2008 yılbaşı rüyası

Kişi başına milli gelirimiz tarihi bir sıçramayla bir yılda 15 bin dolar. Bir dolar artık elli kuruş. Polis kimseyi dövmüyor.

Mahkeme salonları boş kalıyor. TV’lerde akşam dizileri, gündüzleri kadın programları kalkmış. Sanatçılar el üstünde tutuluyor. İktidar sahipleri hiçbir kuruluş ve gazeteciye ayrım yapmıyor. Olimpiyatlarda Türk sporcular 97 altın madalya alıyor. Uykudan sıçrayarak uyanıyorum. 2008 yılbaşı rüyam. Hayırlara vesile olsun.

Kar bütün kentlerimizde bir metre kalınlığında. Her sokakta bir kardan adam. Her sokakta çocuklar kartopu oynuyor.

Yağmur durmadan yağıyor. Barajlar öyle dolu ki, taşmayı önlemek için, baraj kapakları açılıyor. Yağmurla gelen bereket. Yılda bir veren nar, şimdi yedi veriyor.

Dünyanın önde gelen sanayi ülkeleri balkabaklarının en çok yetiştiği Japon adasında buluşuyor. Global ısınmayı durdurdukları için hepsi mutlu.

Putin tarlada balkabaklarını sayarken, "Buradan nasıl doğalgaz çıkartırım" hesabında. Sarkozy, "Hangi kabak benimle olur" hülyasında. Bush artık kimsenin yüzüne bakamadığı için, son pişmanlıkla kabaklara eğiliyor, "Yaptıklarımdan dolayı sizden başka özür dileyecek kimsem kalmadı" utancında.

Vatikan’da bir rahip, Müslüman bir kıza aşık oluyor. Mekke Camii imamlarından biri Katolik bir kadının peşinden Roma’ya gidiyor. Dinler arası diyalog bu kuartet gözcülüğünde zafere ulaşıyor.

Bu mutluluk tablosu başta El Kaide, köktendinci terör örgütlerinin çözülmesine yol açıyor. Taliban Hindikuş dağlarından vazgeçiyor, eve dönüş başlıyor. Tamil gerillaları, "dinler barışıyor, etnik farklılık varsa, var" açıklamasıyla silahları bırakıyor.

NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ TAYYİP ERDOĞAN’A

Bütün dünya hep birlikte, "The windmills of your mind" şarkısını dinlerken, Hitler’in "Kavgam" kitabı, dünyanın bütün soba ve şöminelerinde odun yerine yakılıyor.

Nobel Barış Ödülü Recep Tayyip Erdoğan’a veriliyor. Kendisini eleştiren hiçbir siyasi muhalifine ve gazeteciye dava açmayacağına söz veriyor.

İstanbul’un trafik sorunu kalmıyor. İstanbul metrosu Pendik’ten Halkalı’ya, Sarıyer’den havaalanına kadar her beş kilometrede bir duruyor. Evimizin önünden biniyor, Hürriyet’in önündeki durakta iniyoruz. Üç tarafı denizle çevrili İstanbul’un her yönüne ve bütün kıyılarına 15 dakikada bir deniz otobüsü seferi konuyor. Her semtte bir vapur iskelesi var artık.

Trafik kazaları tüm Türkiye’de sıfırlanıyor. Trafik kazasında ne ölen var, ne yaralanan.

Yıllar sonra İzmir’den bir futbol takımı süper lige terfi ediyor. Türk Milli Takımı, Avrupa Şampiyonası’nda tüm rakiplerini yenip şampiyonluk kürsüsüne çıkıyor.

MİLLİ GELİRİMİZ 15 BİN DOLAR

Pekin’deki olimpiyatlarda Türk sporcular her dalda kazandıkları altın madalya ile dünyaya parmak ısırtıyor. Masa tenisi, badmintonla yetinmiyor, atletizmde uzun atlama ve yüz metre yarışları dahil toplam 97 altın madalya toplayarak olimpiyat tarihine isimlerini altın harflerle yazdırıyor.

Kişi başına milli gelirimiz tarihi bir sıçramayla bir yılda 15 bin dolara fırlıyor. Ne cari açık, ne bütçe açığı. Bir dolar artık elli kuruş.

Polis kimseyi dövmüyor. Mahkeme salonları boş kalıyor. TV’lerde akşam dizileri, gündüzleri kadın programları kaldırılıyor. Sanatçılar el üstünde tutuluyor. İktidar sahipleri hiçbir kuruluş ve gazeteciye ayrım yapmıyor. Balık çiftlikleri kıyılardan temizleniyor.

Öyle çok ağaç dikiliyor ki, ormanlardan kimse birbirini göremiyor. Tam ben kimi göreceğim, diye telaşlanırken, uykudan sıçrayarak uyanıyorum.

2008 yılbaşı rüyası. Hayırlara vesile olsun.
Yazarın Tüm Yazıları