Paylaş
Bugüne kadar siyasi kutuplaşmayı en uç noktalara, hatta düşmanlıklara vardıran partiler, bir uzlaşma örneği sergilediler...
Yenikapı’da millet, milli iradenin asli sahibi olduğunu ve hâkimiyet-i milliyenin görev bilincinde olduğunu dosta, düşmana gösterdi.
Milli şuurun, milletin genlerinde var olduğu ve şartlar gerektirdiğinde, hiçbir hesaba gelmeyecek derecede bir ‘feraset ile harekete geçebilmesi, Kurtuluş/İstiklal Savaşı da nazara alınınca, Türkiye sosyolojisinin, tartışmaya kapalı bir gerçeği... 15 Temmuz kalkışmasında, iktidar ve muhalefetin, milli haslete uygun/ortaklaşa tepkiler vermesi, demokrasi şuuru bakımından da gelecek bakımından da ümit verici.
Bu mitingin kazananı kimdi?
Tabii bu mitingi büyük bir güç gösterisine dönüştürmek isteyen özellikle de Batı dünyasına karşı Türkiye’deki bütün muhalefeti
–HDP hariç– kendisiyle yan yana göstermek isteyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kazananların başında geliyor.
MHP, Cumhurbaşkanı’nın bugüne kadarki söylemine denk düşen bir söylemle ‘milliyetçilik’ üzerinden seçim meydanlarındaki gibi vurgulamalar yaptı.
Bu mitinge katılım kararıyla büyük bir risk alan Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşma adeta ‘demokrasi, laiklik ve Cumhuriyet’ konusunda ders niteliğindeydi.
Kılıçdaroğlu ilk defa hem F tipi yapılanmadan hem de FETÖ Terör Örgütü’nden söz ederek bu konudaki eleştirileri de dikkate almış oldu.
ŞİİR YARIŞMASI SANKİ
Yenikapı’daki konuşmalar aynı zamanda sanki bir şiir yarışması gibiydi. Kılıçdaroğlu konuşmasını Nâzım Hikmet’in ‘Kuvay-ı Milliye Destanı’ndan bir bölümle kapatırken, Başbakan Binali Yıldırım yıllardır solcuların mitinglerde bir marş gibi söylediği Nâzım’dan ‘Güneşe akın var, güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın’dan başlayıp Ahmed Arif’in ‘Adiloş Bebe’ şiirinden bir bölümle sonlandırdı... Kasımpaşa Lisesi’nden edebiyat öğretmeni Perihan hoca her yerde söyler; “Binali benim iyi öğrencimdi, şiiri severdi, benden hep Atatürk şiirleri isterdi” demesi boşuna değilmiş...
Kılıçdaroğlu ilk defa ‘Öteki Mahalle’ye doğrudan, hem de milyonlarcasına ilk kez hitap etmiş oldu, bu tarafı işin dikkatle izlenmesi gereken noktalarından biriydi. Nitekim, büyük çoğunluğu Erdoğan hayranı olan kitlenin Kılıçdaroğlu’nu çok büyük bir dikkatle izlediği dikkat çekti.
CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun mitinge katılım koşullarından birisi olan meydanda büyük boy Atatürk posterinin asılması gerçekleşirken, yanlarında da Erdoğan’ın posteri yer aldı.
KILIÇDAROĞLU KAZANDI MI?
Mitingin sürprizi Hulusi Akar’ın konuşması oldu. Çok da heyecanlıydı. 10 dakikalık konuşmada, alkışlar karşısında sık sık “Teşekkür ederim, teşekkür
ederim, sağ olun demesi” ve de selama durması ilginçti... Bazı meslektaşlarımız Akar’ın tam 38 kez ‘teşekkür ve sağ olun’ demesini not etmişler.
CHP’nin Yenikapı katılımı ve demokrasi güçlerinin birliği açısından bir değerlendirme yaparsak... Bu mitingin kazananı Kemal Kılıçdaroğlu dersek kimse itiraz etmemeli... 15 Temmuz’da “şeriatçı-dinci” darbe girişimiyle yeni bir süreç yaşanırken, bu nedenle Kılıçdaroğlu en çağdaş lider.
GÜLEN DAVALARI ENGELLENDİ, ARAŞTIRMA ÖNERGESİ REDDEDİLDİ
ESKİ CHP milletvekili, eğitimci Mustafa Gazalcı “Bundan tam 11 yıl önce (15.3.2005) 71 vekil arkadaşımla verdiğimiz araştırma önergesi kabul edilseydi, 2001 yılında açılan dava engellenmeseydi, belki kimi önlemler daha o zaman alınabilirdi” dedi.
Bilindiği gibi Fetullah Gülen önce yurtiçinde ve yurtdışında okullar, dershaneler, yurtlar açarak eğitim alanında örgütlendi.
Bu örgütlenmeye dikkat çekmek için 15 Mart 2005 tarihinde 71 CHP milletvekiliyle birlikte Fetullah Gülen okullarının araştırılması için TBMM’ye Meclis araştırma önergesi verdik.
Önergemizde kısaca şunları belirttik:
“Fetullah Gülen okulları eğitim alanında kamu gücünden sonra ülkemizin, belki de dünyanın en büyük örgütlenmesidir. Bu kuruluşların laikliğe, öğretim birliğine aykırı eğitim yaptığı belirtilmekte, F.G. tarikatının buralarda militanlar yetiştirerek, devlette kadrolaşmayı amaçladığı ileri sürülmektedir.
Ayrıca Ankara’da 2001 yılında F.G. hakkında ‘laik devlet yapısını değiştirerek, yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak’ gerekçesiyle bir dava açılmıştır.
Kısaca, bu konuda kamuoyunun aydınlatılması gerekir. Bu görev de en başta TBMM’ye düşer. O zaman sormuştuk: “F.G.’ye bağlı okul, dershane ve yurtlarda 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda öngörülen, ‘Öğretim Birliği’ içinde laik, bilimsel bir eğitim yapılmakta mıdır? Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına uyulmakta mıdır?” diye. Önerge AKP’lilerin oylarıyla reddedildi.
Ecevit’i anlamak ve FETÖ...
Köşe yazılarında yazılıyor. eski bir emniyet müdürü zırvalıyor. Sanki Ecevit ‘Fetullah Gülen’e yardımcı olmuş’ iması yaratılmak isteniyor.. Bu durum, Ecevit’i sevenler ve demokratik sol düşüncedeki insanları çok rahatsız ediyor.
O zaman geriye doğru gidip gerçekte neler olduğuna bakmalıyız.
Ecevit iki kez F.G’le görüşmüş, görüşme istekleri hep karşı taraftan gelmiş, sonucunda hiçbir siyasi konuya değinilmemiştir. Dürüstlüğü ile tanınan Ecevit’in açıklaması bu yöndedir.
Sadece okullarıyla ilgili özellikle yurtdışı okullarıyla ilgili, soru sorulduğu için övücü bir iki söz söylemiştir. Hepsi bu kadar...
Gelelim işin diğer boyutuna; Fetullah, 21 Mart 1999’da hastalık bahanesi ile yurtdışına kaçmıştır. Çünkü çok kısa bir süre sonra, hakkında soruşturma açılacağı haberini almıştır. 11 Ağustos 2000’de, soruşturma sonucuna göre gıyabi tutuklama kararı çıkmış, 22 Ağustos’ta soruşturma sonucu kabul edilerek hakkında dava açılmıştır.
Dava konusu, silahlı örgüt dışında, bugünkü ile neredeyse aynıdır.
Gülen’in yurtdışına kaçışı, soruşturma, gıyabi tutuklama kararı ve hakkında dava açılması aşamalarında, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’tir. Herkes bu gerçekleri bilerek konuşmalıdır.
Laik demokratik düzenin yerleşmesi için, Türk Siyasi Tarihinde, Ecevit kadar mücadele veren, kaç lider vardır?
Tarikat, cemaat oylarının peşinde koşan nice parti lideri varken, bu oylara talip olmayan tek lider Bülent Ecevit’tir.
Bülent Ecevit bir vatanseverdir... Öyledir ki; halk onu kahramanı yapmış, “Karaoğlan” böyle olmuştur.
Mecit ŞEKERCİOĞLU- DSP Eski Genel Saymanı
***
Faruk Kula’dan FETÖ açıklaması
BALIKESİR’den işadamı Faruk Kula, ‘FETÖ neden Balıkesir’i seçti’ (5.8.2016) yazısında adının geçmesi üzerine bir açıklama gönderdi: “FETÖ örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan işadamı İsmail Yavaşça’nın iş ortağı olduğum iddiası tamamen yalandır. İzzet Bilir denen şahsı tanımam. Ben görüşmelerimi Feto’cularla değil, ekonomik ve siyasi istişarelerimi kendi şirket ortaklarım, yöneticilerle şehrimizin ve memleketimizin yasal kuruluş ve temsilcileriyle yaparım. Biz İstiklal Madalyası olan bir ailenin torunuyuz, biz Cumhuriyetimiz için bedel ödemiş bir aileyiz. Cumhuriyeti yıkmak isteyen Fethullah terör örgütü ile ismimizin anılmasını zul sayarız. Bu yanlış bilgileri veren kişi ve çevreleri önce Allah’a sonra Balıkesir kamuoyuna havale ediyoruz.”
MKEK’ten yapılan açıklamada da “İsmail Yavaşça’nın sahibi olduğu Yavaşçalar A.Ş.’nin, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun herhangi bir mermi ve fişek ihalesine katılmadığı, Emniyet Genel Müdürlüğünün ihalesine katılmıştır” bilgisi verildi.
***
ÖSYM’nin yaptıkları yeniden incelenmeli
15 Temmuz darbesiyle birçok alanda yaşanan “emek hırsızlıkları” da ortaya dökülmeye başladı. binlerce, on binlerce genç sınavlarda “alın teri” dökerken FETÖ’cü çete birçok yerde sınav sorularını çalarak gencecik çocukların hem emeğini hem de geleceğini çaldı…
Askeri okullardan, polis okullarına onlarca yerde bu hırsızlıklar açığa çıktı…
Yine KPSS sınav sorularının çalındığı daha önce iddia ediliyordu, şimdi hırsızlık tescillendi…
Bu hırsızlıkları yapanların bir kısmı şimdi cezaevlerinde…
İşte bu emek ve alın teri hırsızlığının bir örneği doçentlik sınavlarında yaşandı…
TOEFL dil belgesi mutlaka bir devlet üniversitesinden alınması gerekirken 22.02.2016’da bu şart kaldırılarak bir defaya mahsus olmak üzere dışarıdan alınmış belgeler geçerli kılındı…
Cemaate ait bir dershaneden 15bin TL. karşılığı alınan bu yabancı dil belgesiyle 400’a yakın kişi sınavlarda geçmiş sayıldı…
Şimdi YÖK’ün bu “özel şartla” yabancı dil belgesi alanları ve hangi kurumdan alındığını açıklaması gerekiyor…
26.02.2016’da dışarıdan alınan belgelerde kaç kişi doçentlik hakkı kazandı?
Bu belgeleri hangi kurum karşıladı?
Bu belgeleri veren kurum ve belgeleri alan kişilerin Fetö çetesiyle bağlantısı ne?
YÖK; çok basit bir araştırmayla bunu ortaya çıkarabilir…
Böylece üniversitelere sızma girişiminin bir parçası açığa çıkarılmış olur…
Şimdi bunu yapmasını YÖK’ten ve ÖSYM’den beklemek hepimizin hakkı…
Paylaş