İşte bu yokluk ortamında devreye Türk Kızılayı’nın yolladığı yardım gemileri girer. Kurtuluş vapuruyla başlayan ve Dumlupınar, Tunç, Konya, Güneysu ve Aksu vapurlarıyla süren bu yardım seferleri sayesinde, özellikle Atinalılar biraz nefes alır. Seferlerde Kızılay’ın baş sorumlusu, gazeteci Feridun Demokan’dır. Demokan, bir yandan yardım taşırken bir yandan da Yunanistan’daki tabloyu başta ABD olmak üzere tüm dünyaya duyurmak için gizli bir plan kurar. Alman istihbaratının çok sıkı kontrolüne karşın, açlık ve sefaleti yansıtan 120 kare fotoğrafı Atina’dan kaçırmayı başarır. Birkaç ay sonra Amerikan Life dergisinde yayınlanacak bu fotoğraflar ABD’de geniş kapsamlı bir yardım kampanyasına vesile olur. Demokan’ın, 64 yıl önceki bu tehlikeli planı anlattığı Büyük Kumar başlıklı notları, ölümünden 10 yıl sonra, gazeteci yeğeni Erdoğan Arıpınar tarafından ortaya çıkarıldı. Planın detayları, eski bir bavuldan çıkan, daktiloyla yazılmış 15 sayfalık metin sayesinde ilk kez öğrenildi.
İkinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli günleri yaşanıyor Avrupa’nın her köşesinde. Yunanistan, 1941’in başından beri Alman ve İtalyan kuvvetlerinin işgali altında. Tüm ulaşım yolları Alman işgal kuvvetlerinin kontrolünde.
İngilizler, Almanların önünü kesmek için denizde sıkı bir kuşatma uygular. Bu yüzden yabancı ülkelerden karşılanan yiyecek ihtiyacı durma noktasına gelir. 1941’in son aylarında tüm Yunanistan’da hüküm süren kıtlık yerli halkı kırıp geçirir. Öyle ki 1942’nin baharına kadar 100 bin Yunanlı açlık yüzünden hayatını yitirir.
Bu felaket günlerinde, Türkiye devreye girer. Kızılay’ın topladığı bağışlarla binlerce ton yiyecek alınır. Emektar Kurtuluş vapurunun 6 Ekim 1941’de başlayan yardım seferleriyle Yunanistan’a ulaştırılır.
Kurtuluş’un 1942’nin 18 Ocak günü batmasına karşın bu yardım seferleri Dumlupınar, Tunç, Konya, Güneysu ve Aksu vapurlarıyla devam eder. Tabii bu seferler Alman askerlerinin sıkı aramaları ve kontrolü altında yapılır.
ALMAN MİHMANDAR SÜREKLİ YANINDA
Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün işbirliğiyle Türk Kızılayı’nın düzenlediği seferler sırasında vapurlardaki baş sorumlu gazeteci Feridun Demokan kusursuz Fransızcası ve Rumcası sayesinde Yunan ve Alman yetkililerle daha kolay temas kurar. Ancak, istihbarat tedbirleri yüzünden devamlı takip altındadır. Daha ilk seferde Pire Limanı’na ayak bastığı andan itibaren uyması gereken kurallar kendisine çok kesin bir şekilde iletilir. Atina’da kendisine eşlik edecek Yunan asıllı Alman Egon Kondumas, bir an bile peşinden ayrılmaz.
Demokan, Atina’daki temaslarında belediye başkanı Yorgatos ve şehrin ileri gelenleriyle görüşür ve Yunanlıların perişan halde olduğunu görür. Kısa sürede anlar ki, ülkedeki açlık Türkiye’den gelen yardımla giderilebilecek gibi değildir.
Atina’daki hastaneler, yetimhaneler, evler ve sokaklardan her gün onlarca ölü toplanmaktadır. Bu korkunç tablo üzerine 1942 başında notlarına şöyle yazar: "Burada olan biteni, Ankara ve Londra yolu ile Amerika’ya bildirmek lazımdı. Fakat kuru raporlarla değil, faciayı gösteren resimlerle bu işi yapmak lazımdı. Halbuki Uluslararası Kızılhaç’ın aylardan beri burada bulunan iki delegesi, Alman karargahının kati emirlerine uyarak Cenevre’deki merkeze tek bir resim bile göndermemişti."
YUNAN GAZETECİLER KARELERİ ÇEKİYOR
Demokan’ın planı bellidir: Başta Atina olmak üzere Yunan şehir ve köylerindeki açlığı yansıtacak fotoğraflarla dünya kamuoyunu harekete geçirmek. Bunun için Atina’daki gazeteci arkadaşlarıyla irtibata geçmeyi düşünür. Ancak peşinden bir an olsun ayrılmayan mihmandarının şüphesini çekmemek için ilk seferde telefon bile etmez. Bu sayede Kondumas
ve diğer Alman görevlilerin güvenini kazanmaya çalışır. Bunu da başarır.
Beşinci seferde mihmandarıyla artık Rumca iletişim kurmaya başlamıştır. Hatta onun bakışları olmadan şehirde yanlız dolaşma imkanı elde eder. Gazeteci arkadaşlarını görmeye gider. Atina Belediye Başkanı Ancelos Yorgatos ile sık sık bir araya gelir.
Planını uygulamaya girişir. Yunanistan’ın tecrübeli foto muhabirlerinden Manol Megalokonomu en büyük yardımcısıdır. Megalokonomu, önemli Yunan gazetecilerine Atina’daki açlık ve sefaleti gösteren çok sayıda fotoğraf çektirir. Bu fotoğraflar gizlice Yunan Kızılhaçı’nın genel müdürüne ulaştırılır.
GESTAPO, İYİCE AZITMIŞ DURUMDA
Bu arada hiç beklenmedik bir şey olur. Kurtuluş Vapuru, 18 Ocak 1942’deki altıncı seferinde Marmara Denizi’nde batar.
Türkiye, yardım faaliyetlerini yine de sona erdirmez. Kurtuluş’un yerine Dumlupınar vapurunu devreye sokar. Atinalı gazetecilerin hazırladığı açlık, sefalet ve ölümleri belgeleyen 120 fotoğraflık bir albümün oluşturulduğu haberi bu sırada Feridun Demokan’a ulaşır. Şimdi ona düşen, bu albümü gizlice Yunan Kızılhaçı’ndan alıp gemiye sokabilmektir.
Özellikle 1942 baharındaki seferler sırasında Almanların istihbarat ve izleme faaliyeti hız kazanmıştır. Pire Limanı’na her yanaştığında Dumlupınar Vapuru en ufak odasına kadar didik didik aranır. Bununla da yetinmez Almanlar, Demokan’ı gittiği her yerde takip ederler. Demokan, notlarında bundan yakınırken şu kelimeleri kullanır: "Gestapo işi iyice azıtmış. İstanbul’da kaldığım günlerde Park Otel’de birlikte
yemek yediğim İngiliz gazetecilerinin isimlerine varıncaya kadar hakkımdaki tüm bilgiler Atina’daki mihmandarıma ulaştırılıyor."
TEK ÇARE KALDI BÜYÜK KUMAR
Dokuzuncu seferde Demokan büyük kumarı oynamaya karar verir. Ne yapıp edip albümü, Alman görevlilerin gözü önünde gemiye sokacaktır.
Atina’da erzaklar boşaltıldıktan sonra planını uygulamaya koyar. Türk Sefareti’ndeki randevusunu bilerek uzatır. Geç kaldığını söyleyerek, özel eşyaları ve bir örnek zarf içindeki fotoğraf albümleriyle birlikte sefaretten ayrılır. Elçiliğin makam otomobili hızla Atina caddelerinden geçer, Pire Limanı’na varır. Yanında Türk Başkonsolos İ.C. Özkaya olduğu halde gemiye çıkar.
Kontrol heyeti sabırsızlık içinde Demokan’ı beklemektedir. Demokan o dakikaları şöyle anlatıyor: "Valizlerimi getirip kapıları salona açılan iki kamarama yerleştirdiler. Fakat ben diplomatik kurye zarflarını ve mühürlü olup olmadığı belli olmayan iki zarfla evrak çantamı masanın baş tarafına koydum ve kumandan Kremer’den geç kaldığım için özür diledim. Kamarotumuz Muzaffer’e kahvelerden sonra masaya likör, konyak, çikolata, sigara gibi şeyleri bolca getirmesini yavaşça söyledim."
MASANIN ÜSTÜNDEKİ ZARF DİKKAT ÇEKMEDİ
Alman askerleri geminin altını üstüne getirir, Demokan’ın kamarasındaki elbiselerinin ceplerine kadar tüm özel eşyalarını didik didik eder. Kayda değer bir şey bulamadıkları raporunu verip çekilirler. Salondaki hava ise iyice yumuşamıştır. Likör ve konyak kadehleri birbiri ardına kalkarken Alman konukların neşesi yerindedir. Bu havada masanın üzerindeki zarflar Alman kumandanı Kremer’in gözünden kaçar. Samimi bir vedalaşmanın ardından Almanlar çıkış iskelesine kadar uğurlanır.
Yarım saat sonra Dumlupınar, Alman hücumbotlarının rehberliğinde limandan çıkıp torpil hattını geçerken bile Demokan rahat değildir. Ancak, Çanakkale Boğazı’na girerken yakalanma tehlikesinin geçtiğini hisseder. Çünkü yakalandığı takdirde Almanların Türk görevliyi bir toplama kampına yollaması işten bile değildir.
Bu tehlikeyi göze alarak İstanbul’a getirdiği iki albümden birini kendine saklar. Diğerini ise Elmadağ’daki İstanbul Club’da bir öğle yemeğinde İngiliz istihbaratından Albay Gibson’a teslim eder. Gibson, resimleri kısa sürede ABD’ye yollar.
200 MİLYON DOLAR YARDIM TOPLANIR
Birkaç hafta sonra, Feridun Demokan 10. sefer için yoldayken, fotoğraflar amaçlandığı şekilde büyük yankı yaratacak şekilde yayımlanır. 3 Ağustos 1942 tarihli Life dergisinde iki sayfa, Yunanistan’daki kıtlık ve açlığın çarpıcı fotoğraflarına ayrılmıştır. Bunun üzerine ABD’deki sinemacı Spyros Skouras başkanlığındaki Greek War Relief Association (Yunanistan Savaş Yardım Derneği) büyük bir yardım kampanyası düzenler. Bu fotoğrafların da etkisiyle 200 milyon dolar toplanır. Bu kaynakla toplam 700 bin ton gıda gönderilir, Yunan halkı açlıktan kurtulur.
Yunanistan, Feridun Demokan’ın bu cesur çabasını hiç unutmaz. Atina Belediyesi, Demokan’a teşekkür etmek için şehrin sembolü olan baykuş kabartmalı madalya ve fahri hemşerilik verir. Savaştan sonra da Yunan Kızılhaç’ı kendisine kızılhaç nişanı takar.
14 yıl önce öldüFeridun Demokan, İstanbul’da doğdu.
Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Paris Sorbonne’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1934-38 yılları arasında Paris’te Türk gazetelerinin temsilciliğini yürüttü. Türkiye’ye döndükten sonra üç yıl, Keystonee
Haber Ajansı’nın Türkiye temsilcisiydi. 1941-42’de Kızılay’ın Yunanistan’a yaptığı 11 seferde baş sorumlu olarak görev aldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’ye gitti ve yine çeşitli Türk gazetelerinin temsilciliğini yaptı. 1964’te Amerikan vatandaşlığına geçti. 17 yıl boyunca ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Türk konukları ağırlamakla görevliydi. 1992’de öldü.