Güncelleme Tarihi:
Hayatın içinde son derece etkili ve sağlıklı bir duygu olan kaygının, kimi zaman kişinin hayatını olumsuz etkileyecek şekilde şiddetlenebildiğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, kaygıyla ilgili önemli bilgiler paylaştı, hangi aşamada sorun haline geldiğini anlattı.
Kaygı hayatımızı sürmemiz için gerekli bir duygudur
Kaygı, hayatta kalmamız, hayatımızı sürdürmemiz için gerekli ve sağlıklı bir duygudur. Kaygı olumsuz beklentilere karşı oluşan bir duygu hali, olumsuz bir düşüncenin eşlik ettiği huzursuzluk ve sıkıntı veren bir histir. Bunlar gelecekle ilgili olumsuz beklentilerdir ve böylelikle kaygı aslında gelecekle ilgili bir tehdidi görmemizi, olumsuz bir durum karşısında tedbir ve önlem almamızı, gelecekle ilgili istenilen sağlıklı, iyi durumlara ulaşmamızı sağlar.
Sağlıklı bir duyguyken hastalığa dönüşebiliyor
Kaygının yaşamı sürdürmekte oldukça temel bir duyguyken bazen çeşitli uyaranlarla olumsuz şekilde oldukça uzun süre şiddetli bir şekilde ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda da kaygı kontrol edilemez bir hale gelebiliyor. Hayatı sürdürmemizde son derece etkili ve sağlıklı olan bu duygu, gerçek riskler karşısında bizi korur. Fakat gerçekte olmadığı kadar yüksek bir risk görmenize ya da sürekli bir şekilde riskler üzerine düşünmenize neden olan, kendinizi güvende hissetmenize engel olacak, günlük akışı aksatacak şekilde yoğun bir kaygı haline dönüştüyse artık kaygı bozukluğu dediğimiz hastalıktan bahsedebiliriz.
Hayatta çeşitli tehlikeler var ve bizim bu tehlikeleri görüp önlem almamız hayatta kalmamızı sağlar. Ancak güvende hissedersek gerçekçi değerlendirmeler yapabiliriz. Bu temel güven duygusu oluşmadığı zaman kişi stres ile birlikte güvensizlik hissinin yoğunlaştığı anlarda bu sürecin içinden çıkamıyor ve kaygı bozukluğu başlayabiliyor. Özellikle iki haftadan uzun süren ve gündelik hayatı etkileyen bir kaygı hali söz konusuysa bunun artık tıbbi bir bozukluk olduğunu kabul etmek gerekiyor. Aynı zamanda panik atakların şiddeti ve sıklığı gündelik hayatı sürdürmeye engelleyecek düzeydeyse, kişi zihninde sürekli sorular, vesveseler, huzursuzluk ve kaygı hali içindeyse kaygısını yönetemiyorsa kaygı bozukluğu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Burada da tıbbi bir yardım almak gerekiyor. Kendi kendini sakinleştiremediğinde, günlük hayatını olağan bir şekilde sürdüremediğinde mutlaka psikiyatri uzmanına başvurup destek almalıdır.
Anksiyete bozukluğu nedir?
Psikolog ve Aile Danışmanı Şeyma Uyar Çalmaz da anksiyete (kaygı) bozukluğuna dair tüm merak edilenleri anlattı.
Anksiyete bozuklukları, normal gerginlik veya endişe duygularından farklıdır ve aşırı korku veya aşırı endişe içerir. Anksiyete gelecekteki bir endişenin öngörülmesi anlamına gelir ve daha çok kas gerginliği ve kaçınma davranışı ile ilişkilidir. Anksiyete bozukluğu, bireyin yaşamını ciddi şekilde etkilemeye başladığında ortaya çıkar. Ulusal araştırmalar, 18 yaşın üzerindeki her beş Amerikalıdan birinin ve 13-18 yaş arasındaki üç gençten birinin son bir yıl içinde anksiyete bozukluğu yaşadığını belirtiyor. Endişelenme aynı zamanda şiddetli ve bireye karşı mücadelecidir, birey günlük işlerinde konsantre olmakta zorlanır ve tamamlamakta güçlük çeker.
Anksiyete bozukluğunun türleri ve belirtileri neledir?
- Yaygın anksiyete bozukluğu: Hızlı bir kalp atışı, terleme ve ağız kuruluğu sık görülen anksiyete belirtileridir. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler, uzun süre bu tür bir uyarılma yaşayabilir. Huzursuzluk, özellikle çocuklarda ve gençlerde sık görülen bir diğer endişe belirtisidir. Kolayca yorulmak, genelleşmiş anksiyete bozukluğunun bir başka belirtisidir. Bu belirti bazılarına şaşırtıcı gelebilir, çünkü endişe genellikle hiperaktivite veya uyarılma ile ilişkilendirilir. Bazıları için yorgunluk, endişe krizini izleyebilir ya da kronik olabilir.
- Sosyal anksiyete bozukluğu: Sosyal durumlarda veya toplum içinde konuşma gibi başkalarının önünde performans göstermeye çağrıldığında kaygı duyuyarlar.
- Fobiler: Genellikle zararlı olmayan belirli bir nesne, durum veya faaliyetten aşırı ve sürekli bir şekilde korku hissetmektir. Hastalar korkularının aşırı olduğunu bilirler fakat üstesinden gelemezler. Bu korkular, bazı kişilerin korktukları şeylerden kaçınmak için aşırı uzunluklara gittikleri sıkıntılara neden oluyor. Örnekler uçak korkusu veya örümcek korkusu olabilir.
- Panik atak: Bir diğer anksiyete bozukluğunu çağıran etken panik atakları çağrıştıran panik rahatsızlıklarıdır. Panik atak aşırı yoğun korkuların hissedilmesiyle rahatsızlık duyulan fiziksel semptomdur. Bunun yanı sıra tekrarlanan panik ataklar, panik bozukluğunun bir işareti de olabilir.
Nasıl teşhis edilir ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Anksiyete bozukluğunun teşhisi günlük yaşama müdahale edebilecek kadar şiddetliyse ve en az altı ay boyunca her gün devam ederse konulur. Her anksiyete bozukluğu kendine has özelliklere sahip olsa da, çoğu iki tedaviye iyi yanıt verir: psikoterapi veya “konuşma terapisi” ve ilaçlar. Bu tedaviler tek başlarına veya kombinasyon halinde verilebilir. Bilişsel davranış terapisi, bir tür konuşma terapisidir, kişinin daha az endişeli hissetmesine yardımcı olmak için farklı düşünme, tepki ve davranış biçimlerini öğrenmesine yardımcı olabilir. İlaçlar anksiyete bozukluklarını tamamen tedavi etmez, ancak semptomlardan belirgin bir rahatlama sağlayabilir. Derin nefes, meditasyon, farkındalık ve kas gerginliğini hafifletmek ve sakinleşmek için kullanılan teknikler yani zihin-beden yaklaşımları etkili yöntemlerdendir.