Paylaş
Toplumu ve firmaları motive etmek için hedefler koymak çok iyidir fakat somut programları yapılmazsa hedefler gerçekleşmiyor.
Önce ‘gidişat’a bir bakalım.
BAŞARILAR DÖNEMİ
Sayın Erdoğan “500 milyar dolar ihracat” hedefini, 11 yıl önce TİM’de yaptığı konuşmada açıklamıştı. Şöyle diyordu:
“2002 yılında 36 milyar dolar civarında olan ihracatımız 2005 sonunda 73 milyar dolara yükseldi. 2010 yılında 100 milyar doları yakalamak istiyoruz. Cumhuriyet’in 100. yılında inşallah el ele, omuz omuza vereceğiz, ihracatta 500 milyar dolara Türkiye’yi ulaştıracağız.” (24.3.2006)
Ekonomi o kadar dinamikti ki, 2010 yılında ihracat 113 milyar dolara sıçrayacaktı.
O dönemde iktidar uzlaşmacı ve reformist politikalar izliyor, AB sürecine dört elle sarılıyor, AB kurumlarından alkışlar alıyordu.
Bu güven ortamı Türkiye’ye “cazibe” kazandırıyor, yabancı sermaye girişi de hızla artıyordu.
SIKINTILAR DÖNEMİ
İzleyen dönemlerde dünya ekonomisindeki konjonktürlerin etkisi oldu fakat bizde siyasi ve diplomatik ortamın gerginleşmesi de ekonomik performansımızı olumsuz etkiledi.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek 11 Aralık 2015 gibi nispeten sıkıntılı bir dönemde bile “AB sürecinin canlanması üç temel çıpamızdan biri olacak” diyordu.
Bugün bu alanda hayli sorunlu bir durumdayız.
Daha önemli faktör eğitimdeki başarısızlıktır ki bunu Cumhurbaşkanı da defalarca söyledi.
Emek yoğun ekonomilerde “daha çok çalışarak” ekonomik büyüme mümkün. Fakat Türkiye artık “daha verimli çalışarak” yani teknoloji ile büyüme aşamasına geçmek zorundadır, bu da eğitime bağlıdır.
İLLE DE EĞİTİM
Güney Kore çok iyi bir örnektir. Emin Çapa’nın CNN Türk’teki “Dünyanın 1001 Hali” programını izlerken not ettiğim birkaç rakam:
1983 yılında Türkiye ve Kore’nin milli gelirleri kabaca eşitti.
2010 yılında biz 731 milyar dolara ulaştık; Kore 1 trilyon dolara ulaştı.
2019 yılında biz 1 trilyon 50 milyar dolara ulaşacağız, Kore ise 1 trilyon 900 milyar dolara yaklaşacak!
Makas açılıyor, niye?
PISA sınavlarında Türk öğrenciler 49 ile 52’nci sıralardadır. Koreliler 7 ile 11’inci sıradalar!
Bizde bir milyon kişiye 1.168 araştırmacı düşüyor, Kore’de yaklaşık altı katı, 6.456 araştırmacı!
Demek ki, rasyonel eğitim ve teknolojik sektör planlaması olmadan konulacak yüksek hedefler gerçekleşmiyor bu çağda.
TECRÜBEDEN DERS
Siyasi duygularımızı bir tarafa bırakalım, özellikle de iktidar bu duygulara kapılmadan düşünmeli: 2006 yılında ekonomi gerçekten çok iyi gidiyordu. O zaman 2023 yılı için 500 milyar dolar ihracatı tasavvur etmek, bunun heyecanını duymak tabii idi.
Bununla kalmayıp “500 milyar dolar ihracat yapacak bir ülkenin eğitimi nasıl olmalıdır?” diye çalıştaylar, şûralar toplansaydı, değişik görüşlere başvurulsaydı...
Müfredat ve okullaşma politikaları buna göre belirlenseydi, ekonomide daha ileri bir noktada olmaz mıydık?
Evet, her şey zamanında düşünülemeyebilir, hiç olmazsa şimdi bu tecrübeden ders alarak eğitimi biraz da eğitimcilere bırakalım, ne tür insan istediklerini iş dünyasına soralım.
Yeni nesillere siyaset ve ideolojiden önce bilim, teknoloji ve sanat heyecanları verelim.
Paylaş