Güncelleme Tarihi:
Saldırı, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin somut işbirliği adımları ile güçlendiği bir dönemde gerçekleşti.
İki ülke, Halep’teki insani trajedinin sona ermesi için 4 gündür kıran kırana bir pazarlık yürütüyordu ve bu pazarlıklar olumlu sonuçlanmıştı. İki taraf da diyalog sayesinde geri adım atmayı kabul etmişti ve bu sayede çok sayıda Halepli sağ salim savaş bölgesinden güvenli yerlere tahliye olmuştu.
İki ülke, sadece Halep’te değil, Suriye’nin genelinde bir ateşkes, dolayısıyla da siyasi çözüm için görüşmeler sürdürüyordu. Türk tarafı, Esad olmasa da Rusya destekli rejimi muhatap olarak almaya hazırlanıyordu. Diplomatlardan ve istihbaratçılardan oluşan bir ekip, önceki gece sabaha dek çalışmıştı.
Türkiye-Rusya ilişkilerindeki normalleşme, Suriye pazarlıklarında sağlanan ilerlemeler ve somut sonuçlar sayesinde daha sağlıklı gelişiyordu.
Suikastin olduğu saatlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Moskova yolundaydı. Suikastten iki saat sonra da Milli Savunma Bakanı Fikri Işık Moskova’ya gidecekti. Halep’te sağlanan ilerleme, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rus lider Vlademir Putin’in çok sayıda telefon görüşmesi, Halep’te sonuç getirmişti ve Ankara-Moskova hattında bu diyaloğun Suriye’nin genelinde ateşkes getireceği beklentisi yaratmıştı.
OLAĞAN ŞÜPHELİ KİM
Saldırı sonrasında her zaman olduğu gibi “arkasında kim var” sorusu yöneltildi. Katilin kimliği belli. Birinci ihtimal, izlediği Halep haberlerine öfkelenen, mensubu olduğu grubun yayın ve propagandalarından etkilenen biri olduğu yönünde. Katil öldüğünden bu sorulara yanıt bulmak zor. Ancak, bu kadar ince detay, suikastin bu kadar basit olmadığı, arkasında başka bir ‘işveren’ olduğu yorumlarını da beraberinde getiriyor. Türkiye-Rusya ilişkilerindeki normalleşmenin en çok İran’ı ve ‘Batılılar’ı (Özellikle de ABD’yi) rahatsız ettiğine dikkat çeken bir yetkili, “Olağan şüpheli arıyorsak, Türkiye ile Rusya’nın arasını açmak isteyenlere bakmalıyız” yorumunu yaptı.