Paylaş
Ortada bir anne yok... Kendisini baba olarak tanımlayan kişi ise sürekli dış tehlikelerden bahsediyor küçük kıza ve etrafta hiç çocuk kalmadığını, çünkü kaçırıldıklarını, yok edildiklerini söylüyor. Minik Anna işte bu tecrit edilmişlik içinde büyüyor ve gençliğine doğru adım atıyor. O büyüdükçe babanın ona yönelik koruma çemberinden farklılıklar baş gösteriyor, işin içine her gün karnından yediği iğneler de giriyor... Ve bir gün bu sistem çökme noktasına geliyor...
Lenny Abrahamson’ın 2015 tarihli filmi ‘Room’da (2015), annesiyle birlikte izole edilmiş bir hayatı sürdüren, nihayetinde kendilerine bu yaşam biçimini dikte eden adamın zulmünden kurtularak dahil oldukları çemberi yaran küçük bir çocuğun dünyayı tanımlama biçimini izlemiştik. Dave McCary’nin yönettiği ‘Brigsby Bear’de (2017) bu kez çatlak bir ailenin küçük yaşta kaçırdığı ve tuhaf bir dünya tanımı içinde büyüttüğü bir gencin, dış dünyayla tanışması üzerine kurulu bir öykünün tanığı oluyorduk. Haftanın yenilerinden ‘Yabani’de (‘Wildling’) de benzer bir kıstırılmış içindeki küçük bir kızın büyüme çabalarını seyrediyoruz. Çıkış noktasından sonra daha çok ‘Brigsby Bear’vari bir hatta ilerleyen ve ana karakteri Anna’nın dış dünyayla kurduğu ilişkiye odaklanan film, bir noktadan sonra “Benim kategorim ayrı” diyor.
Senaryo vasat, kadrajlar yer yer etkili
Alman kökenli Fritz Böhm’ün ilk uzun metrajlı çalışması olan ‘Wildling’, rotasının yatağını değiştirdikten sonra bir anlamda ‘vahşetin çağrısı’na kulak veriyor ve bizi, bir ‘kurt kadın’ öyküsüyle buluşturuyor. Doğasına uygun hareket etmek zorunda kalan bir genç kız, kan kokusuyla birlikte tetiklenen içgüdüler, insan denen türlü ince çizgide gidip gelen ilişkiler derken ‘Yabani’, aslında ilgiye değer bir film çizgisinde ilerliyor.
Lakin Böhm’ün Florian Eder’le yazdığı senaryonun pek de kayda değer olduğu söylenemez, film de belli bir noktadan sonra sanki metinle bağını koparıyor ve görüntü yönetmeninin maharetine sığınmak istiyor. Bu aşamada Toby Oliver’ın kadrajları belli bir aşamaya kadar durumu kurtarıyor ama özel efektlerin ve makyajın vasatlığı daha etkileyici bir film ortaya çıkmasına mahal vermiyor.
Galiba filmin asıl efektleri baba rolündeki Brad Dourif (ki emektar oyuncu, gerilim filmlerinin klasik isimlerindendir) ve genç Bel Powley’nin etkileyici yüzleri. Dourif zaten deneyimli bir aktör ama doğrusu genç Powley de hem performans hem de mimikler itibariyle çizgi üstü bir görüntü sunuyor. Liv Tyler da filmde adeta kendisini hatırlatma babından boy gösteriyor.
Sonuç? ‘Yabani’ belli anlarıyla dikkatimizi çeken ama genel olarak vasatı aşamayan bir yapım olmuş...
Liv Tyler, filmde gözüpek şerif yardımcısını canlandırıyor.
Rüya bütün çektiğimiz...
Şimdilerde Tansu Çiller’in, “Yaptığım her şey doğruydu demiyorum, çok gençtik” şeklinde bir günah çıkarmayla topu taca atmaya çalıştığı yıllar; yani 90’lar Diyarbakır’ı... Annesinin ölümünün ardından iyiden iyiye içine kapanan Mirza, anlam veremediği birtakım rüyalar görmektedir. Yaşadığı bu durumdan kurtulmak için muska yazdırsa da sonuç elde edemez. Bu arada babası ve abisiyle yaşadıkları eve konuk olarak gelen Mir Ahmet, zamanla farklı bir hava estirecektir... Bu genç adam, başlarda minik çocukla yakınlık kurmaya çalışsa da her seferinde terslenir. Fakat bir süre sonra ikilinin arasındaki duvar kalkacak ve Mirza, Mir Ahmet’i çok sevecektir. Amma velakin...
Genç yönetmen Mehmet Ali Konar, ilk uzun metrajlı filmi ‘Renksiz Rüya’da ülkenin acılı bir döneminden, faili meçhullerin yaşandığı, beyaz Toros’ların cirit attığı zaman kesitinden bir öykü anlatıyor. Annesini kaybettikten sonra herhangi bir kişiyi ya da nesneyi sevmeye korkan Mirza, bir anlamda hayata yeniden tutunmasına vesile olan Mir Ahmet’i bulduğu anda sistem varlığını hatırlatıyor.
Konar, döneme göz atarken sessizliğin dilini kullanıyor adeta; ‘Renksiz Rüya’ sakin, serinkanlı bir anlatımın ifadesi. Minik oyuncu Civan Güney Tunç’un Mirza’nın psikolojisini son derece gerçekçi bir şekilde aktardığı yapım bu yılki Ankara Film Festivali’nde ana jüri ve SİYAD jürisi tarafından ‘En İyi Film’ seçilmişti. Tıpkı ana karakteri gibi yer yer içine kapanan ve derdini suskunluk yoluyla seyircisine aktarmaya çalışan ‘Renksiz Rüya’, yılın kayda değer yerli yapımlarından.
Diğer seçenekler
Haftanın yenilerinden ‘Los Angeles’ta Gizli Görev’i (‘Once Upon a Time in Venice’)Mark Cullen yönetmiş, oyuncular Bruce Willis, Jason Momoa, John Goodman ve Thomas Middleditch. Cody Calahan imzalı ‘Antisosyal 2’nin (‘Antiscocial 2’) başrollerinde Michelle Mylett, Stephen Bogaert, Josette Halpert ve Samuel Faraci gibi isimler rol alıyor. Yerli komedi ‘Dua Et Kardeşiz’in yönetmenliğini Hamza Yaman üstlenmiş, oyuncular Gökhan Demir, Eray Kaman, Ayhan Taş ve Başak Akbay. Haftanın animasyonu ‘İki Kafadar’ı (‘Two Tails’) Victor Azeev yönetmiş. Vecihi Ener imzalı ‘Hadi Ya’da Cesur Doğan, Mehtap Yılmaz ve Levent İnanır rol alıyor. ‘İyi ki Doğdun Hala’nın kadrosunda Esin Civangil, Metin Keçeci, Dilara Büyükbayraktar gibi oyuncular var, yönetmen Onur Öğden.
Paylaş