Güncelleme Tarihi:
Sinem ERYILMAZ / İSTANBUL,(DHA) - İKV tarafından yapılan araştırmaya göre, AB ile ilişkilerde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türk halkının üyeliğe desteği yüzde 78,9 oldu. Destek oranının yüksek olmasını değerlendiren Doç. Dr. Ozan Örmeci, ekonomik kriz algısının AB'yi kurtarıcı olarak gösterdiğini söyledi.
İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) 18 ilde, 1311 kişi ile yüz yüze görüşme metodu ile yapılan ve Ocak 2018'de açıklanan AB algısının ölçüldüğü bir araştırmasının sonuçlarına göre, AB üyeliğine olan desteğin yüzde 78,9 ile oldukça yüksek bir düzeyde gerçekleşti. Daha önce yapılan araştırmaya kıyasla destek oranı bir önceki seneye göre yüzde 3 artış gösterdi. Aynı kişilere Türkiye'nin yakın bir gelecekte AB üyesi olacağına inanıp inanmadıkları sorulduğunda ise olumlu beklenti oranı yüzde 31,2 olarak gerçekleşti. Türkiye'nin AB üyeliğini destekleme sebepleri arasında, yüzde 48,3 ile en başta refah ve ekonomik kalkınma beklentisi geldi. Onu yüzde 38,1 ile AB'de serbest dolaşım, yerleşme ve eğitim imkânı izledi.
KATILIMCILARIN ÜÇTE BİRİ YAKIN ZAMANDA ÜYELİĞİN GERÇEKLEŞMESİNİ BEKLEMİYOR
AB üyeliğine verilen destekteki artışın son derece doğal bir durum olduğunu belirten Gedik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Doç. Dr. Ozan Örmeci, "Bir sene içerisinde yüzde 3’lük artış küçümsenemeyecek bir yükseliş grafiğidir. Turizm faaliyetleri ve gezi programları sayesinde Avrupa’daki yüksek yaşam standartlarının Türk halkınca fark edilmesi de bu durumda etkili olmuş olabilir. Zaten anket sonuçlarının devamında, AB’ye olan desteğin refah ve ekonomik gerekçeler (yüzde 48,3) ve serbest dolaşım, yerleşim ve eğitim imkânları (yüzde 38,1) temelinde olduğu görülüyor. Buna karşın, anket sonucunda ortaya çıkan AB üyeliğine yönelik yüzde 78,9 oranındaki muazzam destek, bence toplumdaki gerçek dengelerin üzerinde bir rakam. Bunun sebebi de ekonomik kriz algısı nedeniyle toplumun bir kurtarıcı araması ve bu umudu Avrupa Birliği’nde görmesi olabilir. Lakin aynı ankette Türk halkının AB üyeliği beklentisi ve umudu yüzde 31,2’de sınırlı kalıyor ki, bu noktada Ankara kadar Brüksel ve diğer Avrupalı başkentlerin de hatalarını sorgulamaları lazım" şeklinde konuştu.
"Türkiye, genç nüfusu ve büyüyen rekabetçi ekonomisiyle, Avrupa ekonomisine dinamizm katmak ve rekabet gücünü yükseltmek anlamında ideal bir partnerdir" ifadelerini kullanan Doç. Dr. Ozan Örmeci, "Türkiye, tam üyelik durumunda Avrupa’ya muazzam bir bilgi dağarcığı ve deneyim fırsatı da katacaktır" dedi.
"TÜRKİYE'NİN AB'YE ÜYELİĞİ TÜM SEKTÖRLERDE FIRSAT YARATABİLİR"
Doç. Dr. Ozan Örmeci sözlerine şöyle devam etti:
"Somut birkaç örnek vermek gerekirse tam üyelik ve entegrasyon durumunda, Avrupalı sosyologlar ve genel olarak sosyal bilimciler için İslami ve seküler yaşam tarzlarının bir arada olduğu İstanbul ve Anadolu şehirlerinde yoğun gözlem ve bilimsel araştırma yapma imkânları ortaya çıkacaktır. Bu sayede Avrupa’nın İslam dünyası ile ilişkilerini geliştirmesi, Müslüman toplumları daha iyi anlaması ve Avrupalı bilim insanlarının yaratıcı ve özgün bilimsel yayınlar yapması konusunda eşsiz bir fırsat doğacaktır. Bu gibi örnekleri hayatın tüm alanında ve tüm sektörlerde düşünebiliriz. Mesela Avrupalı bir müzisyen için de (geçmişte Amerikalı ünlü caz sanatçısı Dave Brubeck’in Türkiye’deki ayakkabı boyacılarının ritimlerinden etkilenmesi gibi) Türkiye’de uzun süre ve rahatça yaşama/çalışma fırsatlarının oluşması müthiş bir sentez ve yaratıcılığa neden olabilir. Aynı şey tabii ki Avrupa’ya gidecek Türk bilim insanları ve sanatçıları için de geçerli olacaktır. Dahası, şimdilerde PESCO girişimi ile hız verilen AB Ordusu konusunda da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin deneyimi ve Türkiye’nin demografik gücü Avrupa için başlı başına bir avantajdır. Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştırılması ise, diğer bloklara yanaşması durumunda 'kelebek etkisi' şeklinde Avrupa ve dünya için beklenmedik ve olumsuz etkilere neden olabilir."
YENİ PAZAR İMKÂNLARI DOĞACAK
AB’nin bir 'Hıristiyan Kulübü' değil de, evrensel ve seküler bir medeniyet projesi olduğunu ispatlamak için Müslüman halklara kapısını açması gerektiğini vurguluyan Doç. Dr. Ozan Örmeci, "AB tam üyelik durumunda, Türkiye’ye müthiş bir uluslararası saygınlık, Türkiye’nin ticaret yapmasını kolaylaştıracak kural ve düzenlemeler ve tabii ki daha kolay ulaşılabilir büyük bir pazar imkânı sunacaktır. Türkiye’nin AB üyeliği, medeniyetler çatışması tezini körüklemek ve Müslüman-Hıristiyan çatışması yaratmak isteyenlere de harika bir cevap olacaktır" açıklamalarında bulundu.
"AB'NİN ELEŞTİRİLERİNİ OLUMLU KARŞILAMAK GEREKLİ"
Türkiye’nin AB'ye üyeliğinin bazı olumsuzluklara da yol açabileceğini söyleyen Doç. Dr. Ozan Örmeci, "Türkiye, 80 milyonu aşkın nüfusu ve Avrupa standartlarına kıyasla daha ucuz ve esnek olan işgücü nedeniyle Avrupa’daki çalışan kesimlere yönelik endişe kaynağı oluşturabilir. Avrupa’daki sağ ve aşırı sağ siyasetlerin bunu körüklemesi de önyargı ve korkuları güçlendirmektedir. Türkiye’nin neredeyse tamamı Müslüman olan nüfusu da Avrupalılar için bir endişe kaynağıdır. Ancak Türkiye’nin en seküler Müslüman toplumlardan birisi ve Türkiye’nin de tüm sorunlara rağmen halen laik bir devlet olduğu düşünülürse, bu konuda aşırı korkulara gerek yoktur.
AB’nin Türkiye’ye yönelik eleştirilerinin olumlu karşılanması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Ozan Örmeci şunları söyledi:
"Zira bu eleştiriler Türkiye halkının yaşam standartlarını geliştirmek için ve büyük ölçüde iyi niyetle yapılmaktadır. Lakin şunu da belirtmek gerekir ki, AB içerisinde de demokrasi standartları veya ekonomik gelişmişlikleri yüksek olmayan bazı üye ülkeler bulunmaktadır. Türkiye’de halkın ve devletin bürokratik prosedür ve kurallar konusunda AB’nin katı yaklaşımlarına uyum sağlamakta zorlanması gibi sorunlar da mevcuttur."
"BREXİT, TÜRKİYE İÇİN OLUM BİR SÜRECE DÖNÜŞEBİLİR"
Brexit sürecinin Türkiye'nin AB üyeliğine desteğini olumsuz etkilediğini belirten Gedik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Doç. Dr. Ozan Örmeci, sözlerini şu şekilde tamamladı:
"Zira Birleşik Krallık, Türkiye’nin AB’ye üyeliğine açık ve aktif destek veren ülkelerden birisiydi. Bu ülkenin yokluğunda, Türkiye’nin üyeliğini savunan ülkelerin sayısı iyice azalmış ve Türkiye karşıtlığı AB’nin genel duruşu haline gelmiş durumda. Brexit sürecinin etkilerinin Türkiye-AB ilişkilerine nasıl olacağını henüz tam olarak hesap edemiyoruz ancak AB, Türkiye ve Birleşik Krallık’ı ortak olarak ilgilendiren konularda, bunun etkileri mutlaka hissedilecektir. Fakat bu olumsuz orta ve uzun vadede olumlu bir şeye de sebep olabilir. Yıllardır Türkiye’yi üyelik için kapısında bekleten ve Birleşik Krallık gibi en önemli üyelerinden birini kaybeden AB, bu şekilde devam ederse daha da kan kaybedeceğine kanaat getirirse, belki hızlı bir şekilde toparlanma sürecine girebilir ve Türkiye’nin üyeliği yönünde olumlu adımlar atabilir. AB’nin nasıl bir birlik olmayı tasarlayacağı da bu noktada çok önemli. Türkiye’nin üyeliği konusunda en kritik mesele ise Kıbrıs Sorunu’nun çözülmesi ve Türk-Yunan ilişkilerinin geliştirilmesidir."