Paylaş
Yıldızlara Doğru (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ BUÇUK YILDIZ)
Yönetmen: James Gray
Oyuncular: Brad Pitt, Tommy Lee Jones, Ruth Negga, John Ortiz, Liv Tyler, Donald Sutherland, Greg Bryk, Loren Dean, Kimberly Elise, John Finn, LisaGay Hamilton, Donnie Keshawarz, Bobby Nish, Natasha Lyonne / Çin-Brezilya-ABD ortak yapımı
Evet, uzaya gidenler kervanında artık Brad Pitt de var. Amerikalı yıldızın sürüklediği ve ‘Yıldızlara Doğru’ Türkçe ismiyle vizyona giren, son Venedik Film Festivali’nde de eleştirmenlerce övgülere boğulan ‘Ad Astra’, bu hafta itibariyle huzurlarımızda. ‘Two Lovers’, ‘The Immigrant’, ‘Kayıp Şehir Z’ gibi çalışmalarıyla tanınan James Gray’in yönettiği yapımda öykü ‘yakın bir gelecek’te geçiyor. Filmin çizdiği tasvirde Ay artık kolayca gidilen bir tür koloni haline gelmiş, Mars da adeta bir ileri karakol... Neptün ise ulaşılabilen en uç nokta gibi görünüyor...
Bu genel manzara içinde Binbaşı Roy McBride’a büyük bir görev veriliyor. 40’lı yaşlarındaki astronot, dünya genelinde aniden başlayan ve yaklaşık 40 bin kişinin ölümüne neden olan yüksek elektrik dalgalanmalarının kaynağını tespit etmek ama asıl olarak durdurmak için bir yolculuğa çıkıyor. Bu serüven çok geçmeden, efsanevi bir astronot babası Clifford McBride’ın öncülüğünde geliştirilen ‘Lima Projesi’nin akıbetini de araştırma çabasına dönüşüyor...
‘Yıldızlara Doğru’, hem uzayda geçen bir varoluş öyküsü hem de Freudyen öğelere göz kırpan bir baba-oğul denklemi... İlk taşı kim attı bilmiyorum ama tarihler bu konudaki adres olarak genellikle ‘Solaris’i gösteriyor; o adreste de “İnsan ne zaman uzaya çıksa ancak kendini bulur, başka yaratıkları değil” ibaresi var. Bu açıdan senaryosunu yönetmen Gray’le birlikte Ethan Gross’un kaleme aldığı yapım, hem Andrei Tarkovsky’nin klasiğine hem de aynı uzay boşluğunda salınan ‘Contact’, ‘Gravity’, ‘The Martian’, ‘Interstellar’, ‘First Man’ gibi filmlere selam gönderiyor.
Albay Kurtz’a selam olsun...
Ama bir noktadan sonra da işin içine Joseph Conrad’ın ‘Karanlığın Yüreği’, dolayısıyla ‘Kıyamet’in (‘Apocalypse Now’) ‘Albay Kurtz’u, hatta Werner Herzog’un ‘Aguirre: Tanrının Gazabı’ giriyor. Roy McBride, kendisi 15 yaşındayken uzaya çıkan ve uzun süre merkezle irtibatını koruduktan sonra 16 yıldır haber alamadığı babasını bulma fikrinin motivasyonuyla hareket ederken nasıl bir sürprizle karşılaşacağını bilmiyor. Onu bu göreve yollayan SpaceCom acaba önemli bir bilgiyi kendisinden saklıyor mudur, babası hâlâ yaşıyor mudur, Neptün yakınlarında sabitlenmiş uzay istasyonunda neler olmuş ve geriye nasıl bir görüntü kalmıştır; film bu ana karakteriyle birlikte seyircisini de bu soruların peşine düşürüyor. Öte yandan hikâye bir noktadan sonra baba-oğul arasındaki Freudyen hesaplaşmaya dönüşüyor ve “Eninde sonunda babaların günahlarını oğulları çeker” çizgisinde seyrediyor.
“Bir Amerikan filmi uzayda geçse (ya da ‘Solaris’ türü bir sükunetin peşinde koşsa) bile mutlaka bir kaçma-kovalamaca sahneleri içerir” mantığı, ‘Yıldızlara Doğru’da da var. Öyle ki James Gray’in yapıtında, Ay’ın engebeli sathı üzerinde -kimi Batılı eleştirmenlerin de vurguladığı gibi- ‘Mad Max: Fury Road’dan ödünç alınmışa benzer aksiyon sahnelerine rastlıyoruz.
Lee Jones da çok iyi
Filmde Brad Pitt, genç yaşta uzaya kaptırdığı babasının yokluğunun izlerine rağmen ayakta durmayı başaran ama bir noktadan sonra duygusal ve melankolik çizgiye taşınan Roy McBride’da etkileyici bir performans (bu rolle Oscar’a aday olması muhtemel) sergiliyor. Baba Clifford’da izlediğimiz Tommy Lee Jones da ihtiyarlık, histeri, inat ve kendi tutkularının esiri olma konusunda küçük çaplı ama etkileyici bir resital sunuyor. Keza ben Donald Sutherland’i de kısa ve öz rolünde çok beğendim.
Belli noktalarda ‘erkek çocuk hassasiyeti’ meselesine de giren ‘Yıldızlara Doğru’, seyircisini birçok çizgi üstü bilimkurgu filmi gibi “İnsan kendi yalnızlığıyla ne kadar baş edebilir?” sorusuyla baş başa bırakıyor. Gray’in yapıtı bana sorarsanız birçok Batılı eleştirmenin ilan ettiği üzere ‘bir başyapıt’ değil ama ait olduğu kulvarın ilgiye değer üyelerinden biri olarak tarihe kalacak gibi görünüyor. Ben filmde en çok ana karakterin olaylar ve gelişmeler karşısında kendi iç sesiyle yorum yapma tavrını beğendim.
‘Oscar yolcusu’ vizyonda...
Bağlılık-Aslı
Yönetmen: Semih Kaplanoğlu
Oyuncular: Kübra Kip, Ece Yüksel, Umut Kurt, Almina Kavcı, Osman Alkaş, Jale Arıkan
Semih Kaplanoğlu’nun ‘Bağlılık’ üçlemesinin ilk filmi, doğumdan sonra bebeğine bakıcı arayan kariyer düşkünü Aslı’nın, alt sınıftan genç bakıcı Gülnihal’le olan ilişkisini anlatıyor. Film, yakın bir zaman önce Türkiye’nin ‘2020 Oscar aday adayı’ seçilmişti.
Bir fotoğraftan ötesi...
Görülmüştür
Yönetmen: Serhat Karaaslan
Oyuncular: Berkay Ateş, Saadet Işıl Aksoy, İpek Türktan Kaynak, Füsun Demirel
Zakir, bir cezaevinde, mahkûmlara ait mektupları okuyup varsa sakıncalı yerlerini karalayarak sansürlemektedir. Günlük hayatı da cezaeviyle gizlice gittiği yazarlık kursu arasında geçmektedir. Okuduğu bir mektuptan çıkan bir fotoğraf onu farklı sulara sürükleyecektir.
Not: Bu yılki Adana Altın Koza’daki jüri üyeliği görevim dolayısıyla yarışma bölümünde yer alan bu iki filme ilişkin eleştirilerimi kaleme almadım, bilginize...
Diğer seçenekler...
Haftanın yenilerinden ‘Annem’ Mustafa Kotan imzasını taşıyor, filmde Sumru Yavrucuk, Özge Gürel ve Sercan Badur gibi oyuncular yer alıyor. John J. Rambo’yu bir kez daha karşımıza getiren ‘Rambo: Son Kan’ı (‘Rambo: Last Blood’) Adrian Grunberg yönetmiş, kadroda Sylvester Stallone’nin yanı sıra Paz Vega ve Yvette Monreal gibi isimler rol alıyor. ‘Hayvanat Bahçesi’ (‘Zoo Wars 2’) adlı animasyonu James Snider-Evan Tramel ikilisi yönetmiş. ‘Kin’de başrolleri Hira Koyuncuoğlu, Esila Umut ve Elis Sezgin paylaşıyor, yönetmen Mohsen Rabiei. ‘Hızlı ve Tüylü’ (‘Manou the Swift’) adlı animasyon da Christian Haas-Andrea Block ikilisinin imzasını taşıyor. ‘Siddah’ı Funda Tırpan yönetmiş, oyuncular Gizem Portakal, Beyza Şahin ve Funda Tırpan. Bir diğer animasyon seçeneği ‘Eğlenceli Çiftlik Arkadaşları’nı (‘Farmtastic Fun’) ise Pippa Seymour yönetmiş.
Adana Altın Koza Film Festivali
Bereketli topraklar üzerinde sinema...Ülke çapında festival maratonu son sürat devam ediyor... !f İstanbul geçen hafta start almıştı, şimdi sahne sırası Adana’da. Bu yıl 26’ncısı düzenlenen etkinlik 23 Eylül’de başlayıp 29 Eylül’de sona erecek. Bu süre zarfında sinemaseverler Çukurova’nın bereketli toprakları üzerinde çok sayıda yerli ve yabancı yapımı izleme şansına erişecek... Direktörlüğünü akademisyen Kadir Beycioğlu’nun üstlendiği festivalin ‘Ulusal Yarışma’ bölümünde, başvuran 52 film içinden seçilen 12 yapıt jüri önüne çıkacak. Son iki yıldır Antalya’nın ‘Ulusal Yarışma’ bölümünü kaldırmasıyla sinemamızın ‘milli ve yerli’ refleksler açısından en önemli buluşma noktasına dönüşen Adana’da bu yıl jüri başkanlığını yönetmen-oyuncu Serra Yılmaz üstleniyor. Jüride yer alan diğer isimlerse şöyle: Yönetmen İlksen Başarır, oyuncu Öykü Karayel, senarist ve yapımcı Emine Yıldırım, müzisyen Aytekin Ataş, görüntü yönetmeni Soykut Turan ve sinema yazarı kimliğiyle naçizane bendeniz... Bu yıldan itibaren ‘SİYAD Cüneyt Cebenoyan En İyi Film Ödülü’ ismiyle verilecek ödülü belirleyecek jüride ise şu isimler bulunuyor: Tül Akbal, Necla Algan ve Janet Barış.
Bu yıl festivalde ‘Altın Koza Yaşam Boyu Onur Ödülleri’ Zuhal Olcay ve Zülfü Livaneli’ye; ‘Orhan Kemal Emek Ödülleri’ ise Derya Ergün ve Erdoğan Engin’e takdim edilecek.
İyi seyirler, iyi festivaller dileklerimizle...
Paylaş