Paylaş
Başbakan dün TV’lerdeki açıklamasında bunun ne kadar karmaşık ve gergin bir dönem olacağını anlattı:
“Sınır kapıları, havaalanları, petrol boru hatları, iletişim hatları, enerji nakil hatları merkezi hükümetin sevk ve idaresindedir... Burada zorluklarımız var, bunlardan bir tanesi sınır kapılarında fiilen şu anda Peşmerge yönetimde. Irak onlardan sınır kapılarını teslim almak istedi. Bunlar o teslimatı yapacaklar mı, yapmayacaklar mı, onu da takip etmemiz lazım.”
Başbakan konuşmasında “Bağdat ile daha sıkı bir diyalog” içinde olacaklarını da birkaç defa vurguladı.
Bu konular hayati derecede önemlidir ve çok karmaşıktır, çatışmalara yol açabilir.
KERKÜK SORUNU
Herkesi alarme eden diğer bir konu başta Kerkük olmak üzere, Irak Anayasası’nın 140. maddesindeki “ihtilaflı bölgeler”in durumudur. Bu bölgeler etnik olarak çok karmaşık olduğu için çözüme bağlanamamış, geleceğe ertelenmişti:
- Kerkük vilayetinden sürgün edilmiş olanlar geri dönecek, sonradan yerleştirilenler eski yerlerine gönderilecekti.
- Kerkük’ten ayrılmış yerler tekrar Kerkük vilayetine bağlanacaktı.
- Böyle normal nüfus yapısına ulaştıktan sonra uluslararası gözetim altında nüfus sayımı yapılacak, ondan sonra da referanduma gidilecekti.
Bağdat ve Iraklı Araplar kanlı Şii-Sünni kavgasına daldılar. İran’ın eli güçlendi. Bu dönemde Ankara da sorunları yatıştırmak yerine Bağdat’la çatıştı.
Barzani’nin eli güçlendi.
DAEŞ karşısında Irak ordusu kaçtı!
Peşmerge Kerkük’e hâkim oldu ve Barzani “Irak Anayasası’nın 140. maddesi uygulanmış oldu” diyerek, Kerkük’ü kendi bölgesel yönetimine kattı. (27 Haziran 2014)
PETROL, BARUT FIÇISI
Halbuki nüfus normal haline getirilmemiş, normal nüfusla referandum da yapılmamıştı.
Dahası Barzani yönetimi kendi anayasasında Kerkük’ü “Kürdistan’ın başşehri” olarak ilan etmişti.
Türkmen ve Arap bu emrivakiyi kabul eder mi?
Kerkük sadece duyguların odaklandığı bir vilayet değil, petrol sebebiyle de fevkalade “ateşlenebilir” bir barut fıçısıdır.
Ateşlenebilir sorunları görüşmelerle çözmeye çalışmak yerine Barzani bölgesel gerilimlerden ve Ankara’nın PKK’ya karşı kendisiyle işbirliği yapmasından da yararlanarak bir “statüko” oluşturdu.
Dün ‘referandum’la bunu pekiştirmek istedi.
‘SAVAŞ FALAN YOK’
Uluslararası tepkileri yumuşatmak istedikleri de belli. Barzani yönetimi referandumun hemen bağımsızlık anlamına gelmediğini, Irak’la konuşacaklarını söylüyor.
Neçirvan Barzani dün “Türkiye’ye şükran borçluyuz” diye açıklama yaptı; doğrudur bu. Türkiye’nin tepkisi en azından bu dönemde askeri müdahale şeklinde olmayacak; olmamalı da...
1926 antlaşmasının Türkiye’ye askeri müdahale hakkı verdiği yolundaki spekülasyonlar doğru değildir; yetkililerimiz de bundan bahsetmiyor zaten.
Nitekim Dışişleri’nin resmi bildirisinde “ortaya çıkacak ortamı istismar etmek isteyebilecek bazı radikal unsurların ve teröristlerin milli güvenliğimizi hedef alan eylemlere kalkışması halinde” ve bir de “Irak genelinde milli güvenliğimize yönelik her türlü tehdit karşısında uluslararası hukuktan ve TBMM’nin verdiği yetkiden kaynaklanan tüm önlemleri alacağımızı bir kere daha vurguluyoruz” denilmektedir.
Başbakan da aynı kavramları tekrarladı, “vatandaşımız rahat olsun, savaşa falan girdiğimiz yok” diye konuştu.
Evet, Türkiye soğukkanlı ve hesaplı olmalıdır.
Paylaş