Güncelleme Tarihi:
Samsun Agape Kilisesi Pastörü Orhan Pıçaklar, geçen yıl 11 Kasım’da polisin bir fuhuş operasyonu sırasında gözaltına alınmıştı. Hürriyet’in de aralarında bulunduğu tam yedi gazete ile onlarca internet sitesinde haber oldu Pıçaklar’ın suçlanması. Hürriyet, Habertürk, Vatan, Türkiye ve Yurt, “Pastöre fuhuş gözaltısı” gibi yorumsuz başlıkları tercih etmişti. Akşam ise hem hüküm bildiriyordu başlıkta, hem de ayrımcılık yapıyordu; “Hıristiyan din adamı kadın satıcısı çıktı”! Takvim de Pıçaklar’ın dini kimliğinden hareketle “Pastörize fuhuş” başlığı koyarak düpedüz alay ediyordu.
Bu haberlerin tümünün yanlışı ortaktı; Pıçaklar fuhuş operasyonunda gözaltına alınmış olmasına rağmen, hakkındaki suçlamanın fuhuş ile ilgisi yoktu! Gerçekte savcılıkta kayıtlara geçen biçimiyle, “basit cinsel saldırı” ile suçlanıyordu.
Pıçaklar, bu haberlerin ardından Hürriyet’i arayarak, “haksız bir suçlama ile karşı karşıya kaldığını”, “bir azınlık mensubu olarak daha önce de suçlamalar ve tehditlerle karşı karşıya kaldığını” vurgulayarak, haberin internet sitesinden çıkarılmasını talep etti. Aklanacağına, hakkında beraat kararı çıkacağına emindi.
Okur Temsilcisi olarak insanların mağduriyetine yol açmamak ya da mağduriyet doğmuşsa devam etmesine katkıda bulunmamak gerektiğine inanıyorum. Pıçaklar’ın da bir din adamı olarak daha fazla mağdur olmaması için gözaltı haberini çıkarmanın doğru olacağını düşündüm. Fakat bir yargı süreci vardı ortada. Pıçaklar ile ilgili gelişmeleri izlemeye karar verdim.
Çok uzun sürmedi takibim. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı 3 Şubat’ta sonuçlandırdı soruşturmayı ve Pıçaklar hakkında “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi. Mahkemeye gerek kalmadan aklanmış oldu Hıristiyan din adamı.
Peki, gözaltı haberini veren medya aklanma kararını haberleştirdi mi? Hayır! Hürriyet dahil hiçbir gazetede haber olamadı karar. Onun yerine Sabah, Takvim ve Akşam ile birçok gazetenin internet sitesinde hâlâ suçlama haberleri duruyor. Medyada adalet duygusunun eksik olduğu tespiti yaparken haksız mıyım?
Hukuk ölçütü yetmez
TELEFON dinlemeleri ve gizli görüntü kayıtlarının yayımlanmasında tek ölçüt, o kaydın yasal yöntemlerle yapılmış olması mıdır? Bence hayır. Gizli kayıtları, sadece hukuka uygunluğuna bakarak yayımlama kararı verirsek kamuyu aydınlatma görevimizi yerine getirmekte atalet içine düşeriz.
Gerekçelerimi anlatmadan önce vurgulayayım da yanlış anlaşılmasın. Yasadışı yöntemlerle elde edilen telefon ve görüntü kayıtlarının kaynağının açığa çıkarılması için çaba göstermek gerektiğine inanıyorum. Ama suçluları bulmak güvenlik birimlerinin işi. Son yıllarda servis edilen yasadışı kayıtların faillerinin yakalanamamasının nedeni de gazeteciler değil. Gelelim, gizli kayıtların yayımlanma ölçütlerine:
1- Gizli kayıtların yayımlanmasına karar vermeden önce ilk olarak, o kaydın özel hayat alanına girip girmediğine bakılmalı. İnsanların mahremiyetine tecavüz eden gizli kayıtlar, hiçbir şekilde yayımlanmamalı. İster yasal, isterse yasadışı yöntemlerle elde edilsin bu tür kayıtları yayımlamak ahlaki olmaz.
2- Aleniyet kazanmış olması yayına gerekçe gösterilemez. Zira herhangi bir internet sitesi ya da blog’da yayımlanması bile aleniyet kazanmasına yeter o ses veya görüntü kaydının. Üstelik aleniyet kazanması kaydın niteliğini değiştirmez. Örneğin özel hayata ilişkin bir görüntü aleniyet kazandı diye yayımlanamaz.
3- Temel ölçüt, gizli ses ve görüntü kayıtlarının içeriğidir. Kamu yararı varsa hukuk dışı yöntemlerle elde edilmiş olsa da o kayıtları yayımlamak toplumun çıkarınadır. Örneğin, yasadışı kaydedilmiş bir telefon konuşmasında suç unsurları varsa ya da birilerine karşı zarar verici bir eylem hazırlığı söz konusuysa bu içerik görmezden gelinemez. Ya da ülkeyi yönetenlerin halkı aldattığına ya da manipülasyon girişiminde bulunduklarına dair kanıtların yayımlanmaması düşünülemez.
4- Hukuka uygunluğun tek ölçüt olarak kabul edilmesinin önündeki en ciddi engel yine hukukun kendisi. Basın ve haberleşme özgürlüğünü tehdit eden, bireysel hak ve özgürlükleri sınırlayan yasaların kaldırılması bir yana yasakları artıran yeni yasalar geliyor.
5- Son yıllarda yayımlanan özel hayata saldıran ve haberleşme özgürlüğünü ihlal eden telefon ve görüntü kayıtlarının çoğu zaten “yasal” ve “hukuka uydurulmuş” kayıtlardı. Polis ve MİT, IMEI numaraları üzerinden alınan hâkim kararlarıyla bazen de mahkeme kararı olmadan dinlemeler yaptılar.
Sonuç olarak, biz gazeteciler yargıç değiliz, medya kuruluşları da mahkeme değil. Bize düşen o kayıtları araştırarak, iddiaları süzgeçten geçirerek ve ilgili tarafların görüşünü alarak kamunun değerlendirmesine sunmak. En önemlisi de bu yayınlarda çifte standart uygulamamak, bütün gizli kayıtlara aynı mesafeden yaklaşmak. Pusulayı bulmak o kadar zor değil. Kamu yararı kavramı konusunda AİHM ve Yargıtay kararları ile evrensel gazetecilik pratiği yol gösterici...
Gazeteci tarafsız taraftır
GAZETECİLERİN tarafsızlığını herkes kendi duruşuna göre yorumluyor; kendine göre tanımlıyor. Ben ne gazetecinin tarafsızlığını masal olarak görenlerin safındayım, ne de mutlak tarafsız gazeteciliği savunanların.
Gazeteci, tarafsız taraftır bence. Siyasi partilere, ideolojilere, çıkar gruplarına karşı tarafsızdır. Ama demokrasi, insan hakları, barış ve özgürlükler gibi temel değerlerden yanadır; ayrımcılığa, nefret söylemine, şiddete, savaşa karşıdır. Gazeteci, her koşulda bu evrensel değerlerden yana tavır almak durumundadır.
Asıl tarafsız olunması gereken, haberin hazırlanma ve yayımlanma sürecidir. Gazeteci, haber sürecinde nesnel davranmak, siyasi, ideolojik kimliklerinden sıyrılmak zorundadır. Doç. Dr. Ruhdan Uzun’un “İletişim Etiği” kitabında vurguladığı gibi, “gazeteciler, bir bilimadamının yaptığı gibi olayları aktarırken kendi öznelliklerini dışlayabilmeli”dir. Bunu başarabildiği zaman tarafsız gazeteci olur. İnsani değerlerin tarafında olan ama haber yazarken nesnel davranabilen bir meslek erbabı...
Okurdan kısa kısa
Okan Erdem: Bursa Hürriyet, 1 Şubat, sahife 4. Haber başlığı; “Reklam değil hizmet”. Kelimeler haberde ‘ayırarAk, tanıştırmAk, katmAk, bAkan, odAk’ şeklinde yazılmış. Reklam olabilir diye baktım ama öyle bir ibare göremedim.
NOT: Editör, Ak Parti sözcüğünde küçük olan a harflerini topluca düzeltmek için bilgisayara ak/Ak düzelt/değiştir komutu verince böyle bir hata olmuş.
Ferda Kutsal /Serdar Berberoğlu: 3 Şubat tarihinde sürmanşet sol köşede verdiğiniz “Metin Oktay için” rumuzlu haberde, “Kralın ölüm yıldönümü” olduğundan bahsetmişsiniz. Halbuki o yüce insanın doğum günü yıldönümüydü!
NOT: Spor sayfasında doğru ama maalesef ilk sayfadaki spot yanlış yazılmış.
Ebru Ulufer: 1) İnternet sitenizde “Önemli uyarı” başlığı vardı, tıkladığımda karşıma Hürriyet TV çıktı. İki haberi dinledim, başlıkla ilgisi yoktu, kapattım. “Önemli uyarı”yı öğrenmek için başka haberleri dinlememiz mi gerek? 2) Bazı haber başlıkları yanıltıcı. Haberi okuduğumuzda başlıkla alakası olmadığını görüyoruz. Bu etik değil. 3) Geçen gün sitede “Kötü haber” başlıklı beş fotoğraf vardı! Onun yerine eşanlamlısı veya başka kelimeler kullanılamaz mı? (1 Şubat)
Oya Karabulut: Belki ilerleyen yaşımın etkisi, belki de gazetenin gittikçe renklenmesinin etkisiyle renkli fon üzerine yazılan yazıları okumakta güçlük çekiyorum. Son olarak pazar ekindeki Paul Auster röportajındaki kırmızı üzerine turuncu-pembe yazılar gibi. Bu hususa dikkat edilmesini rica ederim.
Erdal Uluyol: İlk gününden beri Hürriyet okuruyum. Eskişehir’de yaşıyorum. Emekli öğretmenim. Bazı haberleri Anadolu baskısında göremiyoruz. Ayrıca iki haftadır bazı günler bulmaca konulmuyor. Bizi bu zevkten mahrum etmeyin.