Güncelleme Tarihi:
Kendimden bildiğim annemin beni hiç emzirememiş olması. Sütü olmamış! Hayır aslında sütü vardı ancak inancı yoktu.
Yanında onu destekleyen, kendisine güvenini getirecek kimse yoktu. Ve tam da mama popülasyonuna denk gelmişti.
İlk çocuğum olan kızıma hamile kaldığımda, özellikle ilk trimester'da ben de bunun genetik bir durum olduğunu, annemde olmadıysa bende de süt olmayacağını düşünmüştüm. O dönem zaten emzirmeyi çok da düşünecek kafada değildim. Bebek büyüyor mu, sağlıklı mı, aman düşer mi gibi kaygılarla boğuşuyordum.
İkinci trimester'da yavaş yavaş emzirmenin genetikle alakası olmadığını öğrendim ve üçüncü trimester'da bu konuya baya baya kafa yormaya ve okumaya, araştırmaya başladım.
Gebeliğimin son 5 haftası bol acılı, sancılı şekilde yatalak olarak geçmişti. Bu dönemde okumaya daha da çok fırsatım olmuştu. Ben emzirecektim! O bebek ilk 6 ay sadece anne sütü alacaktı.
Doğum yaptığım gün, işte o büyülü gün, elbette o karman çorman duygular arasında ve sezaryen doğumun da verdiği acı ile bildiğim her şeyi belki de unuttuğuma yemin edebilirim.
Tek ve en büyük şansım şimdi adını asla hatırlamadığım ama kendisinden vampirella diye bahsedilen (sonradan neden vampirella olduğunu çok iyi anladığım) bebek hemşiresiydi.
Tüm kaos ve çevre seslerini çok güzel bastırarak uzaklaştırmayı başarıyordu. Tüm mama baskılarını iki gün boyunca muhteşem bir şekilde püskürttü! Çok canlar yaktı. İkinci doğumumda kendisini (aynı hastanede doğum yaptığım için) gözlerim çok aramıştı ama görememiştim. Buradan kendisine sevgilerimi iletmeyi bir borç bilirim...
Hemen hemen yeni doğum yapan “tecrübesiz” anne gibi ben de “sütü yok ki” sözünü o en güzel anlarımda işitmiştim.
O sözleri duydukça yüreğimin nasıl dağlandığını şu an hatırladıkça, kendim için tebessüm ederken, yerime gelen yeni tecrübesiz anneler aklıma gelip tekrar hüzünle doluyorum.
Bebeğim “o zaman” çevreye göre hızla kilo kaybetmiş ve ben onu besleyemiyordum!
Ama öğrenmiştim ki bebek doğum kilosunun %10’unu kaybedebilirdi, bu normaldi. E zaten bebeğim iri doğmuştu.
O dönem yanlış doktor tercihleri ile de birlikte bunalımlardan bunalımlara sürüklenip durmuştum.
Sürekli emzirip boş kaldığım anlarda da sağıyordum. Uyumuyordum. Doğumumdan tam 4 gün sonra sağım yaparken sütümün aktığını görünce hüngür hüngür ağlamış ve işte o gün bambaşka bir kimliğe bürünmüştüm. Başarmıştım!
Aslında ilk günden beri başarmıştım! Sütüm vardı. Ama akmıyordu. Akamazdı! Çünkü kolostrum'du. Koyuydu. Bebek emdikçe geliyordu. Bebek şakır şakır yutkunamıyordu, nasıl yutkunsun ki zaten midesi bir kiraz kadardı. 4. gün akmasının sebebi artık normal süte dönmeye başlamış olmasıydı.
Bu sebeple doğumumun 4. günü başladı benim hikayem. O zaman bebeğime dönmüş ve kendime inanmıştım.
Ben emzirdikçe artacaktı sütüm, biliyordum.
Bebeğim az kilo alıyordu ama kulaklarımı tıkamıştım bir kere. Sağıp verdiğim sütleri kusuyordu. Çünkü fazla geliyordu.
Sağdığım sütleri de vermeyi bırakarak, her istediğinde emzirerek, ilk 6 ay sadece anne sütü ile (su dahi vermeden) devam edip, inançla tam iki yaşına kadar emzirdim kızımı. Araya bir de hamilelik soktum o ayrı. Hamileyken emzirmek ayrı bir yazının konusu olsun!
Diyeceğim o ki süt üretimi tamamen beyinde başlayan ve biten bir durum. Ben de pes etmiş olsaydım annem gibi “sütüm yoktu” diyecektim.
Keşke o dönem yanımda tüm bunları bana anlatan tecrübeli biri olsaydı da kendimi o kadar yıpratmasaydım diye üzülüyorum.
Bir bebeği mucizevi bir şekilde büyütmeyi başaran bedeniniz o bebeği doyuracak sütü mü üretemeyecek? Sizce de bu düşüncede bir gariplik yok mu?
Kendinize inanın! Memelerinize güvenin!
Anne sütü memelerinizde değil beyninizde salgılanır!
Emzirin gitsin :)
Yazı: Stare Akdemir