'Deprem bölgesini unutturmamak hayatımın hedefi oldu artık'

Güncelleme Tarihi:

Deprem bölgesini unutturmamak hayatımın hedefi oldu artık
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 2023 09:53

Hataylı o... Depremde 40’tan fazla yakınını kaybetti. Büyüdüğü Hollanda’da katıldığı yardım toplama canlı yayınında, enkaz altında kalan kuzenine ithafen seslendirdiği ‘Neredesin Sen’ türküsü sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede yürekleri dağladı, çok konuşuldu. Şimdi yine depremzedeler için projeler hazırlıyor. Karsu ile buluşuyoruz. Depremin ardından yaşadıklarını, acılarını, hayatını, yeni şarkısı ‘Umut’u ve yapmak istediklerini konuşuyoruz: “Umut vermek için acilen ayağa kalkmak istedim; ki belki ben de bu nedenle dünyaya geldim...”

Karsu neredeyse her gün dünyanın farklı bir ülkesinde, şehrinde konser veriyor. Temposuna yetişmek çok zor. Bir yandan da depremzedeler için çalışıyor. Bu kapsamda hayata geçirdiği ‘Elidor X TOG Genç Kadın Destek Merkezleri’ projesi için Türkiye’ye geldiği gün buluşuyoruz. Yanında menajeri ve babası var. Biraz bozuk Türkçesi ona çok sevimli bir hava katıyor. Bir dünya starı gibi değil de yakın bir dostunuz gibi davranıyor. Başlıyoruz muhabbete...

* Çok zor bir dönem geçirdik. Büyük bir felaket yaşadık. Sen de Hataylısın. Deprem haberini ilk duyduğunda ne hissettin?

Paramparça olduk. Bir hafta boyunca hep merak içindeydik; kim yaşıyor, kim enkaz altında... Anlatamam bu hisleri. Bütün Türkiye hissetti bunları ama Hataylı olunca, ailemi de teker teker kaybedince... Öyle bir şey ki yaşadığım, anlatamam.

* Yakınlarına ulaşabildin mi? Neler yaşadın?

Hep kontak halindeydik. Bizim ailenin bir sistemi var; en büyük amcalar ve dayılar bütün bilgileri toplar, diğer amcalara, dayılara verirler, öyle kuzenlere geçer. Herkes birbirini aramasın, kaos olmasın diye bu sistemle birbirimize bilgi aktardık. Mesela enkaz altında halamın sesini hep duyuyorlardı. İkinci depremde başka bir bina halamın binasının üzerine yıkılınca o da maalesef hayatını kaybetti.

* Başın sağ olsun. Hatay’da, 10 akrabanı kaybettiğin yazıldı? Kimleri kaybettin?

17 kişi kaybettim. Halam, nenem, kuzenim, kuzenimin kızları... Hatta bir göbek daha uzaktan kayıplarımızla sayı 40-45’e çıkıyor.

* Çok zor bunları konuşmak ama bu deprem ve yaşananlar seni, hayatını, dünyaya bakışını nasıl etkiledi?

Başka bir halam var, Nurten. Çok şükür yaşıyor. Onunla görüştüm; “Hiçbir şeyi hayatta erteleme, yap, yaşa, ye, güneş yüzünü öpsün” dedi. Ben de umut vermek için acilen ayağa kalkmak istedim; ki belki ben de bu nedenle dünyaya geldim...

* Hangi neden?

Müziğimle, sanatımla insanlara dokunmak... Deprem bölgesini hiç unutturmamak hayatımın hedefi oldu artık.

* Hatay’a sık sık gider miydin?

Her yaz, birkaç hafta, bazen 1-2 ay, her yıl bebeklikten beri orada yaşardım. Köy hayatının nasıl olduğunu çok iyi bilirim.

* Hatay’a dair nasıl anıların var?

Karsu Köyü’nde kalırdık. Bazen Antakya’ya giderdik. O zamanlar büyük şehre gideceğiz diye heyecanlanırdık. Altınözü’ne giderdik. Dedem belediye başkanıydı, Sabahattin Dönmez, ismine sokağı da var orada. Kuzenlerimle pazara giderdik. Altınözü’ndeki bir binada amcamlar yaşardı, her katında biri otururdu akrabalarımızın. Atatürk Meydanı vardı. Orada çekirdek yerdik, inanılmaz güzel hatıralarım var.

* Hollanda’da büyük bir bağış kampanyası düzenledin. 121 milyon euro toplandı. O gece hislerin nasıldı? Sonrasında nasıl çalışmalar oldu?

O gece Hollanda’nın halkı, belediye başkanları deprem bölgesine destek vermek için çalıştı. Hollanda da benim için çok önemli, orada doğdum, büyüdüm. Hollandalıların öyle temiz, şeffaf kalpleri var ki anlatamam size. 121 milyonu bir gecede toplayabildik, yani inanılmaz bir şey. İnanılmaz bağış yaptılar, aynı zamanda yemek kitabımı ön satışlarda birkaç hafta içinde 50 bin adet sattık; depremzedeler için. Kitapları da dağıtmaya  başladık. Güzel projelere katkımızı verebildik.

Tuna'yla görüşemedik

* ‘Neredesin Sen’ performansın herkesi etkiledi. Neşet Ertaş'ın bu türküsünü kuzeninin sana attığı “Neredesin sen” mesajından yola çıkarak seçtiğin söylendi. İşin aslı neydi?

Eylülde Hatay’da çok büyük bir konserim vardı. Akrabalarım, köylülerim gelmişti. Kuzenim Tuna’nın da geldiğini  duydum, “Nerede” dedim. “Ayarlayacağız, görüşeceksiniz” dediler. Ama o gece Tuna’yla görüşemedik. Bana sesli mesaj yolladı, “Neredesin sen? Ben seni arıyorum. Çok gurur duyuyorum, devam et” diyordu. İnanılmaz duygusallaşıyorum, yine ağlayacağım.

* O hayatta mı?

Kaybettik. Hollanda’daki bağış gecesinde de aklıma, Tuna’nın o mesajı geldi ve ‘Neredesin Sen’i söyledim. Şarkı Hollanda ve Türkiye’de patladı. Popüler olduğu için değil, güzel söylediğim için değil... O sözler ve o melodiyle Türkiye’de de hissedilen duygu şarkıda ortaya çıkıyordu. Sonra bana binlerce mesaj geldi. Sağ olsun Neşet Ertaş’ın ailesi de destek verdi. Müzik insanın hayatında ne kadar önemli işte... Benim için de müziğin önemi çok büyüktü bu süreçte. Ne olacak, kime ulaşacağım diye düşünürken o şarkı benim için de çok önemli oldu.

* Şimdi bu kapsamda çalışmaların var mı?

Çok projemiz var. Anne ve babamla birçok şey yapıyoruz. Her zaman hayatımda paralel yürüyen; müzik, yemek, kitap, televizyon kariyerimle de birtakım katkılar sağlamak istiyorum. Bir de şimdi Elidor'la bir işbirliğimiz var.

* Biraz bahseder misin?

Böyle afetlerin ardından sosyal ve psikolojik yardım çok önemli. Şimdi Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya’da ‘Elidor X TOG Genç Kadın Destek Merkezleri’ kuruldu. Buralarda genç kadınlara yönelik duygusal ve sosyal destek programları yürütülecek.

* Sen de bir şarkı besteledin...

Evet. Ben de proje için ‘Umut’ diye bir beste yaptım. Hedefimiz 25 bin genç kadına ulaşabilmek. Depremin acısını derinden yaşayan biri olarak bestemin, bu acıyı umuda çevirmek için bir katkı sunmasını diliyorum. Deprem bölgesindeki genç kadınların resimleri, dayanışma mesajları ve benim bestemin birleşiminden de bir ‘Kendi Yolumuzda Dayanışma Anıtı’ oluşturuldu. Bu kızkardeşlik duygusunu herkese geçirebilmek çok önemli. Amacımız bu depremi kimseye unutturmamak.

Ayva reçeli yaptım, Türkiye’ye getirip sahneye çıkardım

* ‘Karsu’nun Mutfağı’ diye bir kitap çıkardın. YouTube’da bir yemek kanalın var, Hollanda’da bir yemek programın varmış. Yemek merakın nasıl başladı?

Hataylıyım. Yani yemek merakı kanımda, kültürümüzde var. Bu yemek kitabıyla herkes Hatay’ın yemeklerini öğrensin istedim. Biz Hatay’a eylülde gittik, fotoğraf ve televizyon programı çektik. Yaz sonrası yayımlanacak. Bu kitap inanılmaz umut da verdi. Çünkü fotoğraflara bakıp o güzel insanları görünce dedim ki; ‘Bunu yine yaşatmamız lazım.’ Kitap temmuzda Türkiye’de çıkacak. İstiyorum ki bütün Türkiye, Hatay yemekleri yapsın, hikâyeleri okusun.

* Nedir senin mutfağının farkı, özelliği?

Amsterdam’da doğup büyüdüğüm ve köküm Hatay’da olduğu için evde çok Hatay yemeği yapıyorum. Künefe, tepsi kebabı... Dünyanın her tarafından, Bali yemekleri, Tay yemekleri de yapıyorum. Onun için benim mutfağım karmakarışık bir mutfak ve çok güzel oluyor.

* Hikâyesiyle beni etkileyeceğin yemeğin hangisi?

Eskiden bizim köyde bir kadın vardı, çok bağırır, beni her sabah uyandırırdı. Biraz gıcık olurdum. Ama nenem hiç şikâyet etmezdi. O kadın hep ayva reçeli yapar, bize de verirdi. Çok da güzel yapardı. Depremden sonra Türkiye’de verdiğim ilk konser Zorlu PSM’deydi. ‘Ne yapabilirim’ diye düşündüm. Amsterdam’da ayva reçeli yaptım,  Türkiye'ye getirip sahneye çıkardım. Dedim ki “Bu ayva reçeli benim için bir metafor. Bir gün yine ayva, zeytin, incir ağaçları çiçek açacak. Altlarında yine piknik yapılacak. Yine güzel hikâyeler birbirine akacak.” Bir umut olması lazım.

* Erkeğin kalbine giden yol mideden geçer derler. Gerçekten yemekle birini etkilediğin oldu mu?

Evet, ben nişanlıma çok sucuklu yumurta yaptım. Yavaş yavaş Türk yapacağım onu (gülüyor).

* Ondan en son ne öğrendin?

Nişanlımdan şunu öğrendim; “Her zaman gaza basma, bazen de frene bas.”

Deprem bölgesini unutturmamak hayatımın hedefi oldu artık

Müzik benim DNA’mda

* Hataylısın ama Amsterdam’da doğup büyüdün. Bu şehir seni nasıl etkiledi?

Amsterdam çok özgür bir şehir. O özgürlük bana çok şey verdi. Hollanda’da 170 etnik kültür var. Sadece Türk, Hollandalı değilim. Ganalı, Bosnalı, İranlı, Ekvadorlu her kültürden arkadaşlarım var. Bu da insanı dünya vatandaşı yapıyor. Aynı zamanda Amsterdam küçük bir köy gibi, biz her şeyi bisikletle yapıyoruz. İnsandan çok bisiklet var diyebilirim. Peynirimiz de çok güzel.

* 8 yaşında televizyonda piyano görüp çalmaya karar vermişsin. Neydi o yaşta seni piyano ve müziğe çeken?

Piyano çok büyük bir enstrüman ve ben küçük bir kızdım. Büyük bir şeyi kontrol altına almayı seviyorum.

* Hangi noktada “Müzik benim hayatım” dedin ve o yolda ilerlemeye karar verdin?

19 yaşındaydım, New York’ta Carnegie Hall’de ikinci konserimdi. Dedim ki bu kariyeri deneyeyim. Hâlâ da deniyorum, hiç şikâyetim yok. Pandemide biliyorsun, müzik durdu. O zaman fark ettim, müzik sadece mesleğim değil, benim DNA’mda.

*Her şey babanın sahibi olduğu ‘Kilim Restoran’da başlamış. O günler nasıldı?

6 sene babamın restoranında çaldım, çalıştım. Her hafta sonu iki konser verdim. Bu binlerce konser demek. Güzel günlerdi, kuzenlerimle her akşam kim daha çok meze satacak diye yarıştığımız olurdu.

* Hedefin müzisyen olmak değil miydi?

Psikolog olmak istiyordum. Ama o mini konserler müzik kariyerimin başlangıcı oldu. Şimdi çok özgüvenle sahneye çıkıyorum. Çünkü binlerce kere düştüm, biliyorum, binlerce kere de kalktım. Yeni nesil, gençler çok aceleci, hemen en iyi olmak, çok para kazanmak istiyorlar. Öyle değil. Düşüp kalkman, öyle ilerlemen lazım. Saatlerce prova yapman, okuman, kendini geliştirmen lazım.

* Garsonluk yaparken neler yaşadın?

Bana sabretmeyi öğretti. Çünkü sabahları amcamla bütün peçeteleri ütülerdik. Restoran 100 kişilikse 300 peçete ütülerdik.

Ünlülüğe inanmamak lazım

Müziğini nasıl tanımlarsın?

Karsu müziği, ben de müziğimi anlamıyorum valla, oradan oraya gidiyor; ben kendim bile şaşırıyorum.

* Popüler olmak sana ne ifade ediyor?

Popüler olmak isteseydim pop müzik yapardım, başka kıyafetler giyerdim. Ama ben müzisyenlerle müzik yapmak istiyorum.

* Ünlü olmak egonu nasıl etkiledi?

Ünlülüğe inanmamak lazım. Türkiye’de ünlülük çok tuhaf bir şey.

* Neden?

Mesela geçen bir restorana girdim, herkes benden 2 metre uzak duruyordu. Kimse yaklaşmadı. Buna gerek yok. Sanatçılar da tuvalete gidiyor, sokakta yürürken -affedersin- köpek pisliğine basabiliyor.

* Müzik dışında hayatında neler var?

Nişanlım, kardeşim, annem, arkadaşlarım, bisikletim, evdeki piyanom. Balkonum çok güzel, pazara gitmeyi çok seviyorum.

Evde sessizlik var

* Hayatta en çok güç aldığın şey...

Sevgi, sevgi, sevgi... Hayatı da bazen iyi kutlamam lazım, onu unutmayalım, koşturuyoruz oradan oraya. İlla büyük bir parti değil; hep beraber çekirdeğini al, çayını iç, sohbetini yap ve de birine sevdiğini söyle.

* Bir söyleşinde “Bundan önce herkesi mutlu etmekle meşguldüm” demişsin.
Bu fikrin değişti mi?

Halen herkesi mutlu etmek, ayağa kaldırmak istiyorum ama önce kendimi mutlu etmek istiyorum ki başkalarını da mutlu edebileyim. Kendimi yıpratırsam olmaz.

* Karsu’yu hiç tanımayan birine nasıl anlatırsın?

Hayatı çok seviyorum ve hayattaki küçük şeyleri seviyorum. Mesela balkondaki çiçeklerle meşgulken bir arı geldiğinde onu çok seviyorum. Demin uçakta arkamdaki küçük çocuk bana gülümsedi, kâğıttan uçak yaptık, o küçük şeyler en güzeli.

* Kendin hakkında ne söylesen şaşırırız?

Çok müzik dinlemiyorum, evde sessizlik var.

İlandır

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!