Paylaş
Hele de annelerin evlat acısı.
Pazar günü Yılmazların evine taziyeye gittim. Cenazede kalabalıktan Yılmazlara yaklaşamadım, belki de iyi oldu çünkü yıllar öncesinden, mutluluk ve ikbal dönemlerinden tanıdığım bu iki insanı, böylesine üzgün, böylesine bitkin görmek kolay değil.
Sonu felce doğru giden bu amansız hastalığı yaşarken sevgili Yavuz’un ne kadar acı çektiğini tahmin ediyorum.
38 yaşında ve hayatı başarılarla dolu gencecik bir insanın yolunu kesen karamsarlık ve kapkara umutsuzluk... Daha fazla dayanamadı demek ki.
Allah rahmet eylesin.
İntihar hiç tasvip edilemez, kalanlara da büyük acı veriyor.
AMANSIZ HASTALIK
Sanırım bir yıl önceydi, karşılaştığımızda Yılmaz, oğlu Yavuz’un hastalığından bahsetmiş, “Hiçbir şeyden mutlu değil” demişti. Bir babada görülebilecek ıstırabın tamamını görmüştüm yüzünde.
Sorup deşmemiştim.
Taziyeye gittiğimde “7 yıldır tedavi görüyordu” dedi:
“Başvurmadığımız yer kalmadı, çare bulamadık. Hastalığı çok ileri safhalardaydı, artık ilaç kabul etmiyordu...”
Sözleri boğazında düğümlendi, sustu.
Benim de boğazım düğümlendi, ben de sustum.
Mesut Bey kalabalığı yarıp gelebilenlerin taziyelerini kabul ediyordu.
Anavatan Partili eski bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, teşkilat yöneticileri...
EVLADINI KAYBEDEN ANNE
Evin içi, dışı çok kalabalıktı. Çevremizdeki kalabalık kenara çekilip birine yol açıyordu; Berna Yılmaz...
O güler yüzlü, o zarif hanımefendi şimdi “evladını kaybeden anne” idi; bitkindi, mecalsizdi, gözleri şişmişti, kanı çekilmiş gibi sapsarıydı.
Taziyeye gelenlere teşekkür ediyordu.
Taziyeye gelen Meral Akşener’le kucaklaştıklarında ikisi de ağlıyordu.
Evlat acısı ama hele de annelerin evlat acısı!
Ve evlatların anne sevgisi...
Yavuz vefatından önce Amerika’da tedavide bulunan annesinin sağlığını sormak için babasına telefon açmıştı. Sevgili Yavuz’un belki de yıllardan beri tadamadığı mutluluk, onun son mutluluğu, annesinin sağlığının iyi olduğunu öğrenmesiydi.
‘YİĞİT İKEN ÖLENLER’
Taziyede ve cenazede Recaizade Ekrem ve Yunus Emre beni bırakmadı... Recaizade’nin genç yaşta ölen torunu Nejat için yazdığı şiir dilimden düşmedi:
Gittin ama yavrum on beş yaşında
Yakışmadı adın mezar taşında
Sevgili Yavuz da başarılarla dolu taptaze bir ömrü arkada bırakarak 38 yaşında gitti...
Ve Yunus Emre:
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
Sevgili Yavuz da yiğit iken öldü; makamı Yunus Emre’nin yanı olsun.
Sevgili Yavuz, bu dünyada yaşayamadığın mutluluk, öbür dünyada senin için ebedi ecir ve sevap olsun.
Ölümler acıdır fakat genç ölümleri dayanılmazdır. Evladını kaybetmiş bütün ıstıraplı yüreklere sabır diliyorum. “Gök ekini biçmiş gibi” toprağa düşen bütün gençlere ve bütün şehitlerimize Allah’tan sonsuz rahmetler niyaz ediyorum.
Paylaş