Güncelleme Tarihi:
Science dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, gebe kalma anından itibaren başlayan erken yılların gelecekteki sağlığı belirlemede kritik bir pencere olduğunu öne sürüyor. Araştırmacılar, koruyucu etkinin 'en belirgin' olduğu dönemin, çocuğun anne karnında geliştiği dönem olduğunu belirlediler, rahimdeyken maruz kalmanın risk azaltımının üçte birini oluşturduğunu söylediler.
Önemli araştırmada, savaş sonrası şeker kısıtlamasının kaldırıldığı 1953 yılına denk gelen 1951-1956 yılları arasında gebe kalan yetişkinlerin sağlık durumlarını incelendi.
Verileri kullanılan 60.000 kişi arasında, kısıtlamaya maruz kalanların tip 2 diyabet riskinin, kısıtlamaya maruz kalmayanlara kıyasla yüzde 35, hipertansiyon riskinin ise yüzde 20 daha düşük olduğu görüldü. Eylül 1953'te şeker kısıtlaması sona erdiğinde, yetişkinler için günlük şeker tüketimi 41 gramdan ertesi yıl yaklaşık 80 grama yükseldi.
GÜNDE 30 GRAMDAN FAZLA TÜKETMEYİN
Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) şekerleme, kek, bisküvi, çikolata ve bazı gazlı içecekler ile meyve suyu gibi gıdalarda bulunan serbest şekerlerin her gün 30 gramdan fazla tüketilmemesini öneriyor.
Araştırma ekibi, günümüzde çocukların anne karnında gelişirken ya da emzirirken annelerinin beslenmesi yoluyla aşırı şekere maruz kaldıklarını da belirtiyor.
Dört yaşın altındaki çocuklar için herhangi bir kılavuz sınır yok ancak daha önce yapılan bir çalışma, İngiltere'de ortalama bir çocuğun her gün altı çay kaşığından (26,6 g) fazla serbest şeker tükettiğini göstermişti.
Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden Tadeja Gracner liderliğindeki bilim insanları makalede şunları yazdı: “Sonuç olarak, rahimde ve yaşamın erken dönemlerinde şekere maruz kalmanın sınırlandırılması T2DM (tip 2 diyabet) ve hipertansiyona (yüksek tansiyon) karşı koruma sağlayabilir. Hamilelik, emzirme dönemi ve katı gıdalara geçişten sonra ilave şeker tüketiminin optimal seviyelerini ve bunların uzun vadeli sağlığı etkileme yollarını anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.”
‘BU KISITLAMA BASKIDA HİSSETTİRİYOR, UYARI BİRAZ SERT GELİYOR’
19 haftalık hamile olan Editörü Lucy Mapstone, bu çalışmanın anne adayları üzerindeki zaten büyük olan baskıyı daha da arttırdığını söyledi.
“Hayatınızın bu kadar büyük bir bölümünün bu kadar hızlı bir şekilde kısıtlanması gerektiğinde, bu yeni sağlık uyarısı, birçoğu rahat yemek yemekte zorluk çeken anne adayları için ek bir baskı katmanı oluşturuyor” diyen Mapstone şunları söyledi:
“Çok fazla yiyeceği midemde tutmakta zorlandım ve çoğu yiyeceği yemem imkânsız hale geldi; tatlılar en çok ihtiyacım olduğunda, başka hiçbir şeyin yardımcı olmadığı zamanlarda bana enerji verdi. Aşırıya kaçmamaya çalışsam da doktorumun tavsiyesine uydum: 'Mümkün olduğunda yiyecek ver, hiç yiyecek olmamasındansa herhangi bir yiyecek daha iyidir.’
Bu nedenle, vücudumuza ne koyduğumuzun farkında olmanın ve riskleri bilmenin önemli olduğunu takdir etsem de pek çok hamile kadının halihazırda düzinelerce değişiklik ve endişeyle uğraştığı bir dönemde bu uyarıyı yapmak biraz sert geliyor.”
DİĞER OLASI FAKTÖRLER GÖZ ARDI EDİLİYOR OLABİLİR
Oxford Üniversitesi'nden Profesör Amanda Adler, araştırmanın diğer olası faktörleri dikkate almadığını savundu.
Çalışmada yer almayan Profesör Adler şunları söyledi: “Araştırmacılar, kısıtlama sırasında gebe kalan kişilerin, kısıtlama sona erdikten sonra gebe kalan kişilere kıyasla daha düşük hastalık oranlarına sahip olduğunu gözlemledi. Ancak, ileride diyabete yakalanma olasılığı daha düşük olan çocukların gerçekten de rahimde ya da doğumdan sonra şekere maruz kalmayan çocuklar olup olmadığını hala tam olarak bilmiyoruz. Kısıtlamanın sona ermesi ve insanların daha fazla şeker tüketmesiyle aynı zamanda, örneğin fiziksel olarak daha az aktif olmak gibi diğer alışkanlıklarını da değiştirmiş olabilirler.”
* * * * *
Çocukların anne karnından başlayarak hayatlarının ilk 1000 gününde şekere hiç ya da çok az maruz kalmasının gelecekteki sağlığını nasıl etkileyebileceğinin tüm detaylarını Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Nöroloji uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Yıldırım Ramazanoğlu ile konuştuk.
İşte tüm anne ve elbette baba adaylarını da yakından ilgilendiren ‘çocuk gelişimi ve şeker’ konusunda mutlaka bilinmesi gereken 6 kritik soru…
1- ANNE KARNINDAKİ DÖNEMİ DE SAYARSAK, ÇOCUKLARIN YAKLAŞIK 2,5 YAŞINA KADAR HİÇ YA DA DAHA AZ ŞEKER TÜKETMELERİ, GELECEKTEKİ HASTALIKLARLA İLİŞKİLİ MİDİR?
Evet, çocukların 2 ila 2,5 yaşına kadar daha az şeker tüketmeleri, gelecekteki sağlıkları üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. Bu yaş dönemi, bir çocuğun gelişimi için kritik bir zaman dilimidir ve beslenme alışkanlıkları, ilerleyen yıllarda sağlık üzerinde büyük bir etki yapabilir. Araştırmalar, erken yaşta şeker tüketiminin gelecekteki sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilebileceğini göstermektedir. Özellikle obezite ve aşırı kilo alma, diyabet riski ve diş sağlığı sorunları bunların başında gelir.
2- HAMİLELİKTEKİ ŞEKER TÜKETİMİ, BEBEĞİN İLERİ YAŞLARDAKİ SAĞLIĞINI NASIL ETKİLEYEBİLİYOR?
Yüksek şeker, gebelik şekeri riskini artırarak bebeğin aşırı kilolu doğmasına, obezite, diyabet gibi metabolik hastalıklara yatkınlık oluşturabilir. Ayrıca, şekerli beslenme bebeğin tat algısını etkileyerek ilerleyen yaşlarda şekerli yiyeceklere olan isteği artırabilir. Anne karnında aşırı şeker tüketimi, bebeğin beyin gelişimini ve ruhsal sağlığını da etkileyebilir, duygusal sorunlar ve aşırı kilo riskini artırabilir. Bu nedenle, sağlıklı ve dengeli bir beslenme hem anne hem de bebeğin uzun vadeli sağlığı için önemlidir.
3- GEBELİK DÖNEMİNDE ÇOCUĞUN SAĞLIĞI İÇİN BESLENME NASIL OLMALI?
Gebelikte sağlıklı beslenme, anne ve bebek sağlığı için kritik öneme sahiptir. İkinci ve üçüncü trimesterde kalori ihtiyacı artsa da besin kalitesine odaklanılmalıdır. Protein açısından zengin gıdalar (et, balık, yumurta, baklagiller) tüketilmeli, sağlıklı yağlar (balık, ceviz, avokado) ve kompleks karbonhidratlar (tam tahıllar, sebzeler, meyveler) tercih edilmelidir. Folik asit, demir, kalsiyum ve D vitamini gibi besin öğeleri özellikle önemlidir.
Folik asit, bebeğin nöral tüp gelişimi için gereklidir, demir kan hacmini artırır, kalsiyum ve D vitamini ise bebeğin kemik gelişimini destekler. Yeterli sıvı alımı, sindirim ve toksin atımı için önemlidir. Alkol ve aşırı kafein tüketiminden kaçınılmalı, çiğ et ve pastörize edilmemiş süt ürünlerinden uzak durulmalıdır. Ayrıca, düzenli ve dengeli öğünlerle beslenmek sağlıklı bir gebelik süreci için gereklidir.
4- ÇOCUKLARDA ÖZELLİKLE İLK 3 YILDAKİ BESLENMENİN KRİTİK NOKTALARI NELERDİR?
Çocuklarda ilk 3 yıl, sağlıklı büyüme ve gelişim için kritik bir dönemdir. Bu dönemde anne sütü, bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve zihinsel gelişimini desteklediği için ilk 6 ay boyunca temel besin kaynağı olmalıdır. 6. aydan sonra katı gıdalara geçiş yapılır ve çeşitlendirilen beslenme, demir, kalsiyum, D vitamini gibi mikro besinlerle desteklenir. Omega-3 ve DHA gibi sağlıklı yağ asitleri, beyin gelişimi için önemlidir. Ayrıca, su tüketimi arttırılmalı ve alerjen gıdalar dikkatli bir şekilde saptanmalıdır. Özellikle proteinden zengin beslenme en önemli kritik noktadır. İşlenmiş gıdalardan kaçınılmalı, dengeli bir diyetle büyüme desteklenmelidir.
5- HAMİLEYKEN DİLEDİĞİMİZ ŞEYLERİ AZ DA OLSA YİYEBİLME LÜKSÜNE SAHİP OLMAMIZ SÜRECİ DAHA RAHAT GEÇİRMEMİZİ SAĞLAYABİLİYOR. BU 'ŞEKER' KISITLAMASI HAMİLE ANNE ADAYLARINI BASKIDA HİSSETTİREBİLİR Mİ?
Hamilelikte şeker tüketimi konusunda yapılan kısıtlamalar, anne adayları üzerinde baskı yaratmamalıdır. Aslında, dengeli bir beslenme düzeni, hem anne hem de bebek sağlığını koruyarak, gebelik sürecini daha sağlıklı hale getirmeye yardımcı olur. Şeker tüketimi tamamen yasaklanmış değildir; ancak aşırıya kaçmamak önemlidir. Bu yaklaşım, anne adaylarının kendilerini kısıtlanmış hissetmeden, sağlıklı seçimler yapmalarını destekler.
6- GENEL ANLAMDA ŞEKER TÜKETİMİNİN İNSAN SAĞLIĞINA OLAN ETKİLERİNDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
Şeker yüksek kalorili bir besin maddesidir. Fakat yeterince yakılamadığı takdirde yağ dokusuna dönüşmesi çok kolay olmaktadır. Özellikle iştahı çabuk kapattığı için alınması gereken diğer önemli gıda maddelerinin alınmasına engel teşkil etmektedir. Şekerin aşırı tüketimi, pek çok sağlık sorununa yol açabilir.
Obezite, tip 2 diyabet, kalp hastalıkları ve diş çürükleri gibi problemler, fazla şekerin etkilerindendir. Ayrıca, şekerin karaciğerde yağ birikmesine neden olabilmesi, bağırsak florasını bozması, ciltte kırışıklıklar oluşturması ve zihinsel performansı olumsuz etkilemesi de önemli risklerdir. Şeker, bağımlılık yapıcı olabilir ve ruh hali ile enerji seviyelerinde dalgalanmalara yol açabilir. Bu yüzden şeker tüketiminin ölçülü olması, genel sağlık için büyük önem taşır.