Paylaş
◊ Hayırlı olsun... “Müslüm”ün çekimleri başladı. Neler hissediyorsunuz?
- Çok teşekkür ederim. Heyecanlıyım, mutluyum tabii. Çekimler Adana’da devam ediyor.
◊ Filmde eşinizi Timuçin Esen canlandırıyor, çok başarılı bir oyuncu bence. Siz ne dersiniz?
- Evet, oyun gücü çok yüksek bir sanatçı.
◊ Daha önce başkaları çekmek istemiş bu filmi, sorunlar yaşamışsınız, doğru mu bu?
- Öyle bir durum vardı. Geldiler, “Müslüm Bey ölmeden evvel söz vermişti, filmi çekilecekti” dediler. İnanmadım, dedim “Öyle bir şey olamaz”.
MÜSLÜM BENDEN HABERSİZ SU BİLE İÇMEZDİ
◊ Neden inanmadınız ki?
- Öyle bir anlaşma yapmış olsa haberim olurdu. Benden habersiz su bile içmezdi ki.
◊ Sonra ne oldu? “Hayır” deyip kestirip attınız mı?
- Yok. Birkaç zaman geçti, tekrar çaldılar kapımı. “Nasıl olsa bunu yapacaklar, gel filmin çekilmesine müsaade et.
Hem paranı da alırsın” dediler.
O arada kafam çok karışıktı. Kolay değil, üzüntülüydüm. Nasıl oldu bilmiyorum, kandım.
Gittim, o kişilerle Bebek’te buluştum, anlaşmayı imzaladım.
Bu arada bana önceden söz edilen fiyatı da düşürmüşlerdi. Aracı olan kişi yakınım göründü, kandım, her şeye rağmen o ağır sözleşmeyi imzaladım.
◊ Hangi anlamda ağırdı?
- Yüzde 100 tek taraflı bir sözleşmeydi. Sözde benim danışmanlığımda Müslüm’ün gerçek hayat hikayesini anlatacaklardı.
Zaman geçti, senaryo bitti, sonuç benim şartlarıma hiç uymuyordu.
SÖZLEŞMEYE UYMASAM 250 BİN EURO TAZMİNAT ÖDEYECEKTİM
◊ İtiraz edemediniz mi?
- Yok, çünkü şartlarına uymasaydım 250 bin euro tazminat ödemek durumunda kalacaktım. Şartlara uyulmadığı halde bir şey yapamadım.
◊ Senaryonun nesini beğenmediniz?
- Benim anlatımımın dışında bir kurgu yapmışlardı. Yazılanlar çok ağırıma gitti.
Müslüm’ün itibarını düşürüyorlar, o derece, düşünsenize. Neredeyse benim eşimi sokaklarda sürünüyormuş, durmadan alkol alıyormuş gibi gösteriyorlardı.
Benimle evliyken bile... Senaryo Nuri Bey’lere devroldu da sorun çözüldü şükür, buna çok memnun oldum.
Diğerlerine bıraksaydım, eşimi yıkılıyor gibi göstereceklerdi.
◊ Neden öyle bir şey yapsınlar ki?
- Gişe rekoru için. Ses getirsin, konuşulsun diye... Ama şunu bilmiyorlardı; Müslüm’ün sevenleri gitmezdi o filme.
TANIŞTIĞIMIZDA ALKOL ALIYORDU AMA DÖRDÜNCÜ AYIMIZDA BIRAKTI
◊ Az önce “İlk senaryoda eşimi durmadan alkol alıyormuş gibi gösteriyorlardı” dediniz. Alkol almaz mıydı?
- Asla... Biz tanıştığımızda alkol alıyordu. Herkes gibi. Ama dördüncü ayımızda bıraktı.
◊ Ben birçok kez kendisini canlı canlı izleme ve dinleme fırsatı buldum, alkol aldığını ya da alkollü olduğunu hiç görmedim zaten...
- Diyorum ya, dördüncü ayımızda bitti. Bir lokma, bir duble içki ağzına koymadı ondan sonra. Su, kahve ve çay dışında hiçbir şey içmezdi.
◊ Neden öyle şeyler söyleniyordu peki?
- Görenler “Aaaa çok içmiş diyorlardı” çünkü... Hayır efendim, alkol almıyordu, adamın duruşu oydu.
İKİ YALNIZ İNSAN BİRLEŞTİK BİR BÜTÜN OLDUK
◊ Çok seviyordunuz Müslüm Bey’i değil mi?
- Anlatamam ki... Çok büyük bir araba kazası geçirdi, onun yeniden toparlanabilmesi için ne uğraşlar verdim.
Hem eşim için, hem kendim içindi o çabalar... Çünkü dediğiniz gibi onu çok sevdim ben.
Kendime arkadaş olarak seçtim. Sevgili olarak seçtim. Her şeyimdi yani; sırdaşım, arkadaşım, eşim.
İkimizin hayatı birbirine benziyordu.
İki yalnız insan birleştik, bir bütün olduk.
◊ Müslüm Gürses’in filmi neden yapılmalı?
- Çünkü sevenleri çok...
◊ Ona hiç şüphe yok. Ben de onlardan biriyim.
- Çok teşekkür ederim. Dediğim gibi kendisi çok sevilen bir insandı. Ve hâlâ o sevgi eksilmedi.
Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU
HİÇ ÇOCUĞUMUZ OLMADI DİYE ÜZÜLÜYORDUM ŞİMDİ BİNLERCE ÇOCUĞUM VAR
◊ Hâlâ çok seviliyor Müslüm Bey...
- O kadar çok sanatçı, o kadar çok arkadaşımız gitti, bugün çoğunun isimleri anılmıyor. Ama eşim öleli beş yıl oldu, hâlâ çok seviliyor. Eskiden 10 tane izleyicisi varsa şimdi o sayı 30 oldu hatta. Her pazar en az 20-30 kişi mezarının başında toplanıyor, onu anıyorlar. Bana da “Anne” diyorlar. Bütün Türkiye’nin annesi oldum. Hiç çocuğumuz olmadı diye üzülüyordum, şimdi binlerce çocuğum var. Dünyanın her tarafından hem de... Çok değerli bir insandı. Sonsuza kadar unutulmaması için bu hatıranın kalmasını istedim. Filmin yapılması bunun için önemli. Maddiyat falan değil düşündüğüm.
◊ Tabii Müslüm Gürses’i hakkıyla yansıtan bir film olursa...
- Mutlaka... En iyisini yapacak olan da Nuri Bey’lerdir zaten. Kendi hayatımı da onlara devrettim.
◊ O ne demek? Yeni bir projeden mi söz ediyorsunuz?
- Benim hayatımı anlatan bir kitabım var, olduğu gibi onlara devrettim. Film yapacaklar. Kitap hakları benim, film ve dizi hakları onların olacak.
ALNINDA BİR KEMİK EKSİKTİ, BİRİ ÇARPARSA ÖLÜR DİYE KORKARDIM
◊ Müslüm Gürses’in zirveye yükseldiği yıllar, o devirler, kabadayılarıyla ünlüydü. Var mıydı aralarında Müslüm Bey’i dinlemeye gelenler ya da onun samimi oldukları?
- Yok. Biz korkusuz yaşadık. Herkesin korumaları vardı, biz arabamıza biner kendi kendimize işimize giderdik. Program çıkışı hayranları yanımıza gelirdi, engellemezdik. Çok fanatik hayranları öpmek için boynuna atlardı bazen, ben zor kurtarırdım ellerinden.
Ama kötü niyetle yanımıza gelen hiç olmazdı.
Arkamızda koruma falan beklemezdi.
Bir tek sahnede koruma olurdu.
◊ O neden?
- Onları gazino veya lokal sahibi isterdi... Sahneye çıkılmasın diye. Bir de sağlık açısından gerekliydi aslında.
◊ Sağlık açısından mı? Saldırıyı kastetmiyorsunuz herhalde!
- Olur mu, dedim ya onu herkes severdi. Ama alnında araba kazasından dolayı bir kemik eksikliği vardı.
Birisi çarparsa ölür diye korkardım.
O nedenle sahnede koruma görevlisinin durmasına izin veriyorduk. Onun dışında halkla iç içeydik.
◊ Lüks sevmez miydiniz?
- Yok. Herkes çok lüks yerlerde yaşıyordu; Bodrum’larda, Boğaz’larda... Biz Bakırköy’de yaşıyorduk. İstesek Bodrum’a, Antalya’ya biz de gidebilirdik, her yerde evlerimiz vardı. Ama gitmedik. Halkın içindeydik. Samimi insanlarla birlikteydik.
BÜTÜN SANATÇILARLA ARASI İYİYDİ
◊ Sanatçılar arasından çok samimi olduğu isimler var mıydı?
- Müslüm’ün mü?
◊ Evet.
- O herkesle samimiydi ya, bütün sanatçılarla iyiydi arası. Ama samimiyet derken, kalkıp evlerine gidecek, içli dışlı olacak, birlikte gezmelere gidecek; öyle bir samimiyet değildi yani... Herkesle iyiydi arası diyeyim. Canımız sıkıldığında ise ikimiz atlıyorduk bir uçağa, dünyanın bir ucuna gidip eğleniyorduk.
◊ Ses sanatçısı olarak kimleri beğenerek dinlerdi?
- Sibel Can’ı çok beğenirdi. Ben oturma odasında televizyonumu izlerken o da salonda açıyordu televizyonu. Sibel’in sesini duyuyordum. Kalkıp yavaş yavaş salona gidiyordum, beni kapıda görür görmez hemen televizyonu kapatıyor ya da kanal değiştiriyordu. “Ya Müslüm, rica ediyorum aç şunu, ben de dinlemek istiyorum” diyordum her seferinde.
◊ Neden bu kadar hassastı? Kıskanıyor muydunuz Sibel Can’ı, böyle bir şey mi hissediyordu Müslüm Bey?
- Olur mu öyle şey... Sibel’le yıllar önce Hollanda’da beraber çalıştık. Ufaktı daha. Babası müzisyenimizdi. Sibel de oryantal yapıyordu ekipte. Oradan tanıyor ve çok seviyordum. Ama eşim ne düşünüyordu bilmiyorum, ben üzülürüm sanıp kapatıyordu ısrarla televizyonu.
MÜSLÜM’Ü HİÇ KISKANMADIM ÇÜNKÜ ONDAN ÇOK EMİNDİM
◊ Genelde kıskanç mıydınız?
- Ben onu hiç kıskanmadım. Hayatımda kıskançlığın “k”sı olmadı. Ama kıskanç olmadığımdan değil, ondan çok emindim. Bana çok bağlıydı. Babam, kardeşim, kocam, sırdaşım, her şeyimdi. Ben de onun annesi, ablası, kardeşi, eşi... Hep iç içeydik. Birbirimizle çok iyi anlaştık.
◊ Aranızda yaş farkı vardı sizin, değil mi?
- Evet, o benden yaşça ufaktı. Ama ona rağmen hiç öyle görmedim. Beyni çok güzel çalışırdı. Anlayacağınız çok mutlu yaşadık, çok... Bütün dünyayı gezdik, sadece İspanya ile Japonya’yı görmedik. Gezmeyi ikimiz de çok seviyorduk.
◊ Turistik geziler dışında turneler, programlar nedeniyle de çok gezdiniz herhalde...
- Evet. Uzun süre turnelere gittik, gurbet konserleri yaptık. Sonra Yunus Bülbül’le ortaklık kurduk, büyük lokallerde çıktık.
İşimizi 20 sene boyunca Yunus’la götürdük.
Buraya gelip albüm dolduruyor, 1 ay kalıyor, İstanbul’un tadını çıkarıyor, sonra yine İsviçre, Hollanda, Almanya geziyorduk. Reklamlar da çekiyorduk arada.
Oturmadık pek. Cebimizden doğru dürüst para çıkmadan güzel yaşadık.
SAKIN SİGARA İÇMEYİN SİZİN İÇİN ÇOK TEHLİKELİ!
◊ Sağlık sorunları nasıl baş gösterdi? Bu mutluluk ne zaman gölgelendi?
- Kalbinde stent vardı, gidip bir kontrol ettirelim dedik. Doktordan hiç beklemediğimiz şeyler duyduk. “Stent takamayacağız, ana damar tıkalı, ameliyat olacak” dedi.
◊ Şoke oldunuz herhalde...
- Olunmaz mı ama... Müslüm “Nereden oluyor? Nasıl keseceksiniz?” falan diye sordu. Doktor “Artık koltuk altından giriyorlar” dedi, anlattı uzun uzun. Baktı, ilaç verdi, reçetesini yazdı. Son olarak da “Sakın artık sigara içmeyin, sizin için çok tehlikeli” dedi.
◊ Çok mu sigara içerdi?
- Çok demek az kalır. Bir paket değil, iki değil, üç değil. Birini yakıp birini söndürüyordu. “Müslümcüm artık sigara içme, sana bir şey olursa bu dünyada yapayalnız kalırım” diyordum. “Yok öyle bir şey olmaz” deyip geçiyordu. Ama oldu işte.
◊ Vazgeçiremediniz mi?
- Yok... Hatta bir gün “İçme ayrılacağım senden” diye espri yaptım. Durdu, sesini çıkarmadan baktı. Cebinden paketi ve çakmağı çıkarıp sigarayı yaktı. İnat gibi geldi, üzüldüm, alıp başımı dışarı çıktım. Bütün sahili dolaştım. En sonunda geldim, arabayı garaja bıraktım, yukarıya çıktım. Kapıyı açtım ama gecenin 11’i olmuş... Yavaş yavaş girdim içeri, o da salon kapısından banyoya doğru yürüyormuş. Ürktü birden. “Ne böyle hırsız gibi giriyorsun eve” dedi. Yine bozuldum, “Ay çıkayım” dedim, tuttu kolumdan. “İçme Müslüm” dedim yine, “içme”... Ama doktordan dönüşte sigarayı bıraktı. 27 gün hiç içmedi.
“AMELİYATA HAZIRIM” DEDİ AMA RENGİ LİMON GİBİYDİ
◊ Sonra? Sil baştan mı?
- 27 gün sonra dedi ki “Bir tane içip atacağım”... Eve girdik, paketi eline aldı... “Bırak onu” dedim. Yaramaz çocuklar gibi durdu. Bir tane yaktı, yarısında söndürdü. Paketi uzatıp “Al bunu at” dedi. Son oldu. Sonra hastaneye gittik. Doktor aldı onu kontrole, dönüşte dedi ki “Ne yaptınız bilmiyorum ama ne kadar iyi Müslüm Bey... Artık ameliyata hazır”...
◊ Ne güzel bir gelişmeymiş...
- Ben de şaşırdım 27 günde ameliyata hazır olmasına. “Yarın ameliyata alacağım” dedi doktor. Ama Müslüm korktu, hem de çok korktu ameliyattan. Eve gittik, ne yedi ne içti tüm gün. Sabah kalktık. Zar zor kahvaltı ettirdim, ilaçlarını içti, çıktık hastaneye gittik. İçeri aldılar bizi. İyiydi, espri yapıyordu falan... Odaya girdik. Doktor geldi “Nasılsınız Müslüm Bey, hazır mısınız?” diye sordu. Müslüm “Hazırım” dedi, boynunu büktü. O zaman rengi limon gibiydi işte.
◊ O gün ameliyata mı girdi?
- Yok, giremedi. Doktor sabah kahvaltı edip etmediğini, ilaç alıp almadığını sordu. “Evet, kahvaltı ettim, ilacımı da içtim” deyince Müslüm, “İlaç aldınızsa olmaz. İki gün sonra gelin” dedi. Biz çıktık. Bu iki gün uyumadı, hep sıkıntılar içinde, yatakta dönüp duruyor.
YAŞADIĞIMIZ O BÜYÜK AŞKI, O DUYGUYU HİÇBİR OYUNCU VEREMEZ
◊ Peki bu filmde nasıl bir Müslüm Gürses, nasıl bir Muhterem Nur izleyeceğiz?
- Bilmiyorum ki ben de... Kendimi göreceğim, bu çok ilginç olacak kendi adıma tabii...
◊ Bir de o büyük aşkı da izleyeceğiz herhalde.
- O büyük aşkı hiç kimse göremeyecek. Dünyanın en büyük oyuncuları bile veremez tam olarak o duyguyu.
KEŞKE ISRAR ETMESEYDİM KEŞKE HASTANEYE GÖTÜRMESEYDİM
◊ Vazgeçmeyi düşünmedi mi hiç o stresle?
- Hep onu düşündü... Sonunda da “Ben ameliyat olmaktan vazgeçtim” dedi zaten. “Ne diyorsun Müslüm” dedim. Keşke itiraz etmeseydim, keşke götürmeseydim. Başka hastanelere götür, doktorlara götür, sor soruştur değil mi...
◊ Sonraki süreç nasıl ilerledi?
- Evden çıkmıyordu. İki gün boyunca dışarı adımını atmadı. “Ameliyat olmayacağım” deyip duruyordu. Ameliyat günü geldi. Hâlâ direniyor, istemiyor. Hatta “Çok ısrar ediyorsan sen git ameliyat ol” dedi. İlk defa bana öyle davranıyordu. Oturdum koltuğa, “Peki gitmeyelim” dedim. Dışarıda da arabalarda bekliyorlar bizi. Sonra koridordaydım, geldi yanıma, “Hadi kalk, gidiyoruz” dedi.
◊ İnanın sizi dinlerken içim sızladı...
- Ya ben ne yapayım... O hali hep gözümün önünde. Gitti içeri, salonun her köşesini dolaştı. Salona bakıyor, camdan dışarı bakıyor, duvarlara bakıyor. Oradan çıktı, mutfağa girdi. Ne yapıyor diye ben de onu takip ediyorum, korkudan kafayı mı yedi acaba diye düşünmeye başladım, o derece. Gitti yatak odasına, dolapları açıyor, elbiselerine bakıyor.
Banyoya bile girdi. Sonra yavaş yavaş yanıma geldi. “Canım sıkılıyor, ameliyat olmak istemiyorum” dedi tekrar. Sonra sakinleşti ama, başladı espri yapmaya.
SON BİR ACI SES DUYDUM: “MUHTEREM BIYIKLARIMI KESTİM!”
◊ Ve çıktınız yola...
- Çıktık. Girdik hastaneye... Ameliyat için hazırlıklar başladı, tekrar gerildi. Hemşireler geliyor, sakinleştirici yapıyorlar, onları kovalıyor düşünün. Derken odaya başka bir doktor girdi, dedi ki “Müslüm Bey ben sizin fanatik hayranınızım, sizi çok seviyorum”. Sonra sarılıp öptü. Müslüm de tekrar sakinleşti, konuşuyor gülüyor. Ama...
◊ Ama?
- Doktora “Bir şey soracağım size, ben nereden ameliyat olacağım?” dedi. Doktor dedi ki by-pass... “Ama nereden?” diye ısrar ediyor Müslüm. “Göğüs kafesinizi açacaklar” denince her şey tekrar altüst oldu. “Kalk eve gidiyoruz” dedi bana. Beni de bir korku aldı aslına bakarsanız. Ama çıkmadık oradan, çıkamadık. Kocam girdi banyoya. Vücudundaki tüyleri, göğsündeki kılları, bıyıkları kesildi. Son bir ses duydum. Acı, çok acı... Hiç bıyıklarını kesmiyordu. “Muhterem” diye seslendi banyodan, “Bıyıklarımı kestim”... Bir çıktı ki limon gibi sapsarı. Geldi yanıma, o sakin Müslüm gitmiş, korkulu bir yüz gelmiş. Alıp götürdüler. Giderken durmadan ceketini işaret ediyor o korkuya rağmen... Bir gün önce yeni telefon almıştım ona, sahip çıkmamı istiyor. “Merak etme alır eve götürürüm” dedim. Ama öyle bir garip ruh hali, yerimden kalkıp arkasından gidemedim. Aldılar götürdüler kocamı, yüreğime bir acı oturdu.
YILBAŞINDA ODAYA ÇIKACAKTIK AMA OLMADI ÖLÜME GİTMİŞİZ MEĞER
◊ Ameliyattan hemen sonra mı geldi kötü haberler?
- Yooo... Saatler sonra “Ameliyat iyi geçti” diye haber verdiler, “Siz şimdi eve gidin, yarın sabah gelirsiniz, size ekrandan gösteririz” dediler. Gittim eve. Gece boyunca acayip rüyalar gördüm. Acıdır ki o rüyalarım gerçek oldu. Sabah gittim hastaneye, ekrandan izliyorum. Elini kaldırdı, “Hayatım merhaba, dostlara selam” dedi. Aşağıya indim sonra ama çok kötüydü. Uykuya dalmış zaten ben inene kadar. Sonra orada uzun zaman yattı. Yılbaşında yukarı çıkacaktık, odada olacaktık. Çıkamadık. Orada kaldı. Enfeksiyon kaptı çünkü... Söyleyemiyorum artık. Gerisini söyleyemiyorum. Orada iki gün duran çıkıyordu. Biz yattık tam dört ay. Bir daha da çıkamadık. Ölüme gitmişiz meğer. Onu hastanenin yüzünden kaybettim. Kestiler, vücudunda delinmedik yer kalmadı.
MADEM MÜSLÜM’ÜN İÇİ MAHVOLMUŞTU NEDEN “AMELİYATA HAZIR” DEDİNİZ!
Sonradan doktoru televizyonlara çıkıp çok garip sözler sarf etti. Onun için çok kırıldık, öleceğimi bilsem o hastaneye gitmem bir daha...
“Müslüm Bey’in zaten içi mahvolmuştu” dedi. Madem içi mahvolmuştu, o zaman geldiğimizde neden ameliyata aldınız? Neden “Tamam, ameliyata hazır” dediniz?
33 yıl içki içmedi adam inanır mısınız? Sen nasıl bunu söylüyorsun? Çok üzüldüm. Allah bildiği gibi yapsın.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş