1963-2003 hep aynı tartışma

KÜÇÜK, el kadar bir kitap. Beyaz kapağı sararmaya yüz tutmuş, saman kağıttan sayfaları sapsarı. 1963 yılında İstanbul'da Dünya Yayınları'nda basılmış.

Yazarı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet serüvenimizin tanıklarından Falih Rıfkı Atay. Kitabın adı ‘‘Batış Yılları’’.

Atay'ın Türk gençlerine, Osmanlı'nın batış yıllarında Türklerin durumunu anlatmak ve nereden nerelere gelindiğini göstermek. Atay, 60'larda kaleme aldığı köşe yazılarında cumhuriyet projesinden ‘‘sapma’’ olarak gördüğü noktalara değiniyor.

Bugün AKP hükümetiyle yaşanan gerginlikler, ileri sürüldüğü gibi ‘‘yapay gerginlikler’’, ‘‘boş tartışmalar’’ mı?

Hayır. Bu tartışmaların, Cumhuriyet projesinin ‘‘Batılı toplum’’ yaratma hedefi ile Türkiye'nin bu hedefe uyum sağlayamayan dinamikleri arasında var olan ve süre gelen çatışmalardan kaynaklandığını apaçık bir kez daha gözler önüne seriyor, Batış Yılları.

Şimdi sözü, Falih Rıfkı Atay'a, onun 1960'lardan günümüze uzanan köşe yazılarından alıntılara bırakıyorum.

GECEKONDU DEMOKRASİ

Atatürk devrimleri, ki bu topluluğu çağımız medeniyetine katmak için sadece temel ve malzemedirler, onlardan fedakarlık üzerine ancak bir gecekondu demokrasisi kurulabilir. Eğer biz sağlam temelli ve iyi malzemeli bir demokrasi kurmak istiyorsak, onun Başbakanı apaçık bu devrimleri ayrı ayrı savunmakla kalmayacak... Kendisi, bütün ailesi ve çevresi ile beraber devrimci yaşayışına uyduktan başka memleket uyanıklarını ve aydınlarını yeniden bu yaşayış uğruna savaşa çağıracaktır.

MEDENİYET DAVASI

Bizler yüz küsur yıldan beri kurtuluş savaşı içindeyiz. Bu uğurda, hepsi Türkiye'yi Batı medeniyet ve hukuk toplulukları arasına katmak davası ile türlü devrimler yapmışızdır. Ama Batı sistemine uygun bir tek devrim, bir tek devrimci gördük. O da Atatürk devrimleri ve Atatürk'tür. Atatürk devrimlerinin temeli, Laisizm'dir. İçtimai hürriyetlerdir. Biz bugün...Hala davamızın bir ‘‘medeniyet’’ davası olduğunu kavrayamayanların kurbanlarıyız. (s104)

SEÇMEN DALKAVUKLUĞU

Eskiden padişah ve vezir dalkavukluğu ne ise, bizim demokraside halk dalkavukluğu da o! Zat-ı Akdes-i padişahi yerine haşmetlû seçmen! Biz halk düşmanları, bu memleket köylüsünün bir gün önce Danimarka köylüsü gibi ileri, hür, mesut olmasını istiyoruz... Köyü yobazlık elinden kurtarmaya çalışmamız bundan. Halk dostu olanlar ise onu olduğu gibi bırakmak isteyenler, çocuğunun beynini hafız okullarında çürütmesine ses çıkartmayanlar.

DİN ADAMLARININ KILAVUZLUĞU

Din okulları Türk camilerine Atatürkçü ve Medeni Kanun'cu imamlar yetiştirmedikçe, din adamları, vaktiyle Lübnan'da Katolik, bütün Osmanlı memleketi içinde Ulah, Sırp, Rum, Ermeni papazlarının yaptıkları gibi Batı medeniyetçiliğinde halka kılavuzluk edici olmadıkça yuvarlanış durdurulamaz.

BATILILAŞMA KÜLTÜR DAVASIDIR

Batılılaşma derinliğine, iyice derinliğine bir kültür ve eğitim davasıdır... Eskiler, kılık değiştirmekle insan batılı olmaz derlerdi. Tamamlayalım. Fabrika kurmakla da olmaz, Beton köprü yapmakla da olmaz. Sulama kanalları açmakla da olmaz. Batılı lise kültürü üzerine dayanan bir üniversite kültürü ve aynı sistemde köklere doğru inen bir ilk eğitim. Son köyün son kız çocuğuna kadar!

KONYA'DA BİSİKLETLİ KADIN

Bir komşu hanım var. 1930'da ondört onbeş yaşındaki genç kız arkadaşlarıyla Konya çarşısında bisikletle dolaştıklarını anlattıktan sonra: ‘‘Acaba bugün de buna imkan var mı?’’ diye sordu. İçtimai gelişme bakımından biz, büyük şehirlerin bazı semtleri dışında 1930'dan tam sekiz yıl gerideyiz. Bir tek erkeğin iki karısı oldukça, ve bir tek kadın peçeli gezdikçe Türkiye'de devrimler bitmemiş demektir. Benim bildiğim bu.

40 yıl önceden 40 yıl sonraya uzanan mesajlar...
Yazarın Tüm Yazıları