Güncelleme Tarihi:
21’nci Yüzyılda Uluslararası Göç konferansı
İSTANBUL, (DHA) – Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dursun Arıkboğa, göç meselesinde Türkiye'nin yalnız bırakıldığını söyleyerek, "Amerika ve Avrupalı ülkeler ekonomik destek vermedi. Mültecilerin insanı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri, topluma entegre olmaları, eğitim, sosyal olanaklar gibi insani ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için pek çok yatırım yapıldı. Fakat gelişmiş ülkelerin de katkılarına ihtiyaç var" dedi.
Yeditepe Üniversitesi Küresel Eğitim ve Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KEKAM) tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen ‘21. Yüzyılda Uluslararası Göç’ konferansı Yeditepe Üniversitesi 26 Ağustos Yerleşimi’nde gerçekleştirildi. 2 gün süren konferansta farklı disilplinlerde çalışan akademisyenler ve uzmanlar, göçün nedenlerini, sonuçlarını, ortaya çıkan sorunları ve çözüm önerilerini tartıştı.
Konferansta konuşan Yeditepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl, göçün birçok insanın yaşadığı bir durum olduğunu belirterek “Göç çok içselleştirdiğimiz bir konu. Günlük sohbetlerimizde hepimiz bir yerlerden geldiğimizi kabullenmişiz ve bunu birbirimize aktardığımızı görüyoruz. İnsanlık tarihi aslında bir göç tarihidir. Bu ne 10 yıl öncenin sorunu ne 50 yıl sonranın sorunu. Ben bu anlamda, bu tür toplantıların çok önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.
Yeditepe Üniversitesi Küresel Eğitim ve Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Gökçe Bayındır Goularas, “Göç olgusunun uzun zamandır çok önemli bir konu olduğunu öğrencilere, akademik çevreye, kamuoyuna duyurmak için bu konferansı düzenliyoruz. Göç sanki son yıllarda yaşanan göç akımlarıyla ön plana çıkmış gibi bir izlenim var. Ancak göç insanlık tarihinden beri var olan bir olgu ve toplumların siyasi ve ekonomik değişimlerini beraberinde getiriyor. O yüzden de farklı disiplinler tarafından incelenmesi gerekiyor” diye konuştu.
“TÜRKİYE GÖÇ ÜLKESİ”
Günümüzde göçten ve göç hareketlerinden etkilenmeyen ülkenin neredeyse kalmadığını aktaran Doç. Dr. Goularas, “Türkiye göç ülkesi, çok önemli göç alan ve veren, transit ülke konumunda. Türkiye nüfusunun önemli bir kısmı göçmenlerden oluşuyor. Suriye savaşından sonra göç Türkiye için daha da önemli bir hale geldi. 2017 yılından beri Türkiye dünyada en fazla mülteci nüfusu barındıran ülke konumuna geldi” ifadelerini kullandı.
PROF. DR. ARIKBOĞA: GÖÇ ÇOK YÖNLÜ BİR PROBLEM
Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dursun Arıkboğa ise, “Göç çok yönlü bir problem bu problemi çözebilmek için de pek çok ülkenin ve kurumun dahil olması gerekiyor. Konferansın sonunda ortaya çıkan sonuç bildiri kitabı haline getirilip ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilecek. Bu bildiri kitabını araştırmalara kaynak olsun diye araştırmacılarla da paylaşmayı hedefliyoruz” dedi.
“TÜRKİYE YALNIZ BIRAKILDI”
Göçün ekonomik etkisini vatandaşın hissettiğini belirten Prof. Dr. Arıkboğa, “Özellikle Türkiye’nin yaşadığı düzensiz göçün yönetilmesi ülkeye ekonomik açıdan ciddi bir yük getirdi. Türkiye bu konuda yalnız bırakıldı, Amerika ve Avrupalı ülkeler ekonomik destek vermedi. Mültecilerin insanı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri, topluma entegre olmaları, eğitim, sosyal olanaklar gibi insani ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için pek çok yatırım yapıldı. Fakat gelişmiş ülkelerin de katkılarına ihtiyaç var. Gelen kişilerin yetenekleri, hangi alanda istihdam edilecekleri doğru yönetilirse onlara karşı olumsuz algıyı yıkma şansımız oldukça fazladır. Suriye’de ticaret yapan, yatırımcı girişimciler de Türkiye’ye geldi. Onlar da hem bizim vatandaşlarımıza hem de Suriyelilere iş olanağı sağladı” diye konuştu.
DR. SEVENCAN: DÜNYADA 272 MİLYON GÖÇMEN VAR
Yeditepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Sevencan, “Birleşmiş Milletler’in (BM) son açıkladığı rakamlara göre dünyada 272 milyon göçmen var. Bunun 150 milyonundan fazlası göçmen işçi. İşçi göçünde kalifiye olup olmaması farkı var. Amerika ve Kanada gibi ülkeler kalifiye işçi göçü alımı politikasını iyi uygulayan ülkelerden. Kalifiye işçi gittiği ülkeye kendi donanımını da götürdüğü için o ülkenin büyümesine fayda sağlıyor. Yapılan çalışmalar, kalifiye işçi göçünde işsizliğin artmadığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin Suriye’den aldığı göç kalifiye işçi göçü değil. Aslında bize büyük bir zararı yok. Genel ve kalifiye olmayan mültecileri daha kalifiye hala getirmeliyiz, eğitimler verebiliriz. Fakat biz aynı zamanda beyin göçü de veren bir ülkeyiz. Bu durum kalkınmamıza ve ekonomimize zarar verebilir” ifadelerini kullandı.
PROF. DR. NARLI: SURİYELİ ÇOCUKLARIN BUGÜN YÜZDE 62’Sİ OKULDA
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı ise, Suriyelilerin uyumu için çocukların Türk eğitim sistemine entegre edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Narlı, “Bu konuda önemli başarılar elde edildi. 1 milyonu aşkın okul çağındaki Suriyeli çocuğun bugün yüzde 62’si okulda. Çocuğun sadece okula gitmesi yeterli değil. Acaba çocuk okulda arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurabiliyor mu? Çocuk okulda dışlanıyor mu? Böyle sorunlar olduğunu duyuyoruz, bu konuya eğilmek çok önemli” dedi.
Mümkün olduğu kadar kadınların ve yetişkinlerin Türkçe öğrenebilmesi ve Türkiye’deki sosyal yaşama katılması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Narlı, “Bunun için de hem çocukları hem kadınları hedef alan ortak çalışmalar yapılabilir. Şu anda Türkiye’de Suriyelilerle ilgili inanılmaz bir önyargı ve bazı şehir efsaneleri var. Bu şehir efsanelerinden arınarak Suriyelilerin sorunlarını empatiyle anlayabilmek ve çözümü için yapabileceğimizin en iyisini yapmak gerekiyor” diye konuştu.