Güncelleme Tarihi:
Beslenme, açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da canın çektiği şeyleri yemek içmek değildir. Yaşamak için beslenmek gerekir. O halde iyi yaşamak isteniyorsa iyi beslenmek gerekir. Beslenme; insanın, büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan öğeleri alıp vücudunda kullanılabilmesidir.
Beslenmede amaç, bireyin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivitesi ve içinde bulunduğu fizyolojik duruma göre gereksinimi olan enerji ve besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarlarda almasıdır. Bugüne dek yapılan bilimsel araştırmalar insanın 50’ye yakın türde besin öğesine gereksinimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu yeterli ve dengeli beslenme deyimi ile açıklanır.
Yetersiz ve dengesiz beslenme durumlarında vücudun büyüme, gelişme ve normal çalışmasında aksaklıklar olacağından yeterli ve dengeli beslenme sağlığın temelidir diyebiliriz. Yetersiz ve dengesiz beslenme; bazı hastalıkların oluşmasında doğrudan (pellegra, beriberi, skorbüt, anemi, raşitizm vb.), bazılarında ise dolaylı (enfeksiyon hastalıkları, kalp - damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, karaciğer hastalıkları, şişmanlık vb.) bir nedendir.
Kısa vadede vitamin ve mineral yetersizliklerine bağlı olarak halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, bulantı, kusma, kas ağrıları, kansızlık, kas krampları vb etkiler görülürken; uzun vadede büyüme ve gelişme geriliği, kısırlık, beyin ve sinir sisteminde hasar, depresyon, şizofreni, mental bozukluklar, sakat doğum vb söz konusu olabilmektedir. Hatta sıvı – elektrolit dengesinde bozulmaya bağlı olarak koma, ani kalp durması ve ölüm gibi sonuçlar da yaşanabilmektedir.
A, B ve E vitamini eksikliğinin körlüğe varabilen sonuçlar doğurduğu literatürlerde yerini almışken İngiltere’den gelen bir habere göre 17 yaşındaki bir çocuğun aşırı abur cubur yediği için kör ve sağır olduğu doktorlar tarafından rapor edildi. Gencin sürekli olarak patates cipsi, patates kızartması, beyaz ekmek, işlenmiş domuz salamı ve sosis ağırlıklı beslendiği, son 2 senedir görme ve işitme kaybı yaşamaya başladığı ve en nihayetinde bu iki duyu organını da kaybettiği vurgulanmaktadır.
Fast food diye tabir edilen ayaküstü beslenme veya abur - cubur yeme alışkanlığı çocuk ve gençler arasında yaygın olarak görülmektedir. Aslında bu tip beslenme günümüzde insanın hızlı yaÅŸam temposu nedeniyle oluÅŸmuÅŸtur. Bu tür beslenme ile enerjinin % 40 - 50’si yaÄŸlardan gelmektedir. Bu yağın çoÄŸunluÄŸu doymuÅŸ (yani kötü) yaÄŸlardan oluÅŸmaktadır. Diyetteki doymuÅŸ yaÄŸ miktarı ve kan kolesterol düzeyi ile kalp - damar hastalıkları arasında iliÅŸki olduÄŸu bilinmektedir. Bu ve benzeri hastalıklar yetiÅŸkinlerde görülmesine karşın temelleri çocukluk çağında atılmaktadır. Genellikle ayaküstü beslenmede A ve C vitaminleri, kalsiyum, posa (lif) tüketimi yetersiz iken enerji, yaÄŸ ve tuz tüketimi ise yüksektir.Â
Uzun vadede vitamin ve mineral eksikliğine bağlı olarak bu gencin yaşadığı örneğe benzer optik nöropati gibi sinir rahatsızlıklarının ve hatta başka sağlık sorunlarının da zamanla gündemi meşgul edeceği aşikardır. Yeni neslin daha sağlıklı ve üretken olabilmesi için ülke politikalarında bir an evvel düzenlemeler yapılması ve toplum sağlığı için adımlar atılması gerekmektedir. Çocukların nasihatten ziyade iyi örneğe ihtiyacı olduğu unutulmamalı ve yetişkinlere de üzerlerine düşen görevlerin neler olduğu detaylı bir şekilde anlatılmalıdır.
Çocuklarının öğün atlamalarını önlemek, rafine şeker ve şeker içeren besinlerden, abur - cubur yeme alışkanlıklarından uzaklaşmalarını sağlamak adına aileye önemli görevler düşüyor. Çocuk, ebeveynlerinden gördüğü davranışları kendi hayatına uyarlamaktadır. Kahvaltı etme alışkanlığı bulunmayan, sürekli cips, kuruyemiş, gazlı içecek, tatlı tüketen bir anne ve babanın çok sağlıklı beslenen bir çocuk yetiştirmesi beklenemez. Elbette bu yaş grubundaki çocukların okuldan geldiklerinde böylesi kötü bir beslenme alışkanlığı içerisinde bulunmaları istenmez. Ancak ev ödevlerini yaparken bisküvi, meşrubat, tatlı yerine yoğurt, kivi, kepekli sandviç yemelerini düşünmek de pek gerçekçi değil.
Burada tüm iş aailede bitiyor. Okul dönüşü ideal bir beslenme programında çeşitlilik ön planda olmalıdır. Her gün aynı tarz besinlerden oluşan ara öğünler bıkkınlık hissi yaratacaktır. Bir gün taze sıkılmış meyve suyu ve kepekli bisküvi, diğer gün kepekli tost / sandviç ve ayran şeklinde alternatifler oluşturulmalıdır. Bu besinleri sunuş şekli de büyük önem taşımaktadır. Örnek olarak; taze sıkılmış meyve suyunun içerisine spiral şeklinde renkli bir pipet konulması, meyve tabağı hazırlanırken dilimlenen meyvelerden çeşitli şekillerin oluşturulması, haşlanmış yumurtaların kabuklarının boyanması gibi. Böylelikle besin değeri yüksek olan yiyecek ve içeceklerin keyifle tüketimi sağlanabilir. Tatlı konusunda da çocuklara bir sınırlama getirilmelidir. Belirli aralıklarla sütlü veya meyveli tatlılar tercih edilmeli, şerbetli tatlılardan uzak durulmalıdır. Aksi takdirde içinde bulunduğumuz yüzyılda benzeri olaylarla daha sık karşılaşmamız söz konusu olabilir.
Hazır cips, bisküvi, kek, iÅŸlenmiÅŸ etler ( salam, sucuk, sosis vb) ve fastfood yiyeceklerin yedikçe kiÅŸiyi kendine bağımlı hale getirdiÄŸi söyleyen Diyetisyen Dilan Dalgıç Görücü, tek besine dayalı beslenme biçimi sonucu bireylerde protein, saÄŸlıklı yaÄŸlar, vitamin- mineral alımı yetersizliÄŸine baÄŸlı olarak pek çok rahatsızlık ortaya çıkarabileceÄŸine dikkat çekiyor.
Bugün sağlıklı beslenme obezite başta olmak üzere diyabetten kansere, kalp- damar hastalıklarından alzheimera kadar daha pek çok hastalıkla ilişkilendirilmiş durumda. Özellikle gebelik döneminden itibaren yapılan beslenme uygulamaları ve büyüme gelişme çağındaki çocuklarda yeterli ve dengeli beslenme,çocuğun hayatı boyunca karşılaşabileceği hastalıklara karşı koruyucu etki sağlamaktadır. Yüksek yağ ve şeker tüketimi, çocuklarda dikkat eksikliği ve okul başarısında olumsuz etkiye sahiptir. Her birey, yaşına ve ihtiyaçlarına göre günlük alması gereken karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral ve sıvı miktarını düzenli olarak almalıdır.
Tek besine dayalı beslenme biçiminde sıklıkla tercih edilen gıdalar marketlerde tüketime hazır satılan işlenmiş ya da kızartılmış gıdalardır. Bu gıdalar özellikle hazır cips, bisküvi, kek, işlenmiş etler ( salam, sucuk, sosis vb) ve fastfood yiyeceklerdir. Bu gıdalar yedikçe kendine bağımlı hale getirdiği gibi içeriğindeki trans yağ, serbest radikaller, monosodyum glutamat, invert şekerler ( glikoz şurubu, fruktoz şurubu vb) gibi sağlığa zararlı bileşenler yüzünden doku ve organlarda geri dönüşsüz harabiyete yol açarlar.
Bu bileşenlerden korunmak için tüketilen paketli gıdaların etiketleri dikkatlice okunmalı, etiketi olmayan hazır gıdalarda da kullanılan malzemeler ve pişirme tekniği sorgulanmalıdır. Ek gıda dönemiyle başlayan yemek yeme alışkanlığı ebeveynler tarafından önemsenmeli ve yedikçe bağımlılık yapan, sağlığa zararlı katkı maddeleriyle dolu yiyecekler çocuklara sunulurken bir kez daha düşünülmelidir.