Güncelleme Tarihi:
İnternetten televizyona kadar tüm görsel medyada adını duyurmaya başaran Hayrettin Karaoğuz, şu sıra pek ortada görünmüyor. Tiplemeleri ve bol esprili sohbetiyle yaramaz bir çocuğa benzeyen Hayrettin’in bu inzivaya çekilişi, size de yeni bir yaramazlığa hazırlanıyor gibi gelmiyor mu? Bu merakımızı gidermek ve aile yaşamını konuşmak için Beşiktaş’taki ofisinde görüştük Hayrettin ile.
2008’den beri TLG Productions adlı şirkette 3 kişi ile birlikte prodüksiyon ve menajerlik işlerini yürüten Hayrettin’in bu çok yönlü becerisi, aslında çocukluk yıllarında kendini göstermeye başlamış. Biz ise onu meşhur “Kızsız Adam” videosunun yarattığı patlama ile 3 yıl önce tanıdık. İlginç bir tesadüftür ki biz sohbetimizi sürdürürken TV’de “Issız Adam”ın görüntülerinin olduğu bir klip çıktı. Gülüştük tabii…
Sohbete çocukluk yıllarınızla başlayalım. İçinde yetiştiğiniz aile yapısı nasıldı, anlatır mısınız biraz?
Biz 3 kişilik çekirdek bir aileyiz; annem, babam ve ben. Evde canımız sıkılırdı 3 kişi olduğumuz için. Tek çocuk olmanın avantajları ve dezavantajları var ama bana sorarsanız avantajları daha çok. Bütün ilgi sizin üzerinizde oluyor. Bazı çocuklar bundan dolayı çok şımarık olurlar ama ben öyle olduğumu düşünmüyorum. Tam tersi, daha hayata bağlı ve küçük yaşlardan çalışmayı isteyen bir çocukluğum oldu. Özel üniversitede okudum, Kadir Has Üniversitesi’nde. Onda ailemin çok büyük desteği vardır.
Üniversiteye girmeniz epey maceralıymış, öyle mi?
Evet. İlk sene annem işletme istedi diye, ikinci sene teyzem iktisat istedi diye, üçüncü sene de dedem tıp istedi diye dershaneye gittim ama ömür yetmez diye başlamadım bile tıp okumayı denemeye (Gülüyor). Çok denemelerim oldu; sınava geç kaldım, sınav gününü kaçırdım vs. Aslında benim asıl istediğim meslek reklamcılıktı.
Aileniz sanki biraz baskı yapmış eğitim konusunda.
Annem sadece çalışma saatleri 09:00-18:00 olan garanti bir iş istiyordu. Reklamcılık onlara çok uzaktı ama ben ikna ettim. Oradan reklamcı olacağım belliymiş aslında, ben herkesi ikna ederim (Gülüyor). Diğer teyzem çok yanımda olsun sağ olsun, “Çocuk ne istiyorsa onu okusun” dedi. Annem çok ısrarcı olmadı, babam da hep yanımdaydı.
Çocuklukta vardır hep güzel hikayeler. Nasıldı çocukluktaki ruh haliniz?
İlkokulda hiç konuşmazdım ben. “Acaba dilsiz mi?” diye korkmuşlar benden. Meğer ben ilkokulda sadece gözlem yapmışım, ortaokuldan itibaren kabak çiçeği gibi açıldım. Film gibi aslında, git gide yükselen bir seviye oldu sonrasında da. Ortaokulda güldürmeye çalışan, lisede daha serseri, yaramaz, komik biriydim. Üniversitede ise işi akademiye döktüm yani sahneye çıkmaya başladım. Üniversiteden sonra TV’ye ve sinemaya adım attım. Böyle ilerliyorum.
“Kendi filmimizi yazıyoruz”
Nereye doğru gidiyorsunuz şimdi?
Kafamızdakileri yapmak istiyoruz şu anda. “Hayrettin” programıyla aslında onu yaptık. Arkadaşlarımla beraber kafamızda bir mizah anlayışı var, onu ortaya koymak istiyoruz. Kendi sinema filmimizi yazıyoruz şu anda. Programın mizah anlayışına sahip bir mizah anlayışında bir komedi filmi olacak. “Program neden yok?” diyenlere de bir cevap olacak. Ağustos’ta çekip önümüzdeki Ocak ayına yetiştirmek istiyoruz aslında.
Ailenizle birlikte mi yaşıyorsunuz?
Hem ofiste hem de ailemle evde kalıyorum. Ofis ortamımız da ev gibi zaten. Ekibimizin sıcak arkadaşlığı sağlıyor bunu sanırım. Daha bu piyasada çok yeni olduğumuzu düşünüyorum, kimseye pek fazla güvenemiyorum aslında ekibim dışında.
Özel hayatınız da işleriniz kadar yoğun mu?
Değil. Zamanım yok ve o yüzden ne evlilik ne de kız arkadaş düşünecek halde değilim şu anda. Yaşlanınca evlenirim herhalde (Gülüyor).
TV’deki program neden bitti?
Star TV’nin yönetimi değişti ve eski programlarla olan bütün sözleşmeleri feshettiler. Biz de şimdi kafamızdaki sinema filminin çalışmalarına başladık ve ona yöneldik. Her şeyde bir hayır vardır ya, bu da öyle oldu. Aslında insanlar TV programını çok istiyor. Uygun bir kanal olur ve şartlarımız uyarsa tekrar program yapabiliriz ama hiç acelemiz yok.
Oynadığınız tiplemelerden en çok hangisini seviyorsunuz?
En çok hoşuma giden ve içime sinen skeç Tarkan- Emrah- Hayrettin’di. Diğer şaka skeçleri çok heyecanlı geçiyordu tabii. Bazı insanlar kurgu olduğunu iddia ediyorlar ama öyle olsa insanlara o tat geçmezdi. Biz eğleniyoruz ki insanları da eğlendiriyoruz.
“TV izliyorum ama dizi izleyemiyorum”
Şu anda devam ediyor olsanız, neler çıkardı yeni olarak? Sonuçta gündemdeki konular fikir veriyordur size.
Çok klasik olacak ama ben televizyon izliyorum, dizi izleyemiyorum. Ekip arkadaşlarım getiriyor malzemeyi, ben de internetten izliyorum o kısmı. Bu tür şeyler güncel olduğu için benim şu an yazıp 2 ay sonra yayınladığım skecin büyüsü kalmaz. Haftalık ve vurucu işler yapmayı seviyoruz. Örneğin; Meltem Cumbul’un Altın Küre’de yaptığı barış işareti ile ilgili bir skeç yapmayı isterdim.
“10.000 kişiyle fotoğraf çektirdim”
Söyleşiler nasıl gidiyor?
Bu sene çok söyleşiye gittik. Sadece üniversitelere gitmeyi tercihe diyoruz ve minimum 1000 kişi geliyor. Arkadaşlar sağ olsunlar yalnız bırakmıyorlar bizi. Söyleşi olarak gidiyoruz ama komedi yaptığımız için stand-up tadında geçiyor. Aramızda çok güzel etkileşim oluyor. Yaklaşık 30 üniversiteye gittik bu sene, 10.000 kadar kişiyle buluştuk. Hâlâ da 71 üniversiteden davet var ama hepsine yetişmemiz mümkün değil. Bu arada gittiğimiz üniversitelerde herkesle tek tek fotoğraf çektiriyorum ki seneye o okula gittiğimde de konuşacak bir şeyimiz olsun. Ben masada oturup konuşmayı sevmiyorum, biraz samimi olmalı bence. Önümüzdeki yıl da stand-up yapmaya başlayacağız, turnelerimiz olacak.
Röportaj: Hanife Yaşar