Güncelleme Tarihi:
Adenovirüs; üst solunum yolu enfeksiyonları, göz enfeksiyonları ve mide-bağırsak problemlerine neden olabilen bir virüs grubu. Bir-iki aydır vaka sayılarındaki artış, virüsün yayılma hızının ve etkisinin giderek arttığını gösteriyor. Uzmanlar, bu artışın nedenlerini anlamak ve kontrol altına almak için çeşitli önlemler geliştirmeye çalışıyor.
Konuyu Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nafiz Koçak’a danıştığımda, şu an için bir salgın boyutundan söz etmenin zor olduğunu ancak vaka sayılarında artış yaşandığını belirtti. Prof. Dr. Koçak, şunları ekledi:
“Adenovirüsler dünya çapında dağılım gösterir ve yıl boyunca enfeksiyon yapabilir. Ülkemizde de bir iki aydır gücünü artırdı. Genellikle kendiliğinden sınırlanır veya klinik olarak belirsizdir. En sık bebekler ve küçük çocuklarda görülmekle beraber okullar ve askeri birlik gibi toplu yaşanılan yerlerde salgınlara neden olabilir.”
GRİBE BENZER ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKIYOR, VÜCUDUN FARKLI BÖLGELERİNDE ENFEKSİYONA NEDEN OLUYOR
Adenovirus enfeksiyonlarının grip gibi hastalıklara benzer şekilde ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Nafiz Koçak, “Virüsün A’dan G’ye yedi türü bulunuyor. En önemlisi de 100’ün üzerinde adenovirüs serotipinin olması. Bunların her biri farklı vücut bölgelerinde enfeksiyona neden oluyor” ifadelerini kullandı.
Virüsün, çocukluk çağı viral solunum yolu enfeksiyonlarının yaklaşık yüzde 2-7’sinden, viral pnömoni ve bronşiolitin yüzde 5-11’inden sorumlu olduğunun altını çizen Prof. Dr. Koçak, “Bu enfeksiyonlar, HIV enfeksiyonu ve KOAH gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde, hematopoietik kök hücre nakli ve kalp ameliyatı geçirenlerde, kanser kemoterapisi almış hastalarda daha ağır seyredebilir hatta ölümcül olabilir” şeklinde konuştu.
Yaygın epidemi yapabilir mi? sorusuna da cevap veren Prof. Dr. Nafiz Koça, “Buna yakın zamanda Pakistan’da yapılan bir değerlendirme ile yanıt verecek olursak, istatistiksel analiz ve modelleme teknikleri aracılığıyla; sıcaklık, nem ve yağış gibi iklim değişkenleri ile adenovirüs enfeksiyonlarının yaygınlığı arasındaki ilişki kuruldu. Hatta çevre kirliliğinin de etkili olduğu değerlendirildi. Ayrıca Hindistan’ın kuzeybatısında yer alan Pencap’ta Eylül 2023'te adenoviral konjonktivit (Gözün beyaz kısmını ve göz kapaklarının iç yüzeyini kaplayan ince zarın iltihaplanması) salgını nüfusun önemli bir bölümünü etkiledi. Bu salgında günlük ortalama 13 bin yeni vaka bildirildi” ifadelerini kullandı.
ADENOVİRÜS NASIL BULAŞIYOR?
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Songül Özer ise “Bilinen adenovirüs gruplarından ‘D grubunun’ göz enfeksiyonlarından, diğer grupların ise solunum ve sindirim sistemi enfeksiyonlarından sorumlu olduğu biliniyor. Ciddi enfeksiyon yapan adenovirüs tipleri de 3, 7, 14 ve 21’dir” dedi.
Virüsün nasıl bulaştığına da değinen Dr. Özer, “Adenovirüsler; damlacık yoluyla, öksürük, aksırık, solunum sekresyonları aracılığıyla solunum yolundan, bu sekresyonların ortama saçılmasıyla kirlenmiş olan yüzeylere ve eşyalara temas yoluyla, bir de ağız yoluyla alınabilirler” ifadelerini kullandı.
Virüsün vücuda alındıktan 2-14 gün sonra hastalık belirtilerinin başladığına dikkat çeken Dr. Songül Özer, “Mevsimlerle çok da ilişkili olmadan, tüm yıl boyunca adenovirüs enfeksiyonları görülebilir. Çocuk ve ergenlikte daha çok üst solunum yolu enfeksiyonu, farenjit, zatürre, kanamalı idrar yolu enfeksiyonları ve ishal görülüyor. Yetişkinlerde ise ani başlayan solunum yolu enfeksiyonları ve bulaşıcı keratokonjonktivit denilen göz enfeksiyonları daha sık ortaya çıkıyor” dedi.
Dr. Özer, şöyle devam etti:
“Bağışıklık sistemi normal olan kişilerde hafif ve kendi kendine de iyileşebilen hastalıklar görülürken, bağışıklık sistemi zayıflamış veya baskı altına alınmış kişilerde adenovirüslere bağlı zatürre, sarılık, böbrek enfeksiyonları, gastroenterit, kanamalı olabilen idrar yolu enfeksiyonları hatta menenjit ve ensefalit gibi santral sinir sistemi enfeksiyonları da görülebilir.”
VİRÜSTEN KORUNMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
“Adenovirüslerin yayılmasını azaltmak ve daha fazla salgını önlemek için daha güçlü hijyen uygulamaları, kamuoyunu bilinçlendirme çabaları gerekli” diyen Prof. Dr. Nafiz Koçak, “El yıkama, yakın temastan kaçınma, atıkların uygun şekilde atılması ve enfekte kişilerin izole edilmesi gibi bireyler arasında önlemler alınmalı. Ayrıca bazı adenovirüsler yeterli klor içermeyen küçük göller veya yüzme havuzlarında da yayılıyor. Bu durum ateşli hastalık salgınlarına neden olabilir” uyarısında bulundu.
Hastalığın tanısına değinen Dr. Songül Özer ise “Dışkıdan ve solunum sekresyonlarından hızlı test şeklinde yapılıyor. Ayrıca kandan serolojik testlerle veya vücut salgılarından hücre kültürü yöntemiyle de virüsün tanısını koymak mümkün. Solunum sekresyonlarından ve ishal olanlarda dışkı örneklerinden bulaş olabileceğinden, ellerin iyice yıkanması, hasta kişilerin maske kullanması çok önemli” dedi.
Tedavide özel bir ilacın olmadığını da söyleyen Dr. Özer “Ancak başka virüsler için kullanılan antiviral ilaçlar kullanıldı ve başarılı oldu. Riskli kişilerde kullanılabilen, ağız yoluyla alınan bir aşısı da mevcut” ifadelerini kullandı.
Geçmişte, ABD’de askerler arasında adenovirüs tip 4 ve 7 tarafından meydana gelen akut alt solunum yolu enfeksiyonları dikkati çekmişti. Bu nedenle 1971-1999 yılları arasında oral canlı adenovirüs aşısı kullanıldı. Fakat enfeksiyon sıklığı azalınca, aşı kullanılmamaya başlandı. 2004-2009 yılları arasında askeri birliklerde, yüksek ateş ve öksürükle seyreden ciddi solunum yolu enfeksiyonlarında artış görülmeye başlayınca, 2011 yılında adenovirüs aşısı yeniden devreye girdi. Zaman zaman küçük salgınlar yapabilen adenovirüsün, 2008 yılında Çin’de bağışıklık sistemi zayıf kişiler arasında ciddi zatürre salgını, 2014 yılında ise ABD’de askeri birliklerde ciddi akut alt solunum yolu enfeksiyonu salgını yaptığı biliniyor.
Dr. Öğretim Üyesi Songül ÖzerFotoğraflar: iStock