Güncelleme Tarihi:
Sanofi’den kısaca bahsedebilir misiniz? İmmünoloji alanında ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?
Sanofi, insanlara sağlık yolculuklarında eşlik eden dünyanın en büyük 10 ilaç şirketinden biri. Türkiye’de ise 66 yıllık bir ayak izine sahibiz. Uzun yıllara dayanan biyoteknoloji deneyimimiz ile özellikli tedaviler, genel ilaçlar, aşılar ve tüketici sağlığı alanlarında 220 farklı ürün ile hizmet veriyoruz.
Sanofi olarak işimizin kalbinde her zaman “insan” var. İnsanların sağlığını koruma, ileriye taşıma ve hastaların karşılanmamış ihtiyaçlarına çözüm arama misyonunu odağımıza alarak çalışmalarımızı yürütüyoruz. Hedefimiz sağlıklı bir toplum inşa etmek. Bugün teknolojinin geldiği noktada, Ar-Ge yatırımları ilaç sektörünün ve sağlık hizmetlerinin geleceğini şekillendirmek ve yeni tedaviler geliştirmek adına kritik öneme sahip. Bu anlamda Sanofi olarak sınıfının ilki veya alanının en iyisi tedavileri geliştirmek için çalışmalarımızı odaklıyor, karşılanmamış hasta ihtiyaçları konusunda fark yaratmayı hedefliyoruz. Küresel ciromuzun yaklaşık %15'ini Ar-Ge yatırımlarına ayırıyoruz, bu da yıllık yaklaşık 6,5 milyar Euro'ya denk geliyor. Geleceğin tedavilerini keşfetme konusundaki kararlılığımızı pekiştirmek amacıyla ürün geliştirme için iki yıl boyunca yıllık 700 milyon Euro ilave yatırım yapacağız. Tüm bu yatırımlar ile sektör lideri olma potansiyeline sahip bir immünoloji araştırma programı oluşturduk.
İmmünoloji Sanofi için kritik önem taşıyan bir çalışma alanı. Tüm çalışmalarımız ile immünoloji alanındaki gelişmeleri daha da ileriye taşımayı hedefliyor ve bu alanda atopik dermatit gibi dermatolojik hastalıklar veya solunum, gastroenterolojik ve diğer bağışıklık aracılı hastalıklar ile mücadele eden milyonlarca insanın hastalık yükünü hafifletmek için çalışmalar yürütüyoruz.
Bugün 14 Eylül Atopik Dermatit Günü. Atopik dermatit nedir, bu hastalık hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Toplumda daha çok egzama olarak bilinen Atopik Dermatit (AD) dünya genelinde yaygın olan kronik bir cilt hastalığıdır. Günlerce süren kaşıntı ve uyku düzeninde yarattığı bozukluklarla hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren, hatta sadece hastaları değil, bakım verenleri yada yakınlarını da büyük oranda etkileyen bu hastalık, toplumu farklı şekillerde etkilemektedir. Bu bilgilerimizle birlikte atopik dermatit, hastalık yükü fazla olmasına rağmen doğru tanı ve tedaviyle kontrol altına alınabilir bir hastalıktır.
Atopik Dermatit (AD) cilt bariyerinin bozulması ve bağışıklık sisteminin anormal yanıtları nedeniyle yoğun kaşıntı ve ekzematöz lezyonlarla seyreden bir hastalıktır. AD’nin bir zamanlar yaş ilerledikçe iyileşen bir çocuk hastalığı olduğu düşünülüyordu. Ancak, son epidemiyolojik çalışmalar AD'nin yaşam boyunca başlayıp devam edebilen bir hastalık olduğunu göstermiş hatta AD’si olan yaklaşık her dört yetişkinden biri hastalıklarının yetişkinlikte başladığını bildirmiştir.
Çocuklarda %15 ila %20, yetişkinlerde ise %10 oranında bu hastalığa rastlıyoruz. Hem genetik hem de çevresel faktörlerin AD’nin gelişiminide etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Hastalığın bulgularına gelirsek, cilt kuruluğu ve buna bağlı olarak ciltte yoğun hatta tekrarlayan kaşıntılar meydana geliyor. Kaşıntı; terleme, sıcak, tahriş edici maddeler ve alerjenlerle de artabiliyor. Kaşınma ile cilt bütünlüğü daha da bozuluyor ve sonuç olarak AD’ye özgü deri bulguları meydana geliyor.
Dr. Nurdan Bulur
Peki Atopik Dermatit bulaşıcı bir rahatsızlık mı?
Aslında bu soru yaratmak istediğimiz farkındalıklardan birine işaret ediyor. Atopik Dermatit ile ilgili bulaşıcı olduğuna dair yanlış bilinen yaygın bir bilgi var. AD hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir. Hastalığın gelişimi; deride ve bağışıklık sisteminde anormalliklere yol açan genetik ve çevresel faktörleri içeren karmaşık bir mekanizmaya dayandırılmaktadır. Stres, çevresel alerjenler, hasta ve aile öyküsü hastalık gelişimiyle ilişkili bulunuyor.
Özellikle son 10 yıl içinde hastalığın sıklığında belirgin bir artış yaşanıyor. Bu artışın nedeni tam olarak bilinmemekle beraber modern yaşam koşulları ile ilgili olduğu düşünülüyor.
Erken teşhisin önemi hakkında ne düşünüyorsunuz ve farkındalık konusundaki görüşleriniz nedir?
Araştırmalar ne yazık ki 5 atopik dermatit hastasından 3'ünde hastalığın yeterince kontrol altına alınamadığını ve AD şiddetlendikçe kontrolün daha da zorlaştığını gösteriyor. AD hastalarında sıklıkla görülebilen eş zamanlı diğer alerjik durumlar da hastalık yükün artmasına neden oluyor. Yeterli kontrol sağlanamayan hastalarda, atopik dermatit belirtileri şiddetlenirken, etkili ve güvenli tedavi seçeneklerine olan ihtiyaç da net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Erken teşhis, atopik dermatitin etkilerini azaltmak ve hastalığın seyrini kontrol altına almak için kritik öneme sahip. Farkındalık ve erken teşhis; hem hastaların hem de sağlık profesyonellerinin hastalıkla ilgili yükünü azaltıyor, hasta için uygun tedavi yöntemlerinin kullanılmasıyla hastalığı kontrol etmeyi sağlarken hastaların yaşam kalitesini artırıyor.
Bu anlamda hastalığının erken teşhisinde toplum genelindeki farkındalığın hız kazanması gerektiğini biliyoruz. Bunun için de hasta dernekleri, sağlık çalışanları ve akademisyenlerle bu konuda pek çok çalışma yürütüyoruz.
Sanofi’nin bu konuda desteklediği ve ilk olma özelliği taşıyan bir de rapor var değil mi?
Bundan birkaç yıl önce, Sanofi’nin koşulsuz desteği, Dermatoimmuniloji Derneği ve Alerji ile Yaşam Derneği’nin katkıları ile Ipsos tarafından 12 ilde, 18 yaş üstü 100 orta ve şiddetli Atopik Dermatit hastasının dahil olduğu bir araştırma yürütüldü. Türkiye’de yapılan ve atopik dermatitin hastalık yükünü ortaya koyan ilk araştırma özelliğini taşıyan ‘Atopik Dermatit ile Yaşam – Hasta Yükü Araştırması’nın sonuçları gerçekten çok çarpıcıydı. Örneğin araştırmaya dahil olan AD’li her dört hastadan biri yılda altı gün hastanede yattığını bildirirken, her beş hastadan yaklaşık dördünün de yılda ortalama 12 gün iş veya okula gidemediği belirtiliyor. Hastalıkla mücadele gerek hastalıktan direkt olarak etkilenen gerekse hastanın yakın çevresi için çok yorucu ve yıpratıcı bir süreç. Araştırmadaki her üç hastadan ikisi, görünüşüyle bir mücadele içinde olduğunu ve yarısı da hastalığını gizlemeye çalıştığını bildiriyor. Hastaların büyük çoğunluğu Atopik Dermatit hastalığı olduğu için üzüldüğünü, kızdığını veya bunaldığını vurguluyor.
Araştırmadan çıkan bir diğer önemli sonuç da atopik dermatit hastalığının toplum ve çevre tarafından anlaşılmadığı yönünde ve araştırmaki her üç hastadan biri anlaşılamadıkları için zorluklar yaşadığını ifade ediyor.
İşte tam da bu noktada, 14 Eylül Dünya Atopik Dermatit Günü gibi sembolik günlerin ve farkındalık adına atılacak tüm adımların, öncelikle hastalığın erken teşhis sürecini hızlandırıp kolaylaştıracağına, toplum tarafından hastalığın daha doğru anlaşılmasına katkıda bulunacağına inanıyorum. Bu farkındalık sayesinde, birçok insanın daha mutlu, özgür, güvenli ve konforlu bir yaşam sürmesine anlamlı katkılar sunulacağına inanıyorum.
İlandır