Paylaş
Ocak sonundan bu yana piyasa oyuncularının saadeti bozuldu. Şubat başında önce yüksek gelen enflasyon ve devamında kısa süren ama esaslı bir çalkantı yaşanmıştı. Sonra biraz toparlansa da “iğne üstünde” görünüyor her şey. Büyük yatırım bankalarından Morgan Stanley, mali piyasalarda bu yaşanan çalkantı için, “bu girişti, ana yemek değil” tanımlamasını yapıyordu. Şurası açık; “düşük dalgalanma yüksek kazanç” uykusuna yatan ve neredeyse 7-8 yıldır kolay kazanca alışan fon yöneticilerinin rahatı kaçtı.
Kolay kazancı sağlayan da “çaresiz merkez bankacıları” oldu. Çaresizlerdi çünkü yangını söndürmek her zaman olduğu gibi onlara düştü. Merkez bankaları, bol ve ucuz para politikalarıyla ekonomilerdeki yangını söndürmek için uğraşırken “yan etkisi” mali piyasalarda kazanç ve risk alma coşkusunu patlatmak oldu. Politikacılar da her zaman ve her yerde olduğu gibi “biraz zaman kazanmak” için her şeyi yaparken topu merkez bankacıların sahasına yuvarladılar.
FİLMİN SONU
“Siyasette 24 saatin ne kadar önemi var biliyor musunuz? Lütfen bugünü de idare etmeye çalışın” lafını dönemin başbakanından, Merkez Bankası’nın fon yönetimi salonunda hoparlörü açık bir telefondan duyduğumda, yıl 1994 idi.
Artık “filmin sonu” yaklaşıyor. Bunun son açık sinyali de önceki gün açıklanan Fed tutanakları bize sunuyor.
Fed aralık ayında faiz artırıp Fed başkanlarının ve kurul üyelerinin gelecekteki faiz tahminlerini yayımladığında 2018 için görünen şuydu: 3 kez faiz artırımı.
Önceki gün yayımlanan ocak ayı toplantı tutanaklarından şu görülüyor; Fed üyeleri ekonomik gidişatın, aralıkta çizilen ekonomik görünümden bir nebze daha güçlü olduğunda, bunun da daha fazla kademeli faiz artışına taşıyacağında, “daha fazla kademeli faiz artış” lafının da metinlere yerleştirilmesinde mutabık kalmışlar. Bunun anlamı; bu yıl mart ayından itibaren en az dört faiz artışı demek.
Bundan bir ay önce “Fed en fazla 2 mi, 3 mü faiz artışı yapar?” sorusuyla meşgul uzmanlar, şimdi “4 mü, 5 mi?” aşamasına geldiler.
3 DE YETMEZ 5 TANE
Fed tutanakları yayımlandıktan sonra ses yayını (podcast) ile yorumlarını aktaran Goldman Sachs ekonomistlerinden David Mericle, 4 faiz artışı tahminini koruduğunu ancak yıl sonuna doğru bir ilave daha gelmesi ve 5 faiz artışı ile tamamlanması olasılığını güçlü gördüğünü anlatıyordu.
Öyle görünüyor ki Trump’ın vergi ve harcama politikasında hayata geçmeye başlayan adımları, potansiyel korumacı bir çerçeve hazırlığı ekonomiyi daha da ısıtacak, enflasyonu da ılımlı halinden bile çok yukarı itecek.
Fed bir taraftan aylık 20’şer milyar dolarlık ölçekte bilanço küçültmesi yaparken, bunun dozu giderek artacak ve ekim ayında 50 milyar dolara çıkacak. Fed, ABD Hazine kağıtlarını azaltırken, ABD Hazinesi bütçe açığı ve vergi kayıpları nedeniyle daha fazla borçlanmak zorunda. Uzun vadeli faizler artmaya devam edecek. Buna bir de artan dozda kısa vadeli faiz arttırımları eklenecek.
Önceki gece bunlar olurken, sabahına gazetelerimizde yer alan haberlerde Başbakan Yıldırım’ın “faiz ve enflasyonun düşmesi için istişarelerin yapıldığını” ve mart ayındaki toplantıda sonucun açıklanacağı sözleri yer alıyordu.
Başbakan Yıldırım önceki günkü DEİK toplantısında, “Bütün göstergeler iyi de neden faizler istediğimiz düzeyde değil? Neden enflasyonda bu seneyi, beklentilerin üzerinde kapattık? Bu sorunun cevabını biliyoruz. Bu sorunun cevabından sadece biz sorumlu değiliz. Türkiye’de iş yapan herkes sorumludur. Bu bir ortak sorumluluktur. Bir seferberlik anlayışı içerisinde bu mücadeleyi birlikte yapmamız gerekiyor” demiş.
“Enflasyonu biz kontrol edemedik, faizi siz kontrol edin” mealindeki bu şahane açıklamanın bir adım ötesi “enflasyondan da faizden de Fed sorumludur” olmalı.
Küresel koşullar bir ayda hızla değişirken, siyasetçilerin seçmen odaklı “iç kamuoyuna” adresli açıklamaları, bu dış konjonktürde ülkedeki finansal kırılganlıklara tuz biber ekiyor. Bizdeki “jetonun düşmesi” ne zaman olacak merak ediyorum.
Paylaş