Temuçin Tüzecan
Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 2006 01:59
ELİME ulaşan iki mesaj Hürriyet’te 10 Ekim Salı günü yer alan bir habere ilişkindi. Gazetenin 3. sayfasında, İstanbul’daki bir motosiklet kazası haberleştirilirken "180 km Hızla Girdiği Virajdan Çıkamadı" başlığı atılmıştı. Haberde arkadaşlarıyla motosiklet gezisine çıkan 34 yaşındaki Murat Kadayıfçıoğlu’nun Şile’de 180 kilometre hızla girdiği virajda öldüğü belirtiliyordu.
Kadayıfçıoğlu’nun arkadaşları,
Gökhan Atamer ve
Umut Ayanoğlu tarafından gönderilen iki mesajda ise bu haberin unsurları eleştiriliyor, başlıkta ve haberde kullanılan dilin abartılı olduğu iddia ediliyordu.Bu 2 mesajı, İstihbarat Servisi Müdürü
Celal Korkut’a ilettim.
Korkut, yanıtında, kazayla ilgili bilgilerin tamamına yakınının Riva Jandarma yetkililerinden alındığını, bu bilgilerin asıl kaynağının görgü tanıkları olduğunu ve ayrıca, motosiklet tutkunlarının yazıştığı internet sitelerinde de benzer bilgiler bulunduğunu belirterek haberin özü ve kullanılan dil ile ilgili eleştirileri kabul etmediğini anlattı.
Korkut, yanlış olduğu belirtilen ayrıntılarda ise gerçekten de hata olduğunu kabul etti:
"Gökhan Atamer mektubunda, ölen Murat Kadayıfçıoğlu’nun ATM Gümrük Müşavirlik Şirketi’nin ortağı olduğunu iddia ediyor. Muhabirimize de bu bilgiyi verdiğini söylüyor. Ancak haberi izleyen muhabirimiz Gürkan Öztekin’e aynı binada bulunan Hüner Gümrükleme yetkilileri, ’Evet ortağımız’ dediler. Fotoğraf isteğimiz konusunda da ailesinden izin almadan veremeyeceklerini söylediler. Ticaret Odası kayıtlarını inceleyip, Murat Kadayıfçıoğlu’nun ATM’nin eski ortağı olduğunu görünce, zamana karşı yarıştığımız bir anda diğer bilgiyi doğru kabul ettik. motordelisi.com internet sitesiyle hiç ilgisi olmadığı iddia edilen Murat Kadayıfçıoğlu’nun ölüm haberi ilk bu sitede çıktı. Neredeyse tümü arkadaşı olan 250 kişi başsağlığı mesajı gönderdi. Fotoğrafları ilk bu sitede yer aldı. Cenazeye katılan arkadaşları sitenin kurucularından olduğunu söyledi. Hürriyet’te yayınlanan fotoğraftaki motosiklet Murat Kadayıfçıoğlu’na ait değil. Resimaltında şu ifade kullanılmış: ’Şile gezisi dönüşünde süpersport motosikletiyle geçirdiği kazada hayatını kaybeten Murat Kadayıfçıoğlu, motor sporlarına düşkünlüğü ile tanınıyordu.’ Gazetedeki fotoğraf altında yer alan ’Kaza yaparak can verdiği Suzuki motosikletiyle poz veren’ ifadesi ise bize ait değildir. Editoryal bir eklemedir. Kenan Sofuoğlu konusunda ise hata tamamen bize ait. Bizi yanıltan Kenan Sofuoğlu ile Marco Melandri arasındaki inanılmaz benzerlik. Uzmanı olmadığımız bu konuda yaptığımız hatadan dolayı özür diliyoruz."Ayrıntıda yapılan bu hatalar kuşkusuz haberi zayıflatıp haberin odağındaki kişinin yakınlarında tepki yaratıyor. Gazetecilik, özü itibarıyla zamana karşı yapılan bir iş olduğu için, zaman kısıtını bir hata gerekçesi olarak sunmak doğru değil. Ancak bir yandan da, habere dönük asıl eleştirilerin, yani abartılı dil kullanımı iddialarına katılmadığımı da belirtmeliyim. Sanki ulaşan tepki mesajlarında
"motorculara" ilişkin olarak olumsuz bir imaj doğmamasını sağlama çabası da var. Ancak sonuçta haberin özü doğru ve kaza olduğu gibi yansıtılmış.
Fikir ile zikir örtüşmezse olacağı budurGEÇEN hafta, habercilik açısından bu yılın belki de en yoğun gündemini yaşadık. Fransa Parlamentosu’ndaki oylama ve
Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü kazanması, tüm medyanın ele aldığı konulardı. Hürriyet’in,
"Cüppeli Hoca" diye sunulan
Ahmet Mahmut Ünlü’nün verdiği vaazlarda söyledikleriyle çelişen fotoğraflarını yayımlaması ve ardından, diğer medya kuruluşlarının da konuyu izlemesi kuşkusuz önemliydi.Bu konuda çok mesaj geldi. Biri
Nusret Tezcan imzası taşıyordu:
"Muhafazakár bir okuyucunuzum. Bugünkü haberinizi okudum. İnanan kesimi sömüren din baronlarından bir baronun perde arkası yüzünü sergilemeye çalışmışsınız. Nesnelliğinden şüpheli de olsam elinize sağlık. Size bu bilgileri her kim verdi ise lütfen onu da süzgecinizden geçirin. Niye on yıl sonra böyle bilgileri servis ediyor. Yeni mi uyanmış?" Bir diğer okur, İlahiyat Fakültesi mezunu olduğunu belirten
Selim Özkan ise,
"Zaaflarıyla ve günahlarıyla düşünüldüğünde insanın olduğu yerde her şey olabilir. Bir kesimin teveccüh beslediği bir insan hakkında su-i zanna düşmemek ve meselenin tamamen ortaya çıkması için beklemek, gelişecek olayları görmek ve şimdilik yorum yapmamak istiyorum. Fakat bu haberlerde kullandığınız ’Cüppesiz’ gibi müstehzi ve alaycı tavırlar gazetenizin ciddiyeti ve büyüklüğü ile bağdaşmıyor" diyor. Bunların dışında Hürriyet’i ağır biçimde eleştiren mesajlarda, özel hayata saygı, Müslümanların da hayattan zevk alabilecekleri ve dindar olmayanların dindarların işine karışmaması gerektiği gibi düşünceler de öne çıkıyordu.
"Derviş’in fikri neyse, zikri de odur" sözünü anımsatarak,
Ahmet Mahmut Ünlü’nün
"müritleri" diye nitelenen kişilere verdiği öğütlerin onu bağlamadığını göstermenin, temel gazetecilik işlevlerinden biri olduğunu belirtmek istiyorum. O nedenle, Hürriyet’e dönük eleştirilere, 28 Şubat benzetmelerine,
"servis" iddialarına kesinlikle katılmıyorum. Bu durumda belli ki, kendini çevresindekilere
"Hoca" diye niteleten
Ahmet Mahmut Ünlü’nün fikri ile zikri örtüşmüyor. Ve kamuoyu önüne çıkanların fikri ile zikri örtüşmezse, genellikle bir bedel ödenir; çünkü hepimiz her zaman tutarlı olmasak da, başkalarının tutarlılığı en önemli beklentimizdir.
Reklam mı değil mi?GEÇEN perşembe günü, yani 12 Ekim’de Hürriyet’in Kelebek ekini ellerine alanlar iç içe geçmiş iki tane birinci sayfayla karşılaştılar. Hata mıydı, değil miydi derken, dışardaki birinci sayfanın reklam olduğunu anlayanlar gönderdikleri mesajlarda Hürriyet’i, sayfanın reklam olduğunun yeterli açıklıkta vurgulanmadığı gerekçesiyle eleştirdiler. Bu eleştirileri Hürriyet Reklam Grubu Başkanı
Ayşe Sözeri Cemal’e ilettim. Tepkisi şöyle oldu:
"Tabii ki bir gerekçe değil ama ilan baskıya hazır olarak son anda geldi. Bir inisiyatif kullanılmış ve yanlış olmuş. Medya ajansları bu konudaki duyarlılıkları en az bizim kadar iyi bilirler; medya ajansı da görmemiş. Normal şartlar altında, ’Bu bir reklamdır’ ibaresinin daha büyük olması gerekirdi ama olmamış. Hürriyet yıllardır bu kuralların oluşmasında öncülük yapıyor. Ben Reklam Özdenetim Kurulu’nun 15 yıllık üyesiyim ve standartların oluşması sürecinde aktif rol aldım. Reklam kesinlikle reklam gibi durmalıdır. Okurların eleştirilerini kabul ediyorum ve onlarla aynı duyarlılığı paylaştığımı bilmelerini istiyorum. Tüm Hürriyet okurlarından da bu hata nedeniyle özür diliyorum."Önemli olan bu tür hataları fark etmek ve tekrarını önlemek kararlılığı olduğuna göre, sanırım konu burada kapanıyor.