Böcek sokmaları çoğunlukla fark edilemeyebiliyor. En belirgin özelliği ise sıralı bir şekilde ilerlemesi oluyor ve genelde vücudun açıkta kalan kol, bacak, yüz gibi bölgelerinde görülüyor. Böcek sokmaları arasında reaksiyonu en fazla ve en tehlikeli olanı ise arı alerjileri olarak gösteriliyor. Prof. Dr. Sarıçoban, "Sadece arının soktuğu yerde kızarıklık, şişme yapabileceği gibi ani gelişen ve nefes darlığı, bilinç kaybı, kusma gibi reaksiyonlara sebep olan 'anaflaktik şok' denilen alerjik şoka da yol açabildiğini söylüyor. Arı dışında diğer böcek sokmaları arı kadar olmasa da deride abartılı reaksiyonlar ortaya çıkarabilir. Kaşınmayla birlikte bu reaksiyonlar yayılabilir" diye konuştu.
Dışarıda geçirilen zamanın artması, tatil bölgelerine gidilmesi ve dolayısıyla evin dışında daha çok yemek yenmesi besin alerjilerine daha fazla dikkat gerektiriyor. Besin alerjilerinin önceleri yüzde 1-2 civarlarındaydı günümüzde bu oranın yüzde 10 oranlarına yükseldiği bilgisini veren Prof. Dr. Hülya Ercan Sarıçoban, "Parklarda, bahçelerde, plajlarda çocuklara alerjileri olan yiyecek ve içecekler ikram edilebilir. Olası alerji risklerini en aza indirmek için ebeveynlerin bu konuda uyanık olması son derece önemli. Zira çocuklar bu konuda bilgi sahibi olmayabilir ya da algılayamayacak kadar küçük olabilir" şeklinde açıklamada bulundu.
Alerjiler konusunda tedaviden önce önlem almak ve alerjenlerden kaçınmak gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Sarıçoban şunları kaydetti:
"Eğer alınan önlemler yetersiz kalıyorsa antihistaminik dediğimiz kaşıntı ve hapşırmayı önleyen şuruplar, göz ve burun damlaları gibi alerji ilaçları devreye sokulmalı. Polen ve arı alerjilerinin ilaçla kontrol edilemediği durumlarda uygun bulunan hastalara aşı tedavisini de öneriyoruz. İmmünoterapide alerjiyi yok etmeye ya da kullandığı ilaç miktarını azaltmaya yönelik bir tedavi yapıyoruz. Bu da bize avantaj sağlıyor. Kısacası kişiye özel basamak basamak tedavileri uyguluyoruz."
"Çocuklar mümkün olduğunca klorlu havuzlara sokulmamalı. Havuza girdiyse de hemen duş alması sağlanmalı" diyerek yaz alerjisinden korunmak isteyenlere tavsiyede bulunan Prof. Dr. Sarıçoban, "Güneş alerjisi olan çocuklarda mutlaka güneş kremleri kullanılmalı. Ayrıca, uzun kollu ve ince kumaştan yapılmış kıyafetler seçilmeli. Güneş gözlüğü ve siperli şapka takılmalı. Polen alerjilerinden korumak için öncelikle polen mevsiminde çocukları ot ve ağaçların olduğu alanlara götürülmemeli. Mümkünse evde hepafiltreler kullanılmalı, polen salınımın yoğun olduğu saatlerde çocuklarının odalarında pencere ve balkon kapısı açılmamalı. Böcek, sinek ısırıklarından korumak için çocukların yataklarına cibinlik takılmalı, prizlere takılan sinek kovucu tabletler kullanılmalı" dedi.
DHA