Güncelleme Tarihi:
Bel ağrıları, günümüzde toplumun her kesimini ilgilendiren büyük bir sağlık sorunudur. Aynı zamanda ciddi sosyo-ekonomik problem olarak da karşımıza çıkar. Bel ağrısı en sık 35 ile 64 yaş arasında yaşanır. Fakat son zamanlarda gelişigüzel yapılan vücut geliştirme hareketleri nedeniyle 35 yaş altında yani 20’li yaşlarda da artık bel ağrısı yakınması görülmeye başladı.
Dünya nüfusunun yüzde 70-80'i yaşamının herhangi bir döneminde bel ağrısı yaşar. En çok çalışan kesimi etkilediğinden gelişmiş ülkelerde ve dünyada gittikçe artan iş gücü kaybı ve tedavi maliyetine neden olur. Bel ağrısı yakınmasının yüzde 40-50'si 1 haftada, yüzde 50-85'i 1 ayda, yüzde 90'ı 4-6 hafta içinde iyileşir. İki haftadan daha uzun süren bel ağrısı atağı hastaların yüzde 14’ünde görülür.
- Hareketsiz iş ve yaşam düzeni olanlar (Ofis çalışanları)
- Ağır kaldıranlar
- Uzun süreli araç kullananlar (Şoförler)
- Doğuştan belinde kayma olanlar
- Obezite
- Zayıf bel ve karın kasları olanlar
- Duruşu bozuk olanlar
- Yanlış yataklarda uyuyanlar
- Hamileliğin son aylarında olan gebeler
- Yüksek riskli sporlarla uğraşanlar (Halter, kürek vb)
- Sigara içenler
- Artan depresyon ve psikososyal faktörler
Bel ağrısının yaşlı hastalarda en önemli nedenlerinden biri (Yüzde 40) faset eklemlerdeki kireçlenmedir. Bu oran geç popülasyonda yüzde 10-20 arasındadır. Faset eklem kökenli ağrılarda hafif sabah tutukluğu, yorulmakla artan ağrı mevcuttur. Lomber intervertabral disklerden kaynaklanan ağrı gluteal bölge, uyluk, bacağa yayılabilir. Sakroiliak eklemden kaynaklanan ağrı gluteal bölgeye yayılır.
Bel ağrısına tedavi yaklaşımları geçtiğimiz son 10 yılda önemli oranda değişti. Daha önceleri her bel ağrılı hastada cerrahi neredeyse ilk seçenek olarak düşünülürken günümüzde artık daha çok bel ağrısının kronikleşmenin önlenmesine yönelik tedavi yapılıyor. Bel ağrısının kronikleşme olasılığı vardır. Bel ağrısı aslında cerrahi girişimi gerektiren bir durum olması, bel ağrısı için en iyi tedavinin yatak istirahati olması, daha ileride sakatlığa neden olabileceği inancı gibi bazı gerçek olmayan inanışlar kronikleşmede önemli pay sahibidir. Erken ağrı kontrolü; kronik ağrı davranışı ve fonksiyonsuzluk gelişmeden önce ağrı siklusunu kırmak, hastalara ağrılarının kontrol edilebileceğini göstermek, doğal hareket ve aktivitelerine süratle geri döndürmek için önemlidir.
Bel ağrısının akut yani çok şiddetli ağrılı döneminde antienflamatuar grubu ilaçlar ve beldeki dokuların hassasiyetini azaltacak antinöropatik grup ilaçların kullanılması kronikleşmeyi önlemede önemlidir. Ani başlayan veya uzun süren inatçı bel ağrıları fizik tedavi uygulanmasına rağmen azalmazsa ya da cerrahi olarak düzeltmeye gerek görülmediyse girişimsel ağrı tedavi seçenekleri gündeme gelir.
Bel bölgesindeki ağrıya neden olan faset eklemine veya fıtıklaşma nedeniyle etkilenen sinir köklerine enjeksiyon (kortizon) ve radyofrekans akımı uygulama tedavisi yapılabilir. Son yıllarda bel bölgesindeki sinir köklerine uygulanan radyofrekans akımı tedavisi kortizonlu enjeksiyon tedavisine göre daha emniyetli, daha etkindir, daha uzun süreli (en az 2 yıl) ağrı sağaltımı sağlar ve doku hasarı yapmaması nedeniyle nedeniyle tercih edilir. Enjeksiyon tedavisi ile kronik bel ağrısı ortalama 2 yıl süre ile kontrol altına alınabilir.
Girişimsel ağrı tedavisi sırasında ağrı azalmaz ise, nörolojik semptom ve bulgular devam eder veya kötüleşirse cerrahi konsültasyona başvurulmalıdır.