Paylaş
Yani kafalar karışıyor.
Türkiye’nin önemli eğitimcilerinden Erol Altaca’yı dinliyoruz:
“MEB her türlü eğitim ve destek kurslarında yüz yüze eğitimi yasakladı. Ancak bazı eğitim kurumları kurallara uymuyor. İstanbul Ferahevler’deki Erol Altaca okulumuz açılamıyor, 50 metre ötede ‘o okul’ 8. sınıfları kursa alıyor.
Bizim velilerimiz ayaklanıyor ‘Siz neden açık değilsiniz’ diye... Biz başlayamadık. İlçe milli eğitime soruyoruz. ‘Üstü kapalı’ diyorlar ki ‘o okul’un sahibinin özel durumu var...
12. sınıflar burada lisesi olmadığı için çağırılmıyor. Lisesi olan yerlerde onlar da kurslara çağrılmış olabilir.
Kural dinlenmiyor.
MEB’den bugün tekrar ‘yasak’ bilgisi geldi.
Takmıyorlar, yasak sadece bize! Serbestse herkese serbest, yasaksa herkese yasak olsun. Ayrıca uydurma dershaneler var. Üst makamları kandırıp dershane kapandı deniyor ama kapanmadı. Binlerce dershane var yüz yüze eğitim yapan, kural dinlemiyorlar. Bedelini toplum ödeyecek.
Başka bir üniversite hazırlık kursu ‘Yüz yüze eğitim yapıyoruz’ diyor.
Tam denetim yok. Ahbap çavuş ilişkisi... Bakanlık öyle bir tavır almadı ki... Ayrım yapmadı. Ama arkasında onlar var diye MEB kademeleri işlem yapmıyorlar.
Kınıyorum... Özel okullar dernek başkanının da önce kendi kurallara uyması lazım.”
GÜNÜN SÖZÜ
“AYAKKABININ uygun olup olmadığını sadece ayak bilir.” Çin atasözü
‘MÜZİK, RESİM, BEDEN EĞİTİMİ’ İNADINA SAHİPSİZ BIRAKILIYOR
MÜZİK Eğitimcileri Derneği (MÜZED) Başkanı Refik Saydam ilköğretim ve ortaöğretim müzik dersleriyle ilgili MEB’e başvurarak “İlkokullarda müzik ve resim dersleri dal (branş) öğretmenleri tarafından okutulmalı, okulların norm kadroları bu esaslara göre belirlenmelidir” dedi. Saydam bu derslerin eğitimin her kademesinde zorunlu ortak dersler olması gerektiğini hatırlatarak “Müzik ve güzel sanatlar eğitimi Millî Eğitim örgütü içinde ‘sahipsiz’ kalma konumundan kurtarılmalı; bakanlık örgüt yapısı içinde ‘güzel sanatlar eğitimi genel müdürlüğü’ kurulmalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla eşgüdüm içinde, devlet konservatuvarı mezunu genç sanatçılarımızın atanacağı, sanatını uygulayabileceği olanaklar adım adım yaratılmalıdır” diyor.
SABIR
“DÜNYA imtihan yeri derler, iyi tanırım Kimilerinin ağır geçermiş, inanırım, Lakin, nasıl bir yazgı olmalı ki bu Tanrım!
Sabır taşı olsa da çatlamıştı sanırım.”
Reşit ÇAĞIN-FOÇA
MANİSA, BALIKESİR VE BURSA’YA DİKKAT
İSTANBUL’dan karayolu ile İzmir’e giderken Manisa’daki sanayinin gelişmesini, Balıkesir’deki tarım yeşermesini ve Bursa’nın felaket bir şekilde büyümesini gözleyerek döndük. Şehirlerin nüfusunu, altyapısını taşıyacağından daha fazla arttırmak çok akıl kârı değil...
İzmir Limanı Ege bölgesinin tarım ürünlerinin ihraç merkeziydi. Çevre illerin de zenginliğine katkı koyuyordu.
Sanayi kümeleşmesi gibi tarım kümeleşmesini niçin planlamayız?
Dünya ölçeğinde bir ‘tarım teknoparkı’ yapıp milyonluk dolarlık ihracatı yakalayabiliriz. Tarım ürünleri ile dünyayı besleriz, merkez ve çevrenin zenginliğini paylaşmasına yardımcı olabiliriz.
Proje üretmek ve çalışmak için önce akıl gerekiyor.
ALTINDAĞ’DAKİ ‘ALTIN KADINLAR’
ANKARA Altındağ’da 7 kadın bir araya geldi ve kadınların sosyal ve ekonomik hayata daha fazla katılmalarını sağlamak amacıyla ‘Sınırlı Sorumlu Altındağ Üreten Kadınlar Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’ (Altın Kadınlar Koop.) Ülkü Altundaşar’ın başkanlığında kuruldu.
Çok kapsamlı olan kooperatif şu anda Dr. Halil Günaydın tarafından kendilerine tahsis edilen 10 dönümlük arazide fasulye ve nohut üretimine bile başladılar. Altındağ CHP İlçe Başkanlığı ve ABB Tarımsal Gelişme Dairesi de girişimi destekliyor.
Korona salgını döneminde “Yerel üret, yerel tüket” tarım temasında kurulan Ankara’nın tek kadın kooperatifi olan bu türden girişimlerin çoğalmasını umuyoruz.
Paylaş