Ahmedinecad benim adıma konuşamaz

ATİNA’da hava kararmaya yüz tutmuştu ki, aradığım adresi buldum. Kentin kuzeyine doğru bir site.

Bahçenin içindeki villalardan birinin önünde Fotini beni bekliyordu. İçeriye girdiğimde kadınlar, internetten indirdikleri karikatürlerin büyütülmüş kopyalarını dikkatle izliyorlardı. Tepkiliydiler.

Geçen hafta Atina’da Hazreti Muhammed karikatürlerinin yol açtığı krizin tartışıldığı iki değişik toplantıya katıldım.

Yukarıda sözünü ettiğim ilki, PASOK’un kadın örgütü KEDE’nin toplantısıydı. Yunanlı Sosyalist kadınlar, sessiz kalmama kararı almışlardı.

Hayatı boyunca kadın hakları ve barış için mücadele eden Margarita Papandreu, düşünce özgürlüğü gerekçesini ortaya atanlara karşı, "Belki de yasalara ve haklara dogmatik bağlılığımızı yeniden gözden geçirmeliyiz" diyordu "Çünkü hepsinin üzerinde başka bir davranış yasası vardır. Duyarlılık ve saygı."

***

BİR
başka yasadan daha söz etti Margarita Papandreu.

O da kadınların yasasıydı. "Bizim yasamız, çatışmaları şiddete baş vurmadan çözüm arama yasasıdır" dedi.

Şiddeti kabul edemeyiz ve etmeyeceğiz ama vazgeçemeyeceğimiz düşünce ve ifade özgürlüğünün "şiddet" içerebileceğini de gözden uzak tutmamalıyız. "Kullandığımız sözcükler, yazdığımız yazılar, çizdiğimiz resimler eğer karşımızdakinin en derin ve değerli inançlarını aşağılıyorsa, bu da şiddet değil midir?" diye soruyorlardı Yunanlı kadınlar.

"Her şeyden önce anlamamız gereken bir şey var. Hepimiz, her iki tarafın radikal dincileri, aşırı sağcıları ve tırmanan Amerikan militarizminin provokasyonuna geldik."

Bu noktada uzlaştıktan sonra Yunanlı sosyalist kadınlar, "Özgürlüklere inanan, karşılıklı saygı, yapıcı ve eleştirel tartışmanın öneminin bilincinde olanlar seslerini yükseltmelidir" diyerek önümüzdeki günlerde bu sesin, dünyada kendisini duyurması gerektiğinin altını çizdiler.

***

YİNE
Atina’da aynı konuda katıldığım bir başka toplantıda ise bu kez Doğu’dan çok değişik sesleri dinleme fırsatı buldum. Bu toplantıda söz alan Müslüman ülke temsilcilerinin çoğunun üzerinde durduğu önemli bir nokta vardı. "Danimarka’da yayınlanan karikatürler Hazreti Muhammed’i kötü gösteriyorlar. Ama ya Bin Ladin ve Zarkavi? Onlar İslamiyet’i kötü gösteriyorlar."

Müslüman bir Avrupalı parlamenterin "(İran Cumhurbaşkanı) Ahmedinecad benim adıma konuşamaz" sözlerine ise salondaki bütün Müslümanlar katıldılar.

Sempozyumlarla, toplantılarla, yayınlarla, ve en önemlisi "barış eğitimi"nin yaygınlaştırılmasıyla aklın sesinin daha yükselmesine, provokasyon atmosferinin dağıtılmasına şiddetle ihtiyaç var.

***

Musevi, Hıristiyan, Müslüman. Aklın yolunda ilerleyen herkes fanatizmin her türlüsüne karşı çıkanların seslerini duyulur, iradelerini görülür hale getirmek zorunda olduklarını söylüyor. Siyasi liderlerin dört beş satırlık açıklamaları, her din ve düşünceden gericilerin rehin almaya çalıştığı özgürlük alanlarının korunması için yeterli değil.

Bu krizi susarak geçiştiremeyeceğiz. Sustukça adımıza radikaller konuşacak.
Yazarın Tüm Yazıları