Güncelleme Tarihi:
Aile içi kadın ve çocuk istismarını masaya yatıran uzmanlar, boşanma aşaması ve sonrasında ebeveynlerin uyguladığı çocuk istismarı, kamusal alanda istismar, şiddet mağduru kadının meşru savunma hakkı ve korunması gibi konular üzerinden kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini tartıştı.
Boşanan çiftler çocukları istismar ediyor
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükran Şıpka ise boşanmaların çocuğu olumsuz etkilediğini söyleyerek, “Anne ve babalar tabi ki boşanabilir bu bir haktır. Ama boşanma öncesi evin içinde yaşanan tartışmalar, birbirlerine karşı olan öfkeleri çocuğu etkiliyor. Bazı aileler çocuğun hiçbir şeyin bilincinde olmadığını zannediyor. Ama çocuğun algıları çok açık, her şeyi fark ediyorlar. Anne ve babanın çekişmesini, sessiz tartışmaları bile hissediyorlar. Bu süreç çocuğun manevi gelişimi için büyük yaralar açabiliyor. Boşanma davasında ayrı bir çekişme söz konusu, bu sefer çocuğu paylaşamıyorlar. En fazla çocuk zarar görüyor” dedi.
Yıllık 140 bin boşanma davası görülüyor
Prof. Dr. Şükran Şıpka, “Çocuğa taciz ve şiddet yok ama manevi olarak örseleniyor o yüzden istismar edildiğini söylüyoruz. Çocuğun gelişimi olumsuz etkileniyor, boşanma sürecinde çocuğun fark edilmesi gerekiyor. Her yıl ortalama 140 bin boşanma davası görülüyor, yıllara göre artış olabiliyor” ifadelerini kullandı.
Boşanmaya karar veren anne ve baba ne yapsın?
Anne ve babanın boşanmaya karar verdiği zaman çocukla bu konuyu açık ve net bir şekilde konuşması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Şıpka, “Çocuğu bu sürece hazırlasınlar çünkü boşanabilirler ama ilişkileri hiçbir zaman kopmayacak. Ayrıca, çiftler kişisel tartışmalarını çocuğun yanında asla yapmasın. Boşanma aşamasında mümkünse çocuk yararına anlaşmalı boşanma protokolü yapmalarını öneriyoruz” dedi.
Kanunları uygulamada eksiklikler var
Aile Hukuku Derneği Başkanı Prof. Dr. Bahadır Erdem, kadın cinayetlerini önlemek için toplumun eğitilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Erdem, “Erkek egemen bakış açısının değişmesi lazım. Kanunlar var ama önemli olan o kanunların uygulanmasıdır. Uygulamada çok büyük eksikliklerimiz var” diye konuştu.
Kadınların, erkeklerin yap dediğini yapmadığı, yapma dediğini de yaptığı için öldürüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Erdem, “Aile korunan bir kurumdur ama içinde şiddet, cinayet, istismar yoksa, insanlar eşitse korunmalıdır. Ama böyle bir yapı değilse o artık korunmaya layık aile de değildir. Kadınlar onurludur, hiçbir zaman çıkıp kolluk gücüne falanca adam beni öldürmek istiyor, beni kurtarın diye boşu boşuna söylemez. Bu söylemleri toplum, polis ve savcı olarak dikkate almak zorundayız. Kadın, okuyacağım diyor, hayır okumayacaksın diyor. Çalışmak istiyorum diyor, hayır çalışmayacaksın diyor. Boşanmak istiyorum diyor hayır boşanmayacaksın, kadın insan olarak hakkını istiyor. Bunun karşılığında şiddet görüyor, bazen öldürülüyor. O zaman bunun adı kadın cinayetidir, ceza kanununa girmek zorundadır” ifadelerini kullandı.
İyi hal indirimi uygulanmamalı
İyi hal indiriminin hiçbir zaman uygulanmaması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Erdem, “Terör suçlarında iyi hal indirimi yapılmıyor, çünkü toplumu yıkıcı bir fiil olarak görülüyor. Bir kadının kocası tarafından katledilmesi de en az terör kadar toplumu yıkan bir durumdur. Muhakkak iyi hal indirimlerinin ortadan kaldırılması gerekir” dedi.
Nafakaya saldırıyorlar
Hakimin tespitiyle nafaka oranının belirlendiğini dile getiren Prof. Dr. Bahadır Erdem, “Hakimin kanuna göre takdir yetkisi var. Türkiye’de nafaka ortalaması 300 lirayı geçmiyor. Kadın o parayı eğlence partilerinde, manikür, pedikürde harcamıyor. Kadın kendi için harcamıyor, o parayla tencere kaynatıyor. Çocuklar onunla besleniyor. Ama buna da saldırı var” diye konuştu.