Güncelleme Tarihi:
AIDS yani Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Hastalığı, her yıl milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden oluyor. HIV isimli virüsle bulaşan ve vücudun bağışıklık sistemini harap eden bir hastalık olan AIDS, bağışıklık sisteminin çökmesi ile vücutta enfeksiyonlara ve kanserlere sebep oluyor. Doğru tedavi yöntemleriyle AIDS hastalarının yaşam kaliteleri ve süreleri önemli ölçüde iyileştirilebildiği gibi bilinçli olmak hastalığın bulaşmasında ve yayılmasında en büyük engel.
Bu belirtilerin kesin olarak AIDS anlamına gelmeyeceğini vurgulayan Op. Dr. Fatma Gençtürk Özer;
“AIDS grip veya başka hastalıkların sebep olabileceği belirtileri gösterdiği için bu belirtilere sahip hastaların kesin olarak AIDS olduğunu söyleyemeyiz. Eğer kişi şüpheli bir ilişkiye girmişse mutlaka bir doktora başvurmalı ve ilişkiden sonraki 3 ay içerisinde ELISA testi yaptırmalıdır. AIDS’le mücadelede en önemli nokta farkındalıktır. Kişilerin AIDS’in ne olduğu ve nasıl bulaştığı hakkında bilinçlenmesi, rutin sağlık kontrollerine gitmesi ve ilişki sırasında kondom kullanması AIDS riskini neredeyse 0’a indirecektir” diyor.
HIV, vücuda girdikten sonra bağışıklık sistemi bu virüsle savaşmaya başlıyor ve vücut anti-HIV denilen antikorları üretiyor. Bu antikorları tespit edebilen ELISA testi, AIDS’i tespit etmek için rutin olarak kullanılan bir yöntem. ELISA’dan doğru sonuç alabilmek için şüpheli ilişkiden 3 ay sonra test yaptırmak gerekiyor. ELISA testi, yüksek duyarlılığa sahip olduğu için kanda anti-HIV antikorları az miktarda olsa bile pozitif sonuç veriyor. Dolayısıyla ELISA testinin anti- HIV negatif sonucunu vermesi, sonucun kesin olarak doğru olduğunu gösteriyor. Ancak ELISA testi pozitif sonuç vermişse bu kişinin kesin olarak HIV virüsü taşıdığını göstermiyor. Çünkü ELISA başka enfeksiyonlara karşı oluşan farklı antikorlarla çapraz reaksiyon verebiliyor ve hasta HIV ile enfekte olmadığı halde pozitif sonuç çıkabiliyor. ELISA testinin pozitif çıkması durumunda doktorlar, hastalığa özgü olan başka bir doğrulama testine geçiyor. Western Blot denilen doğrulama testi, kişide HIV varsa pozitif sonuç veriyor ve sonucuna kesin güvenilir olarak bakılıyor. ELISA dışında şüpheli durumlarda erken tanıyı sağlayan HIV PCR ve p24 antijen testleri de bulunuyor. PCR denilen teknik, virüsün genetik materyali çoğaltılarak tanımlanıyor ve 9. Günde pozitif sonuç vermeye başlıyor. PCR 28. günde ise yüzde 98-100 oranında güvenilir sonuç veriyor. p24 antijen testi ise HIV virüsüne ait bir protein olan p24 proteininin tespit edilmesi esasına dayanıyor. Bu proteininin kanda tespit edilmesi virüsün varlığını gösteriyor ve test virüsün bulaşmasından sonraki 21- 90 gün arasında pozitif sonuç veriyor.
HIV kan yoluyla, kan ürünleri, doku ve organ nakliyle, cinsel ilişki ile ve anneden bebeğe, gebelikte ve emzirme ile bulaşabiliyor. Cinsel ilişki ile HIV bulaşmasını kolaylaştıran sebeplerden biri genital ülserler. Genital ülserlerin varlığı, HIV pozitif kişi ile ilişkide hastalık bulaşma ihtimalini 5 kat artırıyor. Çünkü virüsün ilişki esnasında cilde ya da mukozaya değmesi enfeksiyonun bulaşması için tam olarak yeterli olmuyor. Bulaşma için virüsün ciltte bulunan ülserler veya görülemeyecek kadar küçük çatlaklardan kana karışması gerekiyor. Anal ilişki ile HIV bulaşma oranı vajinal ilişkiye göre daha yüksek. Bununla birlikte HIV pozitif olan partnerin cinsiyeti de bulaştırıcılığı etkilemiyor.
Yapılan bazı araştırmalarda, kondom kullanan kişilerin HIV pozitif kişilerle düzenli ilişkisi olduğu halde HIV’ın bulaşmadığı görülmüştür. Bu yüzden kondomun her ilişkide ve ilişkinin başından itibaren kullanılması gerekmektedir. Yine araştırmalara göre, öpüşme ve oral ilişki ile bulaşma olmadığı gösterilmiştir. Ancak bulaşma olmayacağını net olarak söylemek mümkün değildir. HIV, bilinenin aksine tükürük, terleme, el sıkışma, sarılma, cilde temas, yanaktan öpüşme, ortak çatal bıçak kullanımı, havuz, tuvalet kullanımı, başkasının giysisini giyme gibi nedenlerle bulaşmaz.
AIDS tedavisi için pek çok ilaç geliştiriliyor. Fakat bu ilaçlar hastalığı tamamen ortadan kaldırmasa da HIV virüsünün çoğalmasını kontrol atına alıyor. Doğru tedaviler ile bulaşmadan belirtiler başlayana kadar geçen sürenin ve yaşam süresinin uzadığı görülüyor. Yeni geliştirilen ilaçlarla da yan etkiler azaltılıyor ve hastalığın takibi çok daha kolay hale geliyor.
En önemli noktanın bulaşmayı engellemek olduğun söyleyen Op. Dr. Fatma Gençtürk Özer, toplumun bilinçlenmesinin hastalığın yayılımını azaltacağını vurguluyor ve herkesi 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde bilinçli olmaya davet ediyor.