Paylaş
BUNDAN 10 yıl önce, sol kesimde “neoliberal kapitalizmin uluslarüstü kuruluşu” olarak tanımlanan Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), Britanya İşçi Partisi ile aynı noktaya geleceği söylenseydi kimse inanmazdı. Ama değişmeyen tek şey değişmenin kendisi; 10 yıl öncesinden başlayarak IMF de değişiyor; “sosyal yanı” giderek kabarıyor.
“Kemer sıkmacı” IMF, 2008’de küresel kriz patladıktan sonra sağladığı mali yardımların hem önden yüklemeli olmasını sağlamış hem de bütçe içinde kullanılmasına izin vermişti. Bütçe gelirleri düşünce kemer sıkma yerine borçlanmaya yeşil ışık yakan iç ve dış finansman koşulları sıkıştığında da IMF fonlarının bütçeye aktarılmasına izin veren bir açı idi bu. IMF buna “yeni kuşak programlar” derken, kriz sonrasında daha insaflı bir kulvara geçiyordu. Hatta sonradan, bu yeni kuşak program sayesinde dalgalanmaların azaldığını, aşırı düzeyde cari denge daralmasına tanık olunmadığını ve bankacılık krizlerinden de uzak kalındığını raporlayan da IMF idi.
İLAVE 7 MİLYAR POUND
Ama bugünlerin “asıl bombası”, önceki gün IMF toplantıları öncesinde açıklanan ‘Mali İzleme Raporu’nda idi. Raporda, gelir eşitsizliğinin azaltılması için yüksek gelir grubunun vergisinin arttırılabileceği, bunun da büyümeye engel olmayacağı anlatılıyor. Şaşırtıcı olan bunun Britanya İşçi Partisi’nin manifestosundaki vergi artışı önerisinden birkaç ay sonrasında gelmesi. Britanya’da Haziran ayında Jeremy Corbyn’in liderliğindeki İşçi Partisi’nin manifestosunda yüksek gelirlilerin vergi eşiğini aşağı çeken bir politika hedefi konulduğu ortaya çıkmıştı. Hedef, yüksek gelirlilerin daha fazla vergi ödemesiydi.
Manifestoya göre, eskiden yüzde 45’lik oranlı dilime giren 150 bin poundluk eşik 80 bin pounda indirilirken, yeni bir oran olan yüzde 50’lik vergi oranlı dilim de 123 bin pound gelirin üzerini olacaktı. Böylelikle 1.3 milyon kişiden ilave olarak 7 milyar pound vergi hasılatı sağlanacaktı. Hedef ise son 30 yıllık dönemde yükselen gelir eşitsizliğini azaltmak.
IMF’nin ‘Mali İzleme Raporu’nda da yüksek gelirli kesimlerin vergi yükünün artmasının gelir eşitsizliğini azaltırken, büyümeyi de etkilemeyeceği vurgulanıyor. Böylece kapitalizmin ana kurumlarından biri olarak görülen IMF ile Britanya İşçi Partisi aynı politikada buluşmuş oldu.
EŞİTSİZLİK DERİNLEŞTİ
Dünya Bankası çalışmalarına göre gelir eşitsizliğinin bir göstergesi olan GINI katsayısı, 2000’li yılların başından itibaren düşüyor (iyileşiyor). IMF’ye göre küresel gelir eşitsizliğinde bu hızlı biçimde iyileşmenin nedeni Çin ve Hindistan’daki gelirin gelişmiş ülkelerle arayı kapamaya başlaması. Küresel iyileşme olsa da, ülkelerin kendi içlerindeki gelir dağılımı bozuluyor. Özellikle de gelişmiş ülkelerde.
Gelişmiş ülkelerde özellikle 2008 krizi sonrasındaki aşırı gevşek para politikaları, mali varlıkları olanları; yani servet sahiplerini daha da zengin etti, üst gelir grubundaki kişiler arayı hızla açtı. Gelir eşitsizliği daha da derinleşti. IMF, bunun etrafındaki bozulmaların maliye politikası ile düzeltilebileceğini söylüyor. IMF, gelişmiş ülkelerde vergi ve transferler öncesindeki gelir eşitsizliğinin üçte birinin maliye politikası ile azaltıldığını, yüzde 75’inin transferler yoluyla olduğunu vurguluyor. Gelişen ülkelerde ise maliye politikası yoluyla yeniden bölüşümün daha zayıf olduğuna işaret ediliyor.
ZİHİNSEL DEVRİM
IMF, yeniden bölüşümün; mali baskı unsurları, sosyal tercihler, hükümetin yönetsel ve vergi kapasitesi gibi ülkenin kendi özel koşullarını yansıtması gerektiğini düşünüyor. Ülkelerin transfer harcamalarını finanse etmek zorunda olduğunu, alternatif vergi ve transfer araçları bileşiminin de farklı etkilerinin olabileceği anlatılıyor. Bazı politikaların büyüme ve bölüşümü ayrı yönlerde etkileyebileceği; ancak, yapılan ampirik çalışmalarda, doğru politika karışımı ile kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin başarılabileceğinin görüldüğünü söylüyor.
Bu aslında IMF için zihinsel bir devrim. Verim ve paylaşımın ele ele gitmesi gerektiği vurgulanmış.
1980’lerden 1990’lara gelindiğinde bireysel gelir vergisinde “artan oranlılığın” giderek azaldığı, o zamandan beri de değişmediğine işaret eden IMF uzmanları; en üst gelir vergisi dilimine uygulanan vergi oranında OECD ülkeleri ortalamasının, 1981’deki yüzde 62’den, 2015 yılında yüzde 35’e düştüğüne işaret ediyorlar. Ayrıca vergi sistemlerinin artık, yasal oranlarda çizilenden daha az bir artan oranlılığa sahip olduğuna. Çünkü varlıklı bireylerin vergiden kaçınmak için daha fazla imkana sahipler.
IMF, gelişmiş ülkelerin aşırıya kaçmadan vergide “artan oranlılığı” (çok kazanandan çok) büyütebileceklerine, bunun da ekonomik büyümeye hasar vermeyeceğine işaret ediyor.
Paylaş