Paylaş
RESMİ SIRLAR (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
Yönetmen: Gavin Hood
Oyuncular: Keira Knightley, Matt Smith, Matthew Goode, Rhys Ifans, Adam Bakri, Ralph Fiennes, Indira Varma, Conleth Hill, Tamsin Greig, MyAnna Buring, Hattie Morahan, Jeremy Northam, John Hefferman, Monica Dolan, Jack Farthing, Peter Guinness, Kenneth Cranham,
Angus Wright
İngiltere-ABD ortak yapımı
The Observer’ın Bosna ve Irak’ta bizatihi savaşın içinde yer almış kurt muhabiri Ed Vulliamy gazetenin ortasında, sağcı başeditör Roger Alton’a bas bas bağırıyor: “Biz basınız, Tony Blair için çalışan lanet olası bir PR ajansı değil.” Deneyimli gazetecinin öfkesinin nedeni, ellerine gizli bir kaynaktan ulaşan ve ülkenin, koca bir yalanın parçası olmasını isteyen bir belgenin basılıp basılmaması konusundaki tereddüttür. Gazetenin bir başka editörünün, samimi olduğu MI6 yetkilisiyle güncele ilişkin genel gidişatı konuşurken aldığı ‘tavsiye’ şu oluyor: “Neden muhabirlerine ‘Downing Street’e sadık olmayı bırakıp işlerini doğru dürüst yapmalarını söylemiyorsun?”
Kitap uyarlaması...
Bütün bu insanları gazetecilik etiği ve ilkeleri etrafında davranma konusunda hesaplaşmaya iten olayları başlatan kişiyse Katharine Theresa Gun’dır. Tayvan’da büyüdüğü için Mandarinceyi çok iyi konuşan 27 yaşındaki bu genç kadın, İngiliz İstihbarat Servisi’ne bağlı GCHQ’nun (‘Hükümet İletişim Merkezi’) Cheltenham yakınlarındaki ofisinde tercüman olarak çalışmaktadır. Takvimler 2003’ü gösterirken ve Batı cephesi, Irak’taki ‘Saddam yönetimi’ni devirmek için uğraşırken 31 Ocak’ta ofisteki diğer çalışanlar gibi bilgisayarına ‘Çok gizli’ uyarılı bir e-posta düşer. Söz konusu mesajda Amerikan Milli Güvenlik Teşkilatı (NSA), İngilizlerden Irak’a yönelik işgal konusunda manipülasyon çalışmalarına ilişkin yardım istemektedir. Katharine Türkiyeli bir Kürtle, Yaşar Gün’le evlidir ve Saddam’ın Kürtlere yönelik katliamlarından da haberdardır. Buna rağmen savaşın gerekçesinin yalanlar üzerine kurulu olması onu vicdanen rahatsız eder, e-postayı gizlice kopyalayarak bir şekilde basının eline geçmesini sağlar... Sonuçta belge The Observer gazetesine ulaşır ve 2 Mart 2003 tarihinde, Martin Bright imzasıyla haberleştirilerek yayımlanır. Sonrasında elbette ortalık karışır; Katharine deşifre olur ve Falkand Savaşı sonrası devlete ilişkin suçları örtbas etmek üzere çıkarılan ‘Resmi Sırlar Yasası’nı ihlalden hakkında dava açılır, kocası sınır dışı edilmek istenir vs vs.
İngiltere yakın tarihinde yaşanan bu olay önce Marcia ve Thomas Mitchell ikilisinin kaleme aldıkları ‘The Spy Who Tried to Stop a War: Katharine Gun and the Secret Plot to Sanction the Iraq Invasion’ adlı kitaba konu olur. Akabinde de bu kitaptan beyazperdeye uyarlanan ve bu haftadan itibaren salonlarımıza uğrayan ‘Resmi Sırlar’ (‘Official Secrets’) adlı filme...
Filmde meseleyi haberleştiren gazeteci Martin Bright’ı, Matt Smith (önde oturan) canlandırıyor.
‘Green Zone’dan ‘Spotlight’ ve ‘The Post’a...
‘Tsotsi’, ‘Rendition’, ‘Eye in the Sky’ gibi politik sularda dolaşan filmleriyle tanıdığımız (bu arada ‘X-Men Origins: Wolverine’i de çekmişti) Güney Afrikalı Gavin Hood imzasını taşıyan yapım, elbette öncelikli olarak Katharine Gun’ın (‘Gün’ aslında ama İngilizce yazılışından dolayı ‘Gun’ olarak kayıtlara geçmiş durumda) öyküsüne kulak kabartıyor. Ve bu yanıyla da hikâye ilk elde Paul Greengrass’ın ‘kimyasal silah’ yalanı üzerine inşa edilen savaş gerekçesinin peşindeki ‘Green Zone’uyla aynı hatta ilerliyor. Ama öte yandan Katharine’in sızdırdığı belgenin ‘savaşı destekleyen’ bir gazete tarafından basılması ve filmin belirli noktalarında medyaya ilişkin en temel dertleri; basın etiği ve ilkeler gibi konuları da perdeye taşıması, akla ‘Spotlight’ ve ‘The Post’ gibi yakın dönem yapımlarını da getiriyor. Katharine Gun’ın belgeyi basınla paylaşma çabasını, “Hükümetler değişir, ben İngiliz halkı ve onların çıkarları için çalışıyorum”la gerekçelendirmesi ise filmin en önemli ‘kıssadan hisse’si olarak göze çarpıyor.
Keira Knightley’den etkileyici bir performans
Bir anlamda Edward Snowden ve Julien Assange’ın da öncüsü konumundaki Katharine Gun’a hayat veren Keira Knightley karakterin cesaretini, kararlılığını, vicdani çabalarını ve sonradan düştüğü ruhsal karmaşayı son derece başarılı bir şekilde perdeye taşımış. Filmde ayrıca Martin Bright’ı Matt Smith, Ed Vulliamy’yi Rhys Ifans, Yaşar Gün’ü Adam Bakri, ‘Resmi Sırlar Yasası’na karşı mücadeleye soyunan avukat Ben Emmerson’ı da Ralph Fiennes canlandırıyor.
Gavin Hood’un sakin anlatımının yanı sıra yaşanmış meselelerde dolaşırken basının önemini ve ilkelerini hatırlatan senaryosuyla dikkati çeken ‘Resmi Sırlar’, gerçeğin ve vicdanın peşinde koşmak isteyen herkese tavsiye edeceğimiz türden bir yapım. Özellikle de “Gazeteci dostlar, kesinlikle kaçırmayın” diyorum...
JUDY (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ YILDIZ)
Yönetmen: Rupert Goold
Oyuncular: Renee Zellweger, Jessie Buckley, Finn Wittrock, Rufus Sewell, Michael Gambon, Darci Shaw, Bella Ramsey, Royce Pierreson, Tim Ahern, John Dagleish, Gemma-Leah Devereux, Fenella Woolgar, Andy Nyman, Phil Dunster / İngiltere yapımı
Bu performans Oscar’a gider
Son dönemde izlediğimiz kimi biyografik nitelikteki filmler bazı Holllywood yıldızlarının kendi ülkelerindeki eski şaşaalı günlerinden ve dönemlerinden uzak düştüklerinde İngiltere’de sanatlarını icra yolunda hayat bulduklarını hatırlatıyor. Bu, bir tür ‘seri’ye dönüşen yapımların ilki ‘Yıldızlar Asla Ölmez’di (‘Film Stars Don’t Die in Liverpool’ / Yönetmen: Paul McGuigan) ve Gloria Grahame’in hayatından kesitler sunuyordu. Sonrasında komedi sinemasının en büyük ikililerinden birini anlatan ‘Laurel ile Hardy’yi (‘Stan & Ollie’ / Yönetmen: Jon S. Baird) izledik. Şimdi de sahne sırası Judy Garland’ın trajik öyküsünden pasajlar sunan ‘Judy’de…
Rupert Goold’un yönettiği yapım, ünlü yıldızın artık eski güzel günlerin uzağında yaşadığı bir zaman kesitinde başlayıp geriye dönüşler eşliğinde sistemin (özellikle de acımasız yapımcı Louis B. Mayer’in) onu nasıl sömürdüğünü çok güzel anlatıyor.
Liza Minnelli sadece bir sahnede var
Film ‘Oz Büyücüsü’ dönemi, çocukluğu elinden alınmış bir yıldız adayı olarak çareyi önce ilaçlarda, sonra da alkolde bulma nedenleri ve nihayetinde kendisinden küçük Mickey Deans’le yaptığı son evliliğiyle Londra’daki ‘Talk of the Town’ adlı gösteri merkezinde sahneye çıkarak hayata tutunuşu gibi istasyonlarda geziniyor.
Peter Quilter’ın ‘End of the Rainbow’ adlı oyununun uyarlaması olan filmde Judy Garland rolündeki Renee Zellweger, performansıyla Oscar’larda ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalının en büyük favorisi olacak gibi. ‘Judy’ klasik biyografi çizgileri pek aşamıyor ve bence en önemlisi Garland’ın büyük kızı Liza Minnelli’yle olan ilişkilerine bir sahne dışında hiç değinmeden küçük çocuklarıyla ilgileniyor.
Ama şunu da kabul etmek lazım: ‘Judy’, ana karakterinin yaşadığı acıları ve trajediyi seyircisinde hissettiriyor. Özellikle filmin finali çok hüzünlü ve de çok güzel…
BABA PARASI (BEŞ ÜZERİNDEN İKİ BUÇUK YILDIZ)
Yönetmen: Selçuk Aydemir
Oyuncular: Murat Cemcir, Ahmet Kural, Devrim Yakut, Yağmur Tanrısevsin, Rasim Öztekin, Özgür Emre Yıldırım, Deniz Barut, Giray Altınok, Osman Alkaş / Türkiye yapımı
PARA HERKESİ BOZAR
Servetini çalıp çırparak kazanan son derece zengin bir adam ölür ve ardından büyük bir miras kavgası başlar... Yıllar önce terk ettiği ailesiyle (karısı, oğlu ve kızı) gayri meşru oğulları bu kavganın içindedir. Mirası da kırılmayan bir kasanın içindedir. Mirasyediler kasanın giriş şifresini çözmek ve servete konmak için zorlu bir mücadeleye soyunur...
Murat Cemcir-Ahmet Kural ikilisinin başrollerinde olduğu, yönetmenliğini de (her zaman olduğu gibi) Selçuk Aydemir’in üstlendiği yeni bir komedi filmi ‘Baba Parası’. Öykünün anafikri paranın bozduğu, yoldan çıkardığı kişilikler... Mirasın peşindeki kitlenin alt tabakadan olması meseleye ‘Aç sınıfın nefreti’nin yanı sıra gözü dönmüşlüğün aşılan sınırlarını da katıyor. Senaryonun kimi noktaları zorlama gibi görünüyor ve filmin ilk yarısında çok da kayda değer bir bölüm yok. Sadece cenaze faslı sırasında çelenklerde ‘Kemal Sunal filmleri’ndeki yan karakterlerin isimlerinin yer alması bir tür ‘saygı duruşu’ olmuş.
‘Mezarlık bekçisi’ karakteri çok iyi
‘Baba Parası’ bence ‘mezarlık bekçisi’ karakterinin devreye girmesiyle ritm, ilginçlik ve seyir zevki kazanıyor. Bu ekibin filmlerinde ayrıca şöyle bir mesele var; karakterler şive kullanıyor ama ses bandı genellikle problemli oluyor ve şivelerin vurgularını çoğu kez tam olarak duyamıyor ya da anlayamıyoruz; aynı sorun ‘Baba Parası’nda da geçerliydi. Performanslara gelince; ana ikili klasik olarak üstlerine düşenleri yerine getiriyor, Devrim Yakut’un çizgi dışı bir anne portresine soyunması takdir edilesi ama ben çizdiği karakteri ve oyununu yer yer fazla abartılı buldum, ‘mezarlık bekçisi’nde ise Giray Altınok öykünün en dikkat çekici karakterine imza atmış.
Sonuç? ‘Aydemir-Cemcir-Kural ortaklığı’nda hâlâ en kıymetli ve akılda kalıcı buluşma ‘Çalgı Çengi’ gibi geliyor bana, henüz o filmi aşamadılar...
Haftanın diğer seçenekleri...
Haftanın yenilerinden ‘2177 Hackerları’nı (‘2177: The San Francisco Love Hacker Crimes’) Jose Figueroa yönetmiş, oyuncular Dominique Swain, Sean Patrick Flanery ve Miracle Laurie. Rus yapımı ‘Yabani’yi (‘Tvar’) Olga Gorodetskaya yönetmiş, oyuncular Sevastian Bugaev, Roza Khayrullina ve Elena Lyadova. Yerli gerilim ‘Gece Gelen: Cin Bebek’ Bülent Aydoslu imzasını taşıyor, kadroda Buse Sevindik, Ömer Polat ve Onur Çimen gibi isimler ver alıyor. Yusuf Atıcı ve Zeki Akıncı’nın yönettikleri ‘Laz Kit’te başrolleri Tuğba Özay, Çılgın Sedat, Sinan Bengier ve Ahmet Çelik paylaşıyor. ‘Ip Man 4: Final’i (‘Yip man 4’) Wilson Yip yönetmiş, oyuncular Donnie Yen, Kwok-Kwan Chan, Scott Adkins ve Jim Liu.
Paylaş