Güncelleme Tarihi:
Şehir hayatında kendi ayakları üstünde durmak için var olma savaşı veren fazla hayalperest, fazla geveze ve fazla cesur bir kızın hayatını anlatan bu sürükleyici romanda hepimiz kendimizden bir parça bulacağız.
"Bir ev ve iş bulacağım, kendime tek başına bir dünya kurup kendi ayaklarımın üstünde duracağım. Ben kendi ayakları üstünde duran, güçlü, seksi, eğlenceli, stil sahibi bir kadınım.
Bundan böyle kendi evimde, kendi kahve makinemde yaptığım kahvemi içerken kendi kanepeme yayılıp eski bir Fransız filmi izleyeceğim ve kendi kitaplığımdan aldığım bir kitapla kendi yatağımda canımın istediği saatte uykuya dalacağım. Mutfağımda her gün patates kızaracak. Karnabaharın eve girmesi yasaklanacak (annemle anneannemde karnabahar aşkı gibi bir şey var; yetti artık!) Sadece ayakkabılarım için kocaman bir dolabım hatta odam olacak ve orta sehpam dergilerle dolup taşacak ve kimse bana etrafı toplamamı söyleyemeyecek!
İşe gelince ben kendime güveniyorum. Stajyer olarak girsem bile sekiz aya kalmaz CEO'luğa kadar yükselirim. İlk birkaç aydan sonra kendi odam olur mutlaka. Hatta bana bir asistan verirler. Ki versinler; çünkü iş hayatı çok yorucu.
Aşk kolay. Patronun oğlu ne güne duruyor? Tabii önce bir görmem lazım. Neticede evlilik öyle hızlı alınacak bir karar değil!
Hayat belki bu kadar kolay değildir.
Yine de eğlenceli olabilir."