Güncelleme Tarihi:
Bazı pedagogların, çocuk psikologları ve çocuk doktorlarının annelere “gece onlarla birlikte yatmaları”, “beraber banyo yapmaları” ve “çocuklarına cinsel organlarını göstermeleri gerektiği” şeklindeki bilimsellikten uzak tavsiyeleri son derece tehlikeli söylemlerdir ve ailelerin büyük yanlışlara ve çıkmazlara sürüklenmelerine yol açmaktadır. Adeta Türk aile yapısının altına dinamit koymak anlamına gelen bu hurafelere uyulması, hem çocukların ruhsal ve cinsel gelişimini hem anne-babaların evlilik ilişkilerini hem de aile yapısını olumsuz etkileyecektir.
Çocukların kimliklerini oluşturabilmesi, benliklerini tanıyabilmesi ve karakterini zarara uğratacak tehlikelerden korunabilmesi için en önemli yapı güvenli bağlanma köprüsüdür. Bağlanma, çocuk ve bakım veren anne arasında gelişen; ilişki kurma, çocuğun anneyi arama ve yakınlık arayışı davranışları ile kendini gösteren, özellikle stres durumlarında belirginleşen, dayanıklı ve devamlılığı olan duygusal bir bağ olarak tanımlanmaktadır. Çocuklar için bağlanmanın üç temel işlevi vardır: (1) Dünyayı keşfederken dönülebilecek güvenli bir liman olma, (2) fiziksel gereksinimleri karşılama ve (3) hayata dair bir güvenlik duygusu getirebilme şansı. Bağlanmanın ilk işaretleri 3. aydan 6. aya kadar olan dönemde kendini gösterir ve bu dönemde temeli atılır. Bağlanma ve psikocinsel gelişim açısından çocuğun sağlıklı bir birey olabilmesi ve güvenli bağlanma geliştirebilmesi için annenin 3 temel görevi vardır ve bunlar; (1) yedirmek, giydirmek, korumak, yatırmak, banyo yaptırmak gibi çocuğun bakımını sağlamak, (2) çocuğa dokunarak sevgisini göstermek ve (3) çocukla oyun oynamaktır. Çocuk ilk 6 ay kendi beşiğinde anne-babanın yatak odasında kalabilir ama 6 aydan sonra kendi odasında kalmalıdır ve bebek telsizi ile kontrol edilmelidir.
Mahremiyet sorunları cinsel istismara zemin hazırlayan tehlikelerdir. Eski zamanlardan bu yana çocuk istismarı ve pedofili hakkında üzücü haberler almaktayız. Oysa toplum olarak sadece üzülmek ile yetinsek de uzmanlar tarafından verilen bilgilere göre çocuklarımızın başına gelen bu üzücü ve travmatik olayları toplum olarak bilinçlenerek en aza indirebiliriz. Bunun için çocuklarımıza doğru mahremiyet eğitimi vermeliyiz ve onlarla aramızdaki sınırları netleştirmeliyiz. Çocukla beraber çıplak banyo yapmak ya da çocuğa cinsel organı göstermek, sınır ve mahremiyet sorunları doğurarak çocuğun cinsel kimlik gelişimi ve cinsel yönelim açısından olumsuz etkiler yaratır, seks yapma korkusu vajinismus, orgazm olamama, sertleşme sorunu veya cinsel isteksizlik gibi yetişkinlikte cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir.
Psikolojik meselelere multi-disipliner bir bakış açısıyla yaklaşılması gereklidir. Çocukların ihtiyaçları kadar karı-koca ilişkisinin ve kadın-erkek cinsel yaşamının da gözetilmesi önemlidir. Çocuklarımızın ruhsal ve cinsel gelişimini olumsuz etkileyen bu hurafelerin diğer bir boyutu da Türk aile birliği ve toplumsal aile yapısının bozulmasıdır. Annenin çocuğuyla birlikte yatması durumunda evlilik ilişkisi zarar görebilir. Karı-koca olarak cinsel yaşamın normal akışında devam etmesini engelleyen bu durum, toplumumuzdaki çoğu evlilikte “Senin annen, senin baban” gibi aile çatışmaları, bağımlı eş, erkeğin evden uzaklaşması ve eşini aldatması şeklinde görülmekte, boşanmalara ve psikosomatik hastalıklara neden olmaktadır.
Uzmanlardan duyup çocuklarına yararlı olacağını düşünerek bu yanlış tavsiyelere uyan anne-babalar çocuklarına iyilik yaptıklarını düşünerek, aslında hem kendi ilişkilerine hem ailelerine hem çocuklarına hem de toplumsal yapımıza zarar verdiklerinin, bir yeri yaptıklarını sanırken diğer tarafı yıktıklarının farkında değiller. Bu nedenle uzmanlar tarafından söylense de duyulan her şeye inanılmaması gerektiği ve konuyu farklı açılardan değerlendirmek gerektiği unutulmamalıdır.