Güncelleme Tarihi:
Bir çocuğa sahip olmak, kalbini dışarıda taşımak gibidir. Anneler tüm zaman ve enerjilerini çocuğunun bakımı için vermeye hazırdır. Bir başkası için asla yapmayacağı birçok şeyi çocuğu için hiç düşünmeden yapar. Bebeğini besleyebilmek için uykusuz kalabilir, bir yılda binlerce defa çocuklarının altını değiştirebilir. Çocuğuyla ilgili istenmeyen bir tehlike söz konusu olduğunda hiç düşünmeden onu korumak için kendini feda edebilir.
Anne sevgisinin benzersizliği sadece edebiyat yazarlarını büyülememiştir, aynı zamanda bilim adamlarının da merakla araştırdığı bir konu olmuştur. Peki, anne sevgisinin oluşmasını destekleyici sebep ve gelişimler nelerdir?
Anne sevgisinin oluşması hamilelikle birlikte başlıyor. Bu dönemde yaşanan önemli hormonal değişimler anneyi, doğumdan sonra bebeğine bağlanıp onu koruması için hazırlıyor. Sevgi ve bağlanma hormonu olarak bilinen oksitosin hormonunun seviyesi hamilelikle birlikte yükselmeye başlıyor. Böylelikle bir anne adayı, bebeğine olan bağını henüz daha ona hamileyken güçlendiriyor. Onunla konuşarak, göbeğini severek, ona kendi sevdiği bir ninniyi söyleyerek aralarında bağ oluşmaya başlıyor.
Bağlanmada etkili olan diğer bir hormon ise doğum sancılarının arttığı son evrede salgılanan endorfin hormonudur. Endorfin, insan bedeninin doğal olarak ürettiği bir ağrı kesicidir ve morfin gibi sakinleştirici etki yaparak doğumu kolaylaştırır. Çocuk dünyaya geldiğinde yaşanan sancılar bir anda unutulur, çünkü endorfin hormonunun seviyesi doğumdan sonraki ilk saatlerde hâlâ yüksektir. Anne, doğumdan sonra bebeğini kucağına aldığında, ona dokunarak iletişim kurduğunda ve emzirmeye başladığında bağlanma ve sevgi hormonu olan oksitosin yüksek seviyede salgılanmaya devam eder.
Araştırmalar, tek başına hormonların anne sevgisinin oluşmasında yeterli olmadığını göstermiştir. Bağlanmayla birlikte güçlenen anne sevgisi, duygusal ve fiziksel yardıma muhtaç dünyaya gelmiş bir bebeğin bütün ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli koşulları sağlıyor. Fakat bu duygunun gelişmesi için anne-bebek arasındaki iletişim ile bedensel dokunsal bağlanmanın sağlanması gerekiyor.
Anne sevgisini benzersiz kılan diğer bir özellik ise bu sevgi sayesinde annelerin algılarının daha güçlü ve keskin olmasıdır. Örneğin bir anne, gece uykusundayken bile bebeğinin en ufak bir kıpırtısında uyanır ve onun ihtiyacını karşılar. Bir kadın için çocuk sahibi olmak ve anne sevgisini yaşamak, bağımlılık yaratan bir ödül etkisindedir.
Anne sevgisi ve onunla kurulan güvenli bağ, bir çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminin temelini oluşturur. Anne sevgisinin derecesi, bir çocuğun sosyal iletişim becerileri, empati kurabilme yeteneği ve hatta ileride karşı cinsle yaşayacağı romantik ilişkinin niteliğini bile etkileyebiliyor. Uzun sureli ve ciddi ilişkileri yaşamakta zorlanan yetişkinlerin klinik öyküsüne bakıldığında, çocukluk döneminde güvenli bir anne-çocuk bağı yaşamadıklarına rastlanıyor. Yine de daha sonraki dönemlerde yaşanan olumlu ilişkiler ve güven temelli sevgi dolu bir eş sayesinde, anne sevgisi almadan büyümüş bir çocuk, kendi yaşamamış olsa bile çocuğuna anne sevgisi verebiliyor.