ABD özür dilesin ama özür bizi bozar

“PAKİSTAN’daki şehitlerimiz sebebiyle ABD’nin özür beyanını burada hatırlatmak durumundayım. Çünkü net, çok açık bir olay ortada var” diye konuşuyor Başbakan Recep Tayip Erdoğan önceki gün İslamabad’da düzenlediği basın toplantısında.

Haberin Devamı

Başbakan’ın “şehitlerimiz” diyerek sahiplendiği insanlar, ABD Hava Kuvvetleri’nin 26 Kasım 2011 tarihinde Afganistan sınırından Pakistan’ın 2.5 km kadar içine girerek Salala bölgesinde iki ayrı karakola düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden 24 Pakistan askeridir.

Bu olay, geçen kasım ayından bu yana ABD ile Pakistan arasındaki ilişkileri rehin almış bulunuyor. Pakistan, bu olay üzerine ağır bir misillemede bulanarak, NATO’nun kendi toprakları üzerinden Afganistan’a dönük sevkıyat amacıyla kullandığı iki kara koridorunu ABD’ye ve diğer NATO müttefiklerine kapatmıştır. Bu adım ABD’nin ve NATO’nun Afganistan’daki faaliyetlerini ciddi bir şekilde sekteye uğratmış, bu sıkıntı geçen hafta sonunda Chicago’da yapılan ve gündemde Afganistan’ın da bulunduğu NATO zirvesinde de hissedilmiştir.

Başbakan Erdoğan, önceki gün bu konuda “NATO ikmal yolu olayına gelince, bu Pakistan’ın kendi takdiridir. Bir NATO ülkesi olarak bunu karşılıklı mutabakat içinde çözmek en isabetli yol olacaktır” değerlendirmesini yapıyor.

Haberin Devamı

VİCDANLARDA YANIT VERİLECEK SORU

ABD ile Pakistan arasındaki krizin gerisinde Türk kamuoyunun Uludere faciası nedeniyle hiç de yabancısı olmadığı türden bir “özür” meselesi    yatıyor.

Pakistan, ABD yönetiminden resmen özür dilemesini bekliyor. Obama yönetimi ise olaydan “üzüntü duyduğunu” açıklamış olmakla birlikte, “özür” sözcüğünü telaffuz etmeye yanaşmıyor.

Başbakan Erdoğan, önceki gün ABD ile Pakistan arasındaki bu anlaşmazlıkta kuvvetli bir vurgu ile ağırlığını Pakistan’dan yana koymuş, Washington’a özür dilemesi için açık bir beklenti iletmiştir.

Başbakan bu tutumu alınca ister istemez şu soru Türkiye’nin gündemine giriyor. ABD’nin bir hava saldırısında 24 Pakistan askerini “yanlışlıkla” öldürmesi özür dilenmesini gerektiren bir olay ise Türkiye’nin çoğu çocuk olan 34 vatandaşını “yanlışlıkla” öldürmesi özür gerektiren bir olay değil midir?

Bu soru herkesin vicdanında vereceği yanıtı bekliyor.

İÇİŞLERİ BAKANI AYRI TELDEN ÇALIYOR

Başbakan Erdoğan geçen pazartesi günü yine İslambad’da yaptığı açıklamada Uludere’de “hata” yapıldığını ilk kez kabul etmiş, üstelik “özrü de açıkladık” demişti. Resmi bir yetkili tarafından özür dilendiğine ilişkin bir kayda rastlanmasa da, Başbakan’ın bu sözleri iyimser bir açıdan bakıldığında, en azından kısmi bir özür olarak değerlendirilebilir.

Ancak kuşkusuz Erdoğan’ın Pakistanlı askerler için yaptığı son kuvvetli çıkıştan sonra bu dolaylı ifadelerin açık, net bir özür düzeyine çıkartılması talepleri çok kuvvetli bir dayanak bulacaktır.

Gelgelelim Başbakan “özür” sözcüğünü artık telaffuz ederken, dün İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç’a “Bu, özür dilenecek mahiyete dönüşmüş bir olay değildir henüz. Olayın bütününe bakıldığında özür dilenecek bir yanı yoktur” demesi çelişkili bir tablo ortaya çıkartmıştır.

Haberin Devamı

ÖLÜLERE “DOLAP BEYGİRİ” BENZETMESİ

İçişleri Bakanı’nın açıklamalarında açıklık getirilmesi gereken başka çok nokta var. Örneğin, “Vur emrini kim verir” sorusuna “Ankara’da Hava Kuvvetleri’nde olayı, görüntüleri analiz eden komutanlar vermiştir. Böyle gözüküyor” yanıtını vermesi bunlardan biridir. Bilindiği kadarıyla, Hava Kuvvetleri bu olayda yalnızca “uygulayıcı” konumundadır.

Şahin’in açıklamalarında problemli bir başka nokta, ölen 34 kişiyi, PKK’nın yönettiği bir kaçakçılık olayının “figüranları” olarak nitelendirip, “onlarla birlikte gelip sonradan dönen bazı PKK’lı militanların da olabileceğini” belirterek, “O insanlara kaçak malı veren kesinlikle PKK terör örgütüdür. Bu insanlara 50 liraya, 100 liraya o güzergahta katırlarıyla birlikte dolap beygiri gibi döndüren de onlardır” demesidir.   

“Teşbihte hata olmaz” deyişinin ne kadar haklı olduğunu gösteren çok çarpıcı bir örnekle karşı karşıyayız. Bilmiyorum ölülerle ilgili teşbihlerde daha saygılı bir dil kullanılmasını öğütleyen bir atasözü var mıdır?

Yazarın Tüm Yazıları