Güncelleme Tarihi:
İZMİR (AA) - TOLGA ALBAY - İzmir’de levanten bir ailenin son kuşak temsilcisi olan Andrew Simes’in, dedesinden kalan hatıraların kaybolmaması için başlattığı tarih araştırması, kentin levanten geçmişine yönelik ilginç bulguları gün ışığına çıkardı.
Türkiye’nin ilk demiryolu hattı olan İzmir - Aydın demiryolunun yapımı için İzmir'e gelen ve burada yerleşerek farklı alanlarda iş yapmaya devam eden Simes ailesinin 6. kuşak temsilcisi Andrew Simes, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 5 yıl önce 102 yaşında hayatını kaybeden dedesi Alfred Simes’den kalan bilgi, belge ve anıları derlemek üzere başlattığı çalışmanın, İzmir tarihinin çok bilinmeyen zenginliklerini ortaya koyduğunu söyledi.
Batı Avrupa’da "levant" olarak tanımlanan bölgenin Toros Dağları'ndan Lübnan’a kadar olan deniz kıyısı hattını içerdiğini, bu bölgeye İzmir ve İstanbul’un da dahil edildiğini dile getiren Simes, levantenlerin ise Avrupa ülkelerinden bu bölgeye ticaret ve iş yapmak üzere göç eden kitleyi tanımladığını ifade etti.
Geçmişte İzmir'deki nüfusları 40 bini bulan levantenlerin bugün 500-600 ferdinin kaldığını anlatan Simes, "Araştırmalarım, nüfusumuzun giderek azalması nedeniyle bazı hikayelerin kaybolduğuna tanık olmamla başladı. Bunları kayıt altına almaya başladım. Araştırmalarımda levantenlerin aile kaynaklarından bilgi ve belgeleri alıyorum. İnternet üzerinden sosyal bir ağ kurduk. Burada tüm aileler ellerindeki bilgi ve belgeleri paylaşıyor, hikayelerini anlatıyor. Ben de bu bilgilere göre anavatanlarına dönmüş olan ailelere ilişkin kayıtlar üzerinde araştırma yapıp, bir nevi yap boz gibi bir bütüne ulaşmaya çalışıyorum" dedi.
Levantenlerin büyük bölümünün Kurtuluş Savaşı sonrası Avrupa ülkelerine döndüğünü, İzmir’de yaşamaya devam eden levantenlerin yanında burayla ilişkisini koparmayan ve İzmir’in gönül elçisi olarak çalışan çok sayıda insanın da bulunduğunu dile getiren Simes, kökeni İzmir’e dayanan levanten ailelerinin internet üzerinden görüşmeye devam ettiğine de dikkat çekti.
- Bucalı başbakan
İzmir’den göçen levantenler arasında siyaset, sanat ve iş dünyasında zirveye tırmanmış isimlerin bulunduğuna işaret eden Simes, bunlar arasında 1993-1995 yılları arasında Fransa başbakanlığı yapan Eduard Balladur’un öne çıktığını ifade etti.
Balladur ile uzaktan akraba olduklarını, Balladur ailesinden bazı isimlerin halen İzmir’de yaşadığını, evlerinin ise Buca’da restorasyon beklediğini dile getiren Simes, kökeni İzmir’e dayanan diğer bir önemli ismin ise Oscar ödüllü ünlü oyuncu Audrey Hepburn olduğuna işaret etti.
Hepburn’un İzmir’i hiç görmediğini fakat dedesi Baron Aernoud Van Hemstra’nın İzmir'de yaşadığını, halen mezar taşının Alsancak’taki Aya Fotini Kilisesi bahçesinde bulunduğunu kaydeden Simes, annesi Hollanda'ya taşınan ve asıl adı Audrey Kathleen Ruston Edda van Heemstra olan ünlü oyuncunun bir Hollywood yıldızı olduğunu kaydetti.
Ünlü aktör Benedict Cumberbatch’in de İzmirli olduğunu, dedesi eski İngiltere konsolosu Henry Arnold’un mezarının halen Buca Kilisesi bahçesinde olduğunu dile getiren Simes, ünlü aktörle temasa geçtiklerini, İzmir’e gelerek dedesinin mezarını ziyaret etme dileğini ilettiğini kaydetti.
İzmir’in çıkardığı diğer bir ünlü ismin ise "Mini Cooper" otomobillerin tasarımcısı Alec Isigonis olduğunu dile getiren Simes, Isigonis ailesininin Alsancak Bornova Sokak'ta büyük bir demir fabrikasının bulunduğunu, 1922 sonrası ailenin İngiltere’ye göçtüğünü ve mühendislik okuyan Isigonis’in yaptığı küçük otomobil tasarımının halen dünyanın en çok satan modellerinden birisi olduğuna işaret etti.
Simes, tasarım konusunda ün kazanan diğer ünlü İzmirli'nin ise İzmir Saat Kulesi’nin tasarımını yapan mimar Raymond Charles Pere olduğuna dikkat çekerek, kentte Konak Pier ve bazı kiliselerin de tasarımına imza atan Pere’nin ölümü sonrası ailesinin Fransa’ya göç ettiğini anlattı.
- Alsancak Garı'nda Londra izleri
Araştırmaları sırasında İngiltere’nin simgeleri arasında yer alan Big Ben Kulesi’nin içindeki çanın prototipinin de Alsancak Tren Garı’nın saat kulesine gönderildiğini saptadığını dile getiren Simes, “Çan Kulesi içindeki 13 tonluk çanın demiri dökülmeden önce John Warner & Son firması tarafından bir prototip yapılıyor. Çan yapıldıktan sonra prototip uzun yıllar kullanılmadan kalıyor. 1890’da prototip İzmir’e getirilerek, İngilizler tarafından yaptırılan Alsancak Garı’nın saat kulesine takılıyor. Firma ismi ve seri numaralarından bunu takip etmek mümkün" diye konuştu.