Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA) - Cemal Kaşıkçı cinayetini değerlendiren İstanbul Gelişim Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hacı Duran, "Suudiler resmi bir biçimde Türk medyasını kullanarak cinayetlerini görselleştiriyorlar. Güçlerinin nelere yetebileceğini anlatıyorlar" dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hacı Duran, Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerinden dolaşıma konan 'algı yönetim yöntemleri'ni değerlendirdi. Prof. Dr. Duran, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülme biçimi, yeri, cinayet sonrası resmi politikaları, cesetle ilgili muhtemel algıları ve cinayetin selefi iktidar politikalarıyla gizlenmeye çalışılmasının, küresel aktörlerce bilinçli bir şekilde planlandığı görüşünde olduğunu söyledi.
Suudilerin Türkiye’de, kendi resmi mekânlarında, tanınmış bir gazeteciyi öldürmüş olmasını bilinçli, teknik, planlı ve resmi bir eylem olarak yorumlayan Prof. Dr. Duran, cinayeti işleyen ekibin sadece kaşıkçıyı öldürmeyi planlamadığı görüşünde olduğunu belirtti.
"SUUDİ KORKUSUNU VE İKTİDARINI GÜÇLÜ GÖSTERMEK İÇİN BU EYLEMİ YAPTILAR"
"Kaşıkçı’yı resmi adamlar, resmi bir ortamda öldürdü. Cinayetin gizli kalmasını zaten beklemiyorlardı. Amaç sadece Kaşıkçı’yı öldürmek olsaydı, bir kiralık katil ile bu kolaylıkla gerçekleştirilebilirdi" diyen Prof. Dr. Duran şunları söyledi:
"Türkiye’de Kaşıkçı cinayetini, Suudilerin köşeye sıkıştırılmasıyla sonuçlandığını sananlar yanılmaktadır. Suudilerin cinayetin görülmesini, duyurulmasını ve dolaşımda tutulmasını özellikle arzuladıklarını düşünüyorum. Dikkat edilirse Suudilerin İstanbul’daki resmi cinayeti, dolaylı yollarla DEAŞ'ın cinayetleri gibi görselleşmiş bulunmaktadır. Suudilerin ve Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman’ın bu eylemden dolayı zarar göreceklerini ve yara aldıklarını düşünenler katillerin niyetini gizliyorlar. Onlar zaten 'biz bu şekilde öldürüyoruz' niyetiyle bu cinayeti işlediler. Suudi korkusunu ve iktidarını güçlü göstermek için bu eylemi yaptılar."
Prof. Dr. Duran açıklamalarına şunları da ekledi:
"Hatırlanacağı gibi, Muhammed Bin Salman’ın veliaht olması da bir darbe şeklinde gerçekleşti. Darbe sonrasında muhalif Suudi prenslerinin tutuklanması, onların mal varlıklarına el konulması ve iktidar karşıtı dini ve liberal aydınların ve din adamlarının gece baskınlarıyla tutuklanması, bazılarının hapishanelerde öldürülmesi Suudi ülkesinde sıradan uygulamalar haline geldi. Bu uygulamalar dünya basınında görülmedi. Ama darbeci baba ve oğulun kadınlara sürücülük hakkı vermiş olması liberal ve laik aydınlanma diye manşetlere taşındı."
"GİZLİ KALINMASI GEREKEN BİR CİNAYET OLARAK DÜŞÜNÜLMEMİŞ"
Muhammet Bin Salman ve babası Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud'un Suudi ülkesinde iktidarı ele geçirmekle bir devrim yaptıklarına inandıklarını vurgulayan Prof. Dr. Duran, "Devrime karşı çıkanların bulundukları her yerde öldürülebileceklerine inanıyorlar. Suudi basınında konu hakkında yapılan dini ve politik yorumlara bakıldığında, devrim sonrasında iktidara karşı gelmeyi isyan olarak değerlendiriyorlar. İsyancıların mahkemeye çıkarılmadan da öldürülmesi gerektiğine inanıyorlar. Tıpkı Mısır’da Rabia meydanında göstericilerin kurşuna dizilmesini şeri ve hukuki bir kural olarak kabul eden Mısır Müftüsü Ali Cuma gibi düşünüyorlar. DEAŞ gibi örgüt inançlarına ve değerlerine karşı çıkanları 'Allah'a karşı geldi', diye fotoğraflama biçiminde öldürüyorlar. Suudilerin bu cinayeti nerden bakılırsa bakılsın, gizli kalınması gereken bir cinayet olarak düşünülmemiş. Bilakis biz düzenimize karşı gelenleri, bize ihanet edenleri, sırlarımızı ifşa edenleri, her yerde öldürürüz, mesajı vermişlerdir" yorumunda bulundu.
"DEHŞETİ VE ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRMA ADIMLARI ATIYORLAR"
DEAŞ'ın bir örgüt olarak işlediği cinayeti görselleştirdiğini ifade eden Prof. Dr. Duran, "Suudiler ise resmi bir biçimde Türk medyasını kullanarak cinayetlerini görselleştiriyorlar. Güçlerinin nelere yetebileceğini anlatıyorlar. Suudiler 'Zemzem Tavır'la nasıl ki Beytullah’ı ve ziyaretçilerini kirli saltanatın gölgesinde tutuyorlarsa, bu cinayetlerle aynı geleneği tekrarlıyorlar. Korku salıyorlar. Dehşeti ve şiddeti meşrulaştırma adımları atıyorlar" dedi.