HAVAYOLU sektörü için parlak bir yaz sezonu beklenmiyor. Yeterince hızlı uçak teslimi yapılamayan sektörde bilet fiyatları da hızla yükselecek.
Şirketler yeni uçuş rotaları için yaptıkları planları değiştirmeye başladılar. Kârlılığı yüksek hatlarda bile uçuş sayıları kolay kolay artmayacak. Yani neredeyse geçen yaz belirlenen frekanslarda kalmaya çalışılacak. Havayolu şirketlerinin büyüme hızları düşecek, gelirlerinde kayıplar meydana gelecek.
Yükselen bilet fiyatları ile birlikte Business yolcu sayısında da düşüşler görüleceği söyleniyor. Bu durumda kabinde premium sınıfı olan şirketler daha rahat edecek. Business fiyatından kaçanlar ara sınıfı dolduracak.
SORUN BOEING’LE TIRMANDI
- Boeing’deki üretim sıkıntıları, daha yüksek uçak biletlerine ve yolcuların seçebileceği daha az uçuşa yol açacak gibi görünüyor. Havacılık devi, üretim ve diğer operasyonel kusurların ele alınması da dahil olmak üzere, Alaska Airlines uçuşunda 5 Ocak’ta yaşanan (kapı tıkacının uçuş sırasında yanlış montaj nedeniyle kopması) acil durumun etkileriyle uğraşırken üretimde gecikmeler giderek artıyor. Bu, başta United Airlines ve Southwest Air Lines gibi taşıyıcıların uçak teslimatlarını geciktiriyor. Elbette Avrupalı havayolu şirketlerinden büyük sipariş paketleri olanlar zorlanmaya başladı. Örneğin düşük maliyetli taşıcı Ryanair şimdiden ne yapacağını bilemez hale geldi. Hem Amerikalı hem de Avrupalı havayolu şirketleri, Boeing’i ayrı ayrı toplantı yapmaya davet ettiler.
Öte yandan Boeing’deki montaj ve imalat hataları şirketin CEO’su David Calhoun’un başını yedi. Calhoun 2024 sonunda görevi bırakacak.
Boeing verileri şubat sonu itibarıyla 737 Max uçağı için yaklaşık 4 bin 800 siparişin birikmiş olduğunu gösteriyor. Bunlara American Airlines tarafından satın alınan 71 adet 737 Max uçağı, Delta Air Lines için 100, Ryanair için 219, Southwest için 483 ve United için 349 uçak dahil. Beklenen teslimat tarihleri belirtilmedi. Uçak üreticisi yılın ilk iki ayında toplam 42 adet 737 Max uçağını teslim edebildi. Bu arada özellikle Airbus’ın 320 ailesinin neo serisine ve A350-900 ve ultra uzun menzilli 1000 serisine olan siparişler katlamaya başladı.
Çok sıkı tedbirler alındı. Ciddi kararlar verildi ve uygulamalar bir süre önce başladı. Bundan böyle başta Meksika olmak üzere Kolombiya, Panama, Küba, Brezilya gibi ülkelere uçmak gençler için artık kolay değil.
* Amerika Birleşik Devletleri’ne Meksika sınırını aşarak geçen Türklerin sayısı 2019 yılında Ekim-Aralık döneminde sadece 636 kişiydi. Bu sayı 2021 yılında 6 bin 945’e ve 2022 yılında ise 21 bin 968’e ulaştı. 32 bini bulduğu da söyleniyor. Çorumlular ve Ağrılı olanlar çoğunlukta. Durum böyle olunca ABD Türkiye’deki çok güvendiği, hatta kendi üslerinde bile yetki verdiği Gözen Güvenlik Şirketi’ne istekte bulundu. Bu durum THY tarafından kabul gördü. Ve başta Meksika olmak üzere Güney Amerika ülkelerine özellikle gençlerin seyahatlerine ciddi kontrol ve kısıtlama getirildi.
Eğer geçerli bir Amerikan vizeniz yoksa sorun da yok. Hatta Schengen vizeniz olması da Güney Amerika’daki belirlenen ülkelere uçuşunuzdaki kısıtlamaların yumuşamasını sağlıyor. Ancak yine de Meksika ya da ara ülkelere gitseniz bile (Deporte) geri yollanabilirsiniz.
* Meksika vizesi internet üzerinden harç ödemeden alınabiliyor. Sonra İstanbul’dan gidiş dönüş uçak biletinizi satın alsanız, hatta gideceğiniz bu kısıtlamalar uygulanan ülkelerde ödenmiş otel faturanız, cebenizde nakit paranız, kredi kartınız olsa bile uçağa binişiniz engellenebiliyor. Havalimanına gittiğiniz de Gözen Güvenlik sisteminden pasaportunuz geçtiğinde uçuşa kabul edilmeyeceğinizi bildiriliyor. Ağırlıklı olarak sosyal medya sitelerinde yine ağırlıklı Instagram’da Meksika ya da diğer bazı basamak ülkelerin uçuşlarına kabul edilmeyen gençlerin feryatları sıklıkla yer alıyor. Hem avuç dolusu para kaybediliyor hem de sistemlere haklarında ileride hep sorun yaratacak bilgi girişleri yapılıyor.
BİR uçağın iki ülke arasında uçarken yol üzerindeki bir başka ülkeye inip kalkması, yolcu alıp yolcu bırakması yani 5.trafik hakkı öyle kolay elde edilen bir ayrıcalık değildir.
İşte THY, İstanbul’dan 6’ncı uçuş kıtası Avusturalya’nın Melbourne kentine uçarken uçağının menzili yetmediği için arada bir yere inmek zorunda kaldı. Ultra uzun menzili A350-1000 uçakları 2025 sonunda teslim oluncaya kadar böyle sürecek. Bunun için birkaç ülke ile görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler ticari olduğu kadar siyasi uzlaşılar da gerektiriyordu. En uygun ülke olarak Singapur’un kapısı çalında. Uzun görüşmeler, gerekli taahhütlerden sonra İstanbul-Melbourne arasında duraklama noktası olarak Singapur Changi Havalimanı seçildi. İyi de oldu, dünyanın en güzel havalimanı Changi aynı zamanda THY için yolcu indirip, yolcu alma hakkını da verdi. Yani 5. trafik hakkını aldı THY. Bu ticari paylaşımın elde edilmesi seferlerin başarısını sağladı.
Artık THY uçakları İstanbul’dan Melbourne’e giderken Singapur’a iniyor, yakıt alıyor, ekip değiştiriyor ve yeni yolcuları da alarak bir buçuk saatlik bekleyişten sonra uçuyor. Aynı şey dönüşte de yapılıyor. Hatta direk uçuşlar başlasa bile ara nokta inişli uçuşların devam etmesi de düşünülüyor.
İşte bu 5. trafik hakkını ben de kullandım. İlk seferine katıldığım Melbourne uçuşunun dönüşünde Singapur’da indim. 7 saat 22 dakika süren Melbourne-Singapur uçuşu sırasında ara vermek çok da iyi oldu.
Singapur’da iki gün kaldım. Tropikal yağmurlardan burnumu dışarı çıkaracak çok az zaman oldu. Şöyle keyifli bir Orchard yürüyüşü yapabildiğimi söyleyemem. Ama otelimin karşısındaki Takashimaya Center ve biraz da Paragon AVM’de zaman geçirdim.
İSTANBUL’A UÇUYORUM
Uçuşum TK 206-Singapur-İstanbul. Uçağımız Melbourne’dan geldiğim Boeing 777-300ER değil. Bu kez daha yeni nesil bir uçak B787-9 Dreamliner.. TC-LLA tescilli Maçka uçağı. Bu THY’nin teslim aldığı ilk B787-9 uçağı ve ben bu uçağın ilk seferi olan İstanbul-Trabzon uçuşuna da katılmıştım.
-Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat, THY’nin Avustralya kıtasına düzenlediği ilk sefer için bir basın toplantısı yaptı. Yanında Basın Müşaviri Yahya Üstün, THY’nin CFO’SU Murat Şeker, Ticari Genel Müdür Yardımcısı (ona sistemin akıllı karıncası da diyorlar) Ahmet Olmuştur da vardı. Toplantıya Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Enver İskurt ile Sivil Havacılık Genel Müdürü Prof. Dr. Kemal Yüksek de katıldı. Toplantıda Bolat yarattıkları rekor hizmet ihracatını anlattıktan sonra asıl hedeflerinin transit yolcudan çok Türkiye’de konaklamayı özendirmek olduğunu söyledi. Neredeyse başta Göbeklitepe olmak üzere Türkiye’deki bütün arkeolojik kazıları ezbere bilen, yakından izleyen Bolat, bu insanlık tarihini anlatan kazıları dünyaya tanıtmak için seferber olduklarını söyledi. Türkiye’nin tarihinden mücevher sanatındaki başarısına kadar her şeyin paraya çevrilmesi gerektiğini anlatan Bolat, yakın gelecekte A350 ve B777 uçaklarında ‘business sınıfı’nda yerli koltukların kullanılacağını da açıkladı. Bu koltuğun ilk kez Hamburg’da yapılacak uçak içi donanım fuarında müşterilerle tanıştırılacağı haberini verdi.
Bolat’ın verdiği bilgilere göre ilk aşamada haftada üç gün yapılan İstanbul- Melbourne uçuşlarının kısa sürede günlük seferlere dönmesi için de planlamalara başlandı. İlk sefer dışındaki bütün uçuşlar B787-9 uçakları ile yapılacak. B777X diye bilinen ultra uzun menzilli uçağın alımı için bu uçağın müşterilere tesliminin ve bir süre kullanılmasınının bekleneceği açıklandı.
-Bolat Avusturalya uçuş izinlerinin çok kolay olmadığını ama çok destek gördüklerini de söyledi. Şimdilik haftada 21 uçuş hakkı var ama sonraki yıllar bu sayı 35 uçuşa kadar çıkacak. Bilet ücretleri özellikle rakiplere göre ucuz tutuldu. Avusturalyalıların daha ucuza en iyi ürünü alacaklarını söyleyen Bolat bu sayede rekabette hep önde olacaklarını vurguladı.
AVUSTURALYA’DA DOĞAN PİLOTLAR
-İlk sefere ben de katıldım. Uçağımızın üç kaptanından ikisi Avusturalya’da doğmuş büyümüş pilotlardı. Kaptan pilot Hakan Turgut, Aytuğ Çoşkun ve Muhammet Huz mükemmel bir inişle bizi 6’ıncı kıtayla tanıştırdılar. Kaptan pilot Hakan Turgut bundan tam 26 yıl önce kendisi ile yaptığım bir röportajı çıkarıp gösterdi. Hayatı boyunca sürekli spor yapan Kaptan, boksta da çok başarılı oldu. Uçağın Purser’ı Ali Buluş ve ekibi flying şeflerle birlikte harika sunumlar yaptı. DO&CO ekiplerinin Singapur’da kaburga eti ve özel karamelize soğanla hazırladıkları hamburgerler Singapur-Melbourne uçuşumuzda inanılmaz beğeni kazandı.
-İstanbul-Singapur aktarmalı Avusturalya Melbourne uçuşları THY’nin A350-1000 uçakları geldiğinde direkt yapılacak. Ama şirketin Başkanı Ahmet Bolat bu duraklı uçuşlara da ayrıca devam edileceğini söyledi. Yolcular uçakta ekip değişimi ve yakıt yüklemesi yapılırken dünyanın en iyi havalimanlarından olan Singapur Changi’de hoş zaman geçirme imkânı buluyorlar. Ayrıca 5. Trafik hakkı sayesinde bazı yolcular burada iniyor ve bazı yolcular da Melbourne’a gitmek için uçağa biniyor. Bir buçuk saatlik beklemenin ardından 7 saatten biraz fazla bir uçuşla Singapur’dan Melbourne’a gidiliyor. THY şimdi de yine bir duraklı uçuşla Yeni Zelenda’da Oakland (Auckland) uçuşlarını planlıyor.
Şirket uzun süredir bu uçuşa hazırlanıyordu. Nihayet yarın Boeing 777-300ER tipi bir uçakla ilk uçuş Melbourne’a yapılacak. Uçak önce Singapur’un ünlü Changi havalimanına inecek. Burada bir buçuk saat bekleyecek. Yakıt ikmali, ekip değişikliği ve 5’inci trafik hakkından doğan imkânla alacağı yolcular binecek, Melbourne’e uçacak. İkinci bacak uçuş 7.5 saat sürecek. İstanbul’dan başlayarak toplam uçuş süresi 18 saati geçecek. Havalimanına geliş saatlerini de eklersek toplam yolculuk süresi 24 saat olacak.
Haftada üç gün yapılacak bu uçuşlar THY’nin sipariş verdiği A350-1000 uçaklarının filoya katılımı ile direkt uçuşa dönecek.
AVUSTURALYA GENEL MÜDÜRÜ
İlk uçuştan sonra bu uçuşlar Boeing 787-9 Dreamliner tipi uçaklarla gerçekleştirilecek. İlk uçuşta fazla yolcu nedeniyle B777 tercih edildi. Ama sonra A350-1000 ultra uzun menzilli uçakları gelinceye kadar B787-9 Dreamliner bu uçuşların geleneksel uçağı olacak.
Türk Hava Yolları’nın Avusturalya’daki Genel Müdürü Ahmet Halid Kutluoğlu aslında bu ülkede 2022 yılından bu yana görev yapıyor. ‘Uçuş yok ama müdür var’ diyenlere cevap, THY bu ülkeden çok sayıda yolcuyu uçtuğu noktalara örneğin Kuala Lumpuçr’a, başka havayolları ile gönderip, yine İstanbul’a ulaştırıyordu. Yani yolcu hareketi çok önceden başlamıştı. Ahmet Halid Kutluoğlu bugüne kadar bu operasyonları başarı ile götürdü. Sadece Avusturalya değil yeni Zelenda’dan da sorumlu bir Genel Müdür. İşte Kutluoğlu’nun hikâyesi:
1985’te İstanbul’da doğan Ahmet Kutluoğlu, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra lisans derecesini Central Connecticut Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden (Connecticut, ABD) uluslararası işletme ve ekonomi alanında aldı. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisansını tamamladı..
MİLLİ Muharip uçağı Kaan’ın yerden kesilişini dikkatle izledim. Tırmanışı, düz uçuşa geçişi ve geri dönüp inişi... Hepsi heyecan vericiydi. Sanki yıllardır uçuyormuş gibi rahat bir görüntü sergiledi. Kumanda eden test pilotu Barbaros Demirtaş’tı, onun da notları kabarıktı. Kim bilir ne işaretler almıştı. Ama zaten bu uçuşlar bunun için yapılıyordu. Bilmediğimiz ve hiç zaman bilemeyeceğimiz ne özellikler gökyüzündeki ilk buluşmada kendilerini kanıtlamışlardı.
Görünen Kaan, 5’inci nesil bir savaş uçağı. Onu daha şimdiden 5.5 nesle yükselten özellikleri belki zamanla ortaya çıkacak. Radar izini düşüren özel boyası ve tasarımıyla odak noktası olan KAAN, gövde içi istasyonları ve içerdiği yüksek teknolojiyle 5’inci nesil arasında yer aldı. Yerli üretim AESA radarı bulunan KAAN art yanıcı kullanmadan süper sonik hızlara çıkabiliyor. Süper seyir özelliğine sahip olan KAAN süper itki sistemi, kaska monteli nişangah, sentetik açıklıklı radar sistemi (SAR), kızılötesi arama ve takip sensörü, elektro-optik hedefleme sistemi gibi son teknoloji sistemlere sahip.
Bu çok yüksek manevra kabiliyetine sahip uçak MMU Kaan, topu topu 13 dakika havada kaldı. Ama bu küçümsenecek bir süre değil. Emekleyen bir çocuğun ilk ayağa kalkışı gibi bir şey. Dengede durdu, verilen talimatları yerine getirdi ve çok düzgün bir inişle piste geldi. Oynaşıp duran yatay stabilezer ise onun yeteneklerinin desteği içinde yer alıyordu.
KAAN’A GİDEN YOL
Eski adıyla TAI işe önce off-set anlaşmalarından gelen uçak parçaları üreterek başladı. İlk zamanlar küçümsenen bu işte, önce Boeing ve Airbus için ürettiği parçalarda kusursuzluğa ulaştı. Sonra iş montaj yapmaya taşındı. Hatta bunu küçümseyenler yine çok oldu. Ama sonra bu montaj işi doruğa çıktı. 278 adet F-16’ının montajı yapıldı. Üç adet mükemmel, 29 adet sıfır hata sonucuna ulaşıldı. Ayrıca Mısır Hava Kuvvetleri için de 46 F-16 uçağının montajı yapıldı. İspanyol Casa imalatı CN235 nakliye uçaklarının da montajı yapıldı, hatta neredeyse imalatına geçildi. Ve sonra TUSAŞ adını alan kuruluş, diğer savunma sanayi şirketleriyle ortak çalışmalar yaptı. Hızla Hürkuş, Hürjet gibi neredeyse çoğu milli parçalardan oluşan uçaklar, helikopter, Anka gibi insansız hava araçlarını peş peşe üretmeye başladı. Kaan’ın motoru da yakında yerli olacak. Pilotun zor durumda kullanacağı fırlatma koltuğu da belki Türkiye’de yapılacak. Kabına sığmayan TUSAŞ’ın diğer tarafında Bayraktar grubu yaptığı insansız hava araçlarının silahlı-silahsız olanları ile bir dünya markası haline geldi bile.
Bayraktar savunma sanayimizin bir başka projesini göğüsledi. Kızılelma adı verilen insansız savaş uçağı şu anda dünya silah sanayiinin dikkatle izlediği bir platform. Hatta bu sanayinin çok uluslu casusları şimdi buralarda, yani bizim ülkemizde büyük ihtimal cirit atıyorlardır. Zaman zaman yakayı ele veriyorlar. TB-3, Akıncı C, Kızılelma yerinde duramayan büyük projelerden hayata geçiyorlar.
BİNLERCE MÜHENDİS ÇALIŞIYOR
Son günlerde çeşitli tartışmalar yaşanıyor. Öncelikle Fin Hava Yolları, uçaklarının gerçek doğru kalkış ağırlığını belirleyebilmek için yolcuları tartmaya başladı. Elbette kabine alınan el bagajları da ayrıca tartılıyor. Böylece uçağın kalkış öncesi gerçek ağırlığı tam olarak belirleniyor. Ciddi eleştiriler alınmaya başlandı. Uçak ne kadar ağırsa o kadar fazla yakıt harcanacağı, kalkış ve frenleme konusundaki önemi es geçilemeyecek bir sorundur. Havayolları tasarruf tedbirlerinin önceliklerine, el bagajı ağırlıklarını da zorunlu olarak koyuyorlar.
Bu konuda öncü bir uygulama da Pegasus Havayolları’ndan geldi. Cesur bir adım atıldı ve kabine alınacak el bagajları 3 kilo ile sınırlandırıldı. Elbette bu tür kararlardan yolcu çok da memnun olmuyor. Hatta check-in desklerinde tartışmalar da oluyor. Bazı yolcular el bagajlarını check-in öncesi bir yere bırakıp sonra işlemleri bittikten sonra gidip alıyorlar.
FAZLA AĞIRLIK ÇOK TEHLİKELİ
-Yer hizmetleri şirketleri tarafından belirlenen uçağın yolcu, kargo ve muhtemel el bagajlarının ağırlığı toplam olarak pilota veriliyor. Pilotlar ise ihtimalleri hesaplayıp genellikle bunun üzerine 1 ton ya da daha fazla ağırlık koyarak uçağın bilgisayarına giriyorlar. Çünkü kendilerine ulaşan uçağın toplam ağırlığı hiçbir zaman tam olarak gerçeği yansıtmıyor. Bu ağırlıklara göre uçağın kalkış sürati ya da iniş mesafesi hesap ediliyor.
-Hesap edilenden çok daha fazla ağırlıkla kalkan uçakların çoğu kuyruklarını vuruyor ya da inişte durmakta zorlanıyor, hatta bazıları pist dışına bile kaçıyor.
-Sonuçta pilota verilen ağırlık üzerinden kalkış sürati ortaya çıkıyor ya da inişteki duruş mesafesi bir bilgi sunuyor. Ama bunlar olmadığında yolcular ve uçaklar ciddi tehlikelerle karşılaşıyorlar. Bu yüzden pilotlar bu ağırlık meselesine çok önem verirler.
DÜNYANIN dört bir yanındaki havalimanlarında bavul hırsızı uçak yolcularının sayısı hızla artıyor. Geçtiğimiz yıl
yüzde 1’in altında olan bu tür hırsızlık vakaları, bu yıl yükselişte. Kendine ait olmayan bavulları alıp gidenlerin çoğunun bunu bilinçli yaptığı ortaya çıktı.
- Kamera kayıtları incelenerek izleri tespit edilip adresleri bulunan bavul hırsızı yolcuların çoğu bunu yanlışlıkla yaptıklarını iddia ediyorlar. Çoğu da suçsuz bulunuyor. Bu işi alışkanlık halie getiren bavul hırsızı uçak yolcuları özellikle pahalı marka bavulları tercih ediyor. Genellikle konveyörlerin ilk bavul atış noktalarına yakın duranlar gözlerine kestirdikleri bavulu kendilerininmiş gibi kararlı bir hareketle alıp salondan dışarı çıkıyorlar.
- Bagajların alındığı salonlardan çıkışta bir eşleştirme ve kontrol sistemi olmadığı için her yıl bu tür hırsızlıklar giderek artıyor. Bunu yanlışlıkla yapanların çoğu ya bavulu geri getiriyor ya da bildirimde bulunuyor. Böyle durumlarda değişim için taşıyıcı havayolu şirketleri de yardımcı oluyor.
- Giderek yaygınlaşan bu durum için öncelikle çok pahalı marka bavulları tercih etmemek gerekiyor. En iyi önlemler ise bavulların içine konulan sinyal veren küçük sistemler. Bu sistemler sayesinde bavulunuzun geldiğini izleyebiliyorsunuz ve hemen kimse almadan konveyörden indirebiliyorsunuz. Havayolu şirketlerinin RFID uygulamaları da çok faydalı oluyor. Ayrıca bavulunuzun içine Air Tag türü sinyal veren değişik markalardaki ürünlerden koyunuz. Bu sayede bavulunuzun cep telefonunuzdan takibi çok kolay olur.
- Bir önemli nokta da konveyörler dönmeye başladığında çok dikkatli bir şekilde bavulu izlemek. Bunun için konveyör başları ne kadar kalabalık olursa olsun, bavulun aşağıdan gelip sisteme ilk düştüğü noktayı sürekli gözlemek gerekiyor. Bavulları beklerken oradan ayrılıp özellikle Duty Free mağazalarına gidildiği zamanlar bavul hırsızlarına fırsat yaratıyor.
AMAN DİKKAT