Paylaş
Bizim hükümetin Almanya ve Belçika’ya “AB kriterlerini” ve “ifade hürriyetini” hatırlatması da elbette çok iyi oldu ve yeri geldiğinde bu ilkeleri bizim hükümete hatırlatmak bakımından da iyi bir referanstır.
“AB kriterleri, ifade hürriyeti” evrensel hukuki değerlerdir.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bu konuda hükümeti desteklemesi, Deniz Baykal’ın da aynı amaçla Almanya gezisini iptal etmesi çok isabetlidir.
Başbakan da bunun için teşekkür etti.
Bunlar, yüzyıllık siyasi hayatımızdaki pek nadir görülen “bahar havası”nın güzel bir örneğidir. Keşke kalıcı olsa bu medeni davranışlar.
HAYIR OYLARI VE TERÖR
Yüzyıllık siyasi hatamızda siyasi güç mücadeleleri çok sert geçti, hatta siyasi amaçlı idam sehpaları kuruldu!
İttihat ve Terakki’den beri muhalefeti “hain” diye suçlamak da çatışmacı kültürün bir örneğidir. Muhaliflerine göre de İttihatçılar haindi.
Hâlâ tarihe bir hainler geçidi gibi bakanlar az değildir!
Son zamanlarda hayır oylarının “Kandil, PKK, FETÖ’yle beraber” olacağı söylenebiliyor!
12 Eylül’e bakışta yahut çözüm sürecinde veya 2010 referandumunda kim kiminle beraberdi?!
Hayır oylarını böyle “terörle beraber” diye gösterince, evet oyları da her sorunu çözecek sihirli değnek oluveriyor: Terörü bitirecek, ekonomiyi hızlandıracak, Türkiye’yi uçuracak falan...
Son olarak Sayın Başbakan Yıldırım “Evet çıkacak, terör bitecek” diye konuştu.
ENGEL NE?
Fakat şimdiye kadar terörün bitirilmesine Başbakanlık kurumu ve Bakanlar Kurulu mu engel oldu?!
Böyle soruyorum, çünkü yeni sistemde Başbakanlık kurumu ve Bakanlar Kurulu kaldırılıyor, yetkiler “tek kişide” toplanıyor.
Bu değil de yeni sistemde “hızlı kararlar alınacak” da o sayede mi terör bitecek?
Fakat Cumhurbaşkanı hangi talimatı verdi de Bakanlar Kurulu savsakladı? Hatta Bakanlar Kurulu toplanmadan bile gerektiğinde elektronik imza ile karar yazılmıyor mu?
Terörü bitirmek için hangi yetki istendi de Meclis vermedi?
Aksine, hükümet birçok olağan konuda bile Meclis’i devre dışı bırakarak OHAL kararnameleriyle düzenlemeler yapıyor.
Terörün bitirilemeyişinin sebebi sistem değildir, terörün “asimetrik” tabiatıdır.
İşte, aynı iktidar “çözüm süreci”ni uyguladı, ona göre konuşmalar yaptı... Bugün o konuşmalardan tamamen farklı vurgularla teröre karşı mücadele yürütüyor.
ANAYASA FETİŞİZMİ
Temel sorun değerli tarihçi Şükrü Hanioğlu’nun deyimiyle “anayasa fetişizmi”dir. Şu veya bu anayasanın bütün sorunları çözeceğinin sanılması veya öyle gösterilmesidir.
Osmanlı Kanun-u Esasi’si bu umutla ilan edilmişti.
1909’da yapılan değişiklikle padişaha karşı yasama güçlendirilmişti. 1912’de ise uysal Sultan Reşad’a Meclis’i fesih yetkisi verilerek İttihat ve Terakki iktidarı güçlendirildi.
Bugün Adalet Bakanı’nın “başkanlık sistemi” gibi gösterdiği 1924 Anayasası da Tek Parti’yi güçlendirecek şekilde yazılmıştı.
Darbeler bürokrasiyi güçlendirmişti.
Bugün de iktidar kendini “güçlendirecek” benzersiz bir sistemi öneriyor.
Halbuki doğrusu, şu veya bu kesimi “güçlendirmek” amacıyla değil, denetim ve denge ilkelerini güçlendirmek amacıyla ve elbirliğiyle anayasa yapmaktı.
Ama bugün iktidar Başbakan Yıldırım’ın deyimiyle “kahir ekseriyet”e dayanmayan bir sistem öneriyor. İktidar hayır oylarını terör örgütleriyle “beraber” gibi göstermekten bari sakınmalıdır.
‘Evet’ler ve ‘hayır’lar eşit saygınlıktadır. Hiç olmazsa bu ahlaki ve hukuki hakikati açıkça beyan etmelidir iktidar.
SON 24 SAATTE NE OLDU? - HÜRRİYET TV
Paylaş