Parlak beyinler

CUMHURBAŞKANI Erdoğan İslam dünyasının “en parlak beyinlerini Batı’ya kaptırdığını” söyledi.

Haberin Devamı

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Kazakistan’ın başkenti Astana’da “Bilim ve Teknoloji Zirvesi”ni açan Erdoğan eğitimin önemini vurguladı. İslam dünyasında nüfusun yüzde 55’inin okuryazar olmadığını hatırlattı, beyin göçünden yakındı.

Cumhurbaşkanının bu duyarlılığı elbette memnuniyet vericidir ama Türkiye’nin durumuna da bakmak gerekir.

TÜRKİYE’NİN DURUMU

AK Parti iktidarında eğitim yatırımları, okul ve üniversite sayıları, AR-GE’ye milli gelirden ayrılan pay arttı.

Bu nicelik gelişmelerinin yanında, şu vahim gerçekleri de görmeliyiz:

- Bilimsel yayın sayısında çok gerilerimizden gelen İran 2010 yılında Türkiye’ye yetişti ve Türkiye’nin önüne geçti.

- THE’ye göre, dünyadaki başarılı üniversiteler sıralamasında bizim üniversitelerimiz seviye kaybediyor. Dünyadaki 30 bin üniversiteden ilk 1000’e giren üniversitelerimizin sayısı 18’den 8’e düştü. İlk 350’ye giren 4 üniversitemiz vardı, bunlar 350’nin altına düştüler.

Haberin Devamı

- Ortaöğretimde PISA’da öteden beri başarılı değiliz. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) raporuna göre, ortaöğretimin kalitesi konusunda uluslararası sıralamada 2008 yılında 91’inci sıradaydık. 2016-2017 raporunda 105’inci sıraya düştük! (Özcan Kadıoğlu, Dünya, 23 Ağustos)

ÜNİVERSİTE VE SİYASET

Ayrılan para arttığı halde kalite yarışında başarısız kalmamızın sebepleri neler olabilir? Uzmanların günlerce irdeleyip müzakere etmesi gereken dev bir sorun.

Dilerim, YÖK dünyada başarılı üniversitelerin nasıl yönetildiğine dair akademik bir rapor hazırlar.

İşte akademik bir görüş: İnönü Üniversitesi’nin eski rektörü Prof. Cemil Çelik, başarılı bir yöneticiydi; İÜ’yü Avrupa’yla rekabet eden bir tıp merkezi haline getirmişti. “Üniversitenin İdeolojik Kimliği Olur mu?” başlıklı yazısında, siyasi ve ideolojik atmosferin bilime nasıl zarar vereceğini anlatıyor. Bugünkü durumu şöyle tasvir ediyor:

“Önceki dönemlerin yaptığı yanlışlıkları, ideolojik saplantıları ‘bu sefer sıra bizde’ diye tekrar etmenin bilim üretimine faydasının olmadığını hepimiz yaşayarak göreceğiz.” (Karar, 15 Ağustos)

Bugün yazılan bir akademik makale, kabaca 3 yıl sonra bilimsel dergilerde yayınlanabilir. OHAL uygulamalarının yarattığı ortam yüzünden üç-dört yıl sonra bilimsel yayın indekslerinde birkaç basamak düşebiliriz diye endişeliyim.

Haberin Devamı

“Batı’ya göç” arzusu da akademyada sıkça işittiğimiz bir eğilimdir.

BİLİMİ KONUŞALIM

Üniversitelerin başarılı olması için nasıl bir yönetim tarzı gerektiği konusunda birçok bilimsel araştırma gösteriyor ki, “kaynak” çok önemlidir ama yetmez. Üniversite yönetimlerinin tam özerk, üniversitelerde atmosferin tam özgür olması şarttır.

Siyasi müdahale ve her türlü ideolojik tutku bunu bozuyor. Bizde dün de bugün de böyledir.

Milli Eğitim’de ilköğretim müdürleri bile değiştirildi. Atamalar “liyakat” kriteriyle mi yapıldı? Öyleyse niye 105’inci sıraya indik?

Aziz Sancar Hocamızla hepimiz gurur duyuyoruz. Nobel kazandığında, Türkiye’de kendisinin kariyerinden önce ideolojisinin merak edildiğinden nasıl üzüldüğünü anlatmıştı. Şu sözler de onundur:

Haberin Devamı

“Türkiye’de TV’leri açmıyorum, her gün kavga gürültü var!” (28 Mayıs 2016)

Bu siyasi atmosfer gençlere bilim motivasyonu, üniversiteye güven duygusu verir mi?!

Siyasetin gündeminde ideoloji ve kavga biraz aşağılara çekilmeli, eğitim ve bilim baş sırayı almalıdır.

 

Yazarın Tüm Yazıları