2002'nin önemi

Ferai Tınç / BRÜKSEL

Avrupa, tarihi bir dönüşümün eşiğinde. Genişleme kararı, kağıt üzerindeki bir hedef olmaktan çıkıyor. Avrupa var gücüyle yeni üyeleri kucaklamaya hazırlanıyor. Kolay olmayacak ama olacak.
Haberin Devamı

Avrupa Birliği'nin hükümeti konumundaki Komisyon'un Başkanı Romano Prodi, önceki gün öğleden sonra Parlamenterlere yaptığı konuşmada tekrarlıyor: "Nis Zirvesi'nin kararları onaylanır onaylanmaz 2002 yılında yeni üyelerimize kapıyı açıyoruz."

Başkanı'ın bu açıklaması, önümüzdeki ay Fransa'nın Nis kentinde yapılacak olan zirvede genişleme konusunun gündemin başında olacağını gösteriyor. O nedenle bu zirve ve bundan sonra Avrupa'nın kendi içindeki tüm konular Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor.

Bakın Prodi ne diyor?

"Stratejimiz 2002 sonunda hangi ülkeleri tam üyeliğe alacağımızı açıklamamak. Tam tersi, adaylardan her biri, atacağı adımlara bağlı olarak tam üyelik sıralamasında bir diğerine yaklaşabilir ya da önüne geçebilir. Yani ortak bir takvim belirlemek istemiyoruz. Bu kimi ülkeler için bir zorlama, kimileri için ise ulaşılamayacak bir hedef olabilir."

Bu yaklaşım, aday ülkelere, bir anlamda kendi kaderini belirleme olanağı veriyor. Kim elini çabuk tutarsa bir diğerinin önüne geçebilir. Tabii ki Türkiye'nin 2002 sonuna kadar, tüm hazırlıklarını tamamlayıp AB'ye tam üye olabileceğin düşünmek hayalcilik, ama AB genişlemenin ilk üyelerine kapılarını aralarken Türkiye ile tam üyelik görüşmelerinin başlaması hayal değil.

Bu Türkiye'ye bağlı.

Demokratikleşme, hukuk devleti olma yolunda atacağı adımlar çok önemli. Ama gazetelere pek yansımayan başka yükümlülükler de getiriyor Ortaklık Belgesi'nin kısa vadeli hedefleri.

AB'nin ekonomik kriterlerine uyum sağlamak için yapılması gerekenlere bir göz atalım: Finans sektöründe reformlar, şeffaflık ve denetim; tarım reformlarına devam; malların serbest dolaşımının sağlanması için ürünlerin Avrupa standartlarına uyumu; teşvik yasalarında değişiklik; balıkçılık kaynaklarının kullanımıyla ilgili tüzük uyumu vesaire.

Türkiye bunları yapacak güce sahip. Önemli olan değişim sürecine bodoslamadan dalma kararlılığı.

AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Gunther Verhaugen, Katılım Belgesi Ortaklığı'nın yayınlanmasından sonra, "Bsu Türkiye için tarihi bir gün" diyor ve devam eduyor "Sadece Türkiye için değil Avrupa Birliği için de."

Gerçekten de Türkiye'nin Avrupa Birliği ile entegrasyonu, Müslüman ve Hıristiyan dünya arasında kurulan ilk gerçek köprü olacak. İnsanlık tarihinin en heyecanlı deneyimlerinden biri yaşanıyor.

Prodi, önceki günkü konuşmasında genişleme sürecinin devamında ısrar ederken bunun tek yolunun halkların bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi olduğunu söylüyor:

" Adaylarla sürdürülen görüşmelerin başarıyla sonuçlanması her şey değil. Kıtamızı birleştirmenin tarihi görevini yerine getirebilmemiz için üye ülkelerin parlamentolarının da tam üyelik anlaşmalarını onaylaması gerekiyor. O yüzden Avrupa vatandaşlarına genişlemenin sağlayacağı avantajları tanıtmak gerekiyor. Aynı şey aday ülkelerin halkları için de geçerli."

Genişlemenin herkes açısından yararlıolduğunu vurguluyor ama Avrupa'da var olan çok önemli bir olgunun da altını çiziyor İtalyan Başkan, "Korku" Avrupa halkı yeni üyelerden korkuyor. Adaylar da.

Biz de aynı endişeleri duymuyor muyuz? "Avrupa bizi bölecek. Kıbrıs'ı satacak mıyız? " ve daha birçokları. Biz de korkuyoruz.

Bu konuda Prodi, dün parlamentoda üye ülkelerin parlamenterlerine şu çağrıyı yapıyor: "Herkes korkuyor. Ama korkuların üstesinden ancak diyalogla, halkla konuşarak gelebiliriz. Halka, neler olacağını, genişlemenin ne demek olduğunu anlatmalıyız. Bu yüzden enformasyon ve iletişim stratejimiz çok önem kazanıyor..."

Prodi'nin sözleri bizim için de önemli. Çünkü Türkiye de bu sürecin, Avrupa'nın değişim ve dönüşüm sürecinin bir parçası. Ve bu sürecin en önemli unsuru bilgi ve iletişim. Korkuların aşmanın ve sağlam bir geleceğe hazırlanmanın vaz geçilmez unsuru bilgi ve diyalog.

 Ferai Tınç: Avrupa’nın Kıbrıs koşulu yeni değil

Yazarın Tüm Yazıları