Güncelleme Tarihi:
SAAT: 23.45.53
Murat Pazarbaşı: Ateş açıldı, inanılmaz. Helikopterden ateş açıyorlar!
SAAT: 23.46.01
Dicle Canova: Dikkatli, amannn!
SAAT 23.46.32
Murat Pazarbaşı: Serhat yayına bağlanıyor.
İzli mermi ile ateş açtılar. İnsanların üzerine... Ankara’nın tam ortasında, Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde...
Başkent, savaş uçağı, helikopter sesiyle; bir de ölüm sesiyle kuşatılmıştı o saatlerde.
CNN Türk Ankara bürosundaki çalışma arkadaşlarımızdan oluşan WhatsApp grubu mesajlaşmalarımızdan bir bölümle başladım 15 Temmuz’u size anlatmaya.
Kendi adımıza konuşup, kendi adımıza yazabilirim. Bilmiyorduk, beklemiyorduk. Aklımızın ucundan dahi darbe olabileceği, askerimizin kendi vatandaşlarına ateş açabileceği geçmiyordu. Şimdi o geceye dönmeye çalışınca zihnimde, “Filmlerde olacak türden büyük bir terör saldırısı ile karşı karşıyaydık. Uçurumun kenarından döndük” diyorum.
Acı bir gerçek... Derin, kapkara bir kuyu... Biz, savaş uçaklarımız ve helikopterlerimizle bizi vurduk. Varlığını ama özellikle amacını 1990’lı yıllardan beri bildiğimiz bir örgüt sinsi planı için harekete geçmişti.
ATEŞ AÇIP ÖLDÜRDÜLER
“Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanması, alışılmış örgütlenme modelinin dışındadır. Tarikata göre makamlar öncelikli, kişiler ikinci plandadır. Mevcut bürokrat ve siyasetçilere hoş görünmek suretiyle kendi tabirleriyle ‘kullanabileceğin sürece ya da sana zarar vermeyecekse istifade et’ taktiğiyle yönetim kademelerini kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.“ (Tespiti yapan 1999 yılının Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve ekip arkadaşları)
“Gülen örgütlenmesinin ekonomik boyutu da göz önüne alındığında, gelecekte ülkemizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü endişe verici boyuttadır. Gülen örgütlenmesinin temel taktiklerinden olan takiye yöntemleri uygulanmak suretiyle, tedbirlerin giderek artırıldığı ve hatta savunma boyutundan saldırı boyutuna geçtiği gözlemlenmektedir.” (Cevdet Saral ve ekip arkadaşları -1999)
“Gülen grubu eğitilmiş bir taban oluşturmayı ve devlet organlarında, özellikle de güvenlik güçlerinde kadrolaşmayı stratejik olarak benimsemiştir. Kadrolaşmanın sağlayacağı avantajı da kullanarak kendisine amaçları doğrultusunda en büyük engeli teşkil eden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızabilecekleri, uzlaşmacı politikaları ve aynı zamanda sağlayacağı dış destekle Türkiye’deki tüm tarikat ve mezhepleri eylem birliğine yönelterek birleştireceği bir dini lider durumuna gelebileceği, bu aşamadan sonra kendi partisini kurarak ya da ele geçirdiği bir siyasi partiyi destekleyerek; siyasi iktidarı ele geçirebileceği...” (Aynı yıl Milli Güvenlik Kurulu Raporu)
Tam da denileni yaptılar... Sinsice sızdılar, “iyi” gibi göründüler,”takiye” yaptılar, “ele geçirmeye” çalıştılar, ramak kaldı... 15 Temmuz gecesi bombaladılar, ateş açtılar, öldürdüler... Kendi insanlarını öldürdüler. Karanlık gecede saatler 00.24’ü gösterdiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan CNN Türk ekranlarındaydı. Cumhurbaşkanı’nın “Milletime bir çağrı yapıyorum. Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum, havalimanlarına davet ediyorum. Halkın gücünün üstünde bir güç tanımadım bugüne kadar” sözüyle bir millet demokrasiye sahip çıkarak tüm ülkede sokaklara çıktı. Millet demokrasiye sahip çıktı.
ÜÇ YILDIR TEMİZLENMEYE ÇALIŞILIYOR
O gece bir uçurumun kenarından dönüldü. O günden beri Türkiye Cumhuriyeti devleti tüm kurumları ile FETÖ’ye karşı yurtiçinde ve yurtdışında mücadele yürütüyor. Eğitimden, devlette liyakat sisteminin uygulanmasına birçok alanda mutlaka yapılması gerekenler, taviz verilmeden atılması gereken adımlar var.
Bunlarla birlikte üç yıldır sinsi örgüt hala devletin kurumlarından temizlenmeye çalışılıyor. Bu mücadeleyi yürüten bakanlardan biri de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. 15 Temmuz’un yıldönümünde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “mücadelede gelinen noktayı” sordum. Soylu “Yönetici bazında yüzde 99 temizlendi. Yüzde 1 oranında bilemediğimiz, çok gizli, kripto yapılar olabilir” dedi. Mücadelenin kararlılıkla yürütüleceğini belirten İçişleri Bakanı, bundan sonraki süreç için de uyarıda bulundu. Soylu; “Türkiye üzerine hesabı olanların hesabı bitmiş diyemeyiz. Bundan sonraki darbe denemelerinin meşruiyet alanları üzerinden gerçekleştirilebileceği kanaatindeyim. Kimse endişe etmesin, 15 Temmuz günü milletin Türkiye’yi yönetenlerin üzerinde bıraktığı sorumluluk; 15 Temmuz’un öncesinden çok daha fazladır. Buradan muradım şu; Türkiye’de bir kez daha bir darbe süreci denemeye kalkanlar, cenazelerini gömdürmeye fırsat bulamazlar” ifadesini kullandı.