Paylaş
Son zamanlarda yeniden hararetle tartışılır oldu definecilik.
En önemli sebebi, bu konuda bir de derginin çıkmış olması. Cinlerden işaretlere kadar pek çok başlığın yer aldığı dergide, antik dönemde kullanılan dayanıklı Horasan harcının nasıl kırılacağına kadar bilgiler de bulunuyor. Meseleyi iyice anlamak için hem derginin yönetimiyle hem de itirazı olan arkeologlarla konuştuk. Bununla da yetinmeyip bir defineciyle araziye çıktık. Fotoğraf çekimi için rastgele gittiğimiz alanda bir Bizans sikkesi bile bulduk.
Basında tarihi eser kaçakçılığıyla ilgili pek çok haber yer alıyor. Ancak uzmanlara göre bu haberlerde geçen rakamların çoğu gerçeği yansıtmıyor. Özellikle paralar çok abartılıyor. Ayrıca ele geçirilen çok sayıda tarihi eser de medyaya yansımıyor.
Tartışma ocak sonu başladı. ‘Define’ adında bir dergi basılmış, arkeologların yoğun tepkisini toplamıştı. Piyasada dergiyi aradım; bayilere, kitapçılara baktım, yoktu. Sonra sadece internet üzerinden satıldığını öğrendim. Üç sayı çıkmıştı, üçünü de satın aldım. Kampanyalı fiyatı üç sayı için 60 TL idi (tek sayı 30 TL). Kargoyla geldi ama fatura verilmedi.
Tek tek incelemeye başladım. İlk sayı define haritalarıyla başlıyor. İçinde arazide arama yöntemlerinden Türkiye’nin altın haritasına, işaretlerden eşkıya belgelerine kadar birbirinden ilginç konular yer alıyor.
‘Mezarlık’ bölümü büyük yer kaplıyor. Girişleri detaylı anlatılırken, mezar çeşitlerine dair de bilgi veriliyor. Sit alanları ele alınmış ancak buralarda kazı yapmanın yasak olduğu belirtiliyor.
Ermeni evleriyle ilgili de ilginç bilgiler var. Definecilerin buralarda çok arama yaptığı çünkü bulunan gömülerde genelde altın olduğu vurgulanarak, dikkat edilecek hususlar belirtiliyor. İlginç kısımlardan biri şöyle:
“Evin içerisinde göbek taşı vardır. Genellikle hediyeler bu göbek taşının altındadır. Fakat acele bu taşı oynatmamak gerekir çünkü ev üstümüze çöker...”
Kaynaklar genelde internetten derlenmiş. Ancak bazı köşe yazarları da dergiye katkıda bulunmuş. Misal; ikinci sayıda Arif Arslan, ‘Cinlere Soru Sormak’ başlığıyla bir yazı kaleme almış. Üçüncü sayıda ‘Medyum Kağan’ın ‘Ben de Define Buldum’ başlıklı yazısında, bulup müzeye teslim ettiği eserlerin makbuzları da var...
Dök limonu, vur balyozu
Üçüncü sayının son bölümünde ise ‘Horasan Harcı Nasıl Kırılır’ başlıklı bir yazı bulunuyor. Antik dönemde kullanılan, yapıları yüzyıllarca ayakta tutmaya yarayan bu harcın balyozla nasıl kırılabileceği anlatılıyor. Ayrıca limon suyu, sirke, alkol ve asit karışımıyla hazırlanan tuhaf tariflere de yer veriliyor.
Derginin ilk sayısında künye yok. İkinci sayıdaki künye bilgilerine göre, imtiyaz sahibi Ak-a Ajans Yayıncılık. Define Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Çakır’ın verdiği bilgilere göre dergiyi çıkaranlar basında yansıtıldığı gibi defineci değil, yayıncı. Çalıştığı ajanstan çıkan ikinci dergi bu ve bir hobi dergisi.
***Kanuna göre bulduğumuz sikkeyi üzerimizde bulundurmak suçtu, üç gün içinde teslim etmemiz gerekiyordu. Ben de İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürdüm.***
50 bin arkeolog varsa 7-8 milyon defineci var
Çakır, derginin kuruluş hikâyesini de şöyle anlatıyor:
“Arkeologlar bize karşı çıkıyor ama dergimizi okumuş değiller. Biz dergide ‘Kaçak kazı yapmayın’ diyoruz. Ayrıca definecilik yaparken ölenler var, insanları bilinçlendirmek istiyoruz. Bu, aslında bir tarih, gezi ve hobi dergisi. Definenin yanı sıra ülkedeki sit alanları, gezip görülebilecek yerler, tarih bilgileri mevcut. Sadece define adı altında da yargılamak yanlış. 50 bin arkeolog varsa 7-8 milyon da defineci var. Bu rakamı sosyal medya kullanımlarından, yorumlardan filan tahmin ediyoruz.”
Peki bu dergiyle amaçları ne? “Ülkede definecilik adı altında doğa ve sit alanları tahrip ediliyor. Biz ‘Bu şekilde yapmayın’ diyoruz. Keşke ‘Bu insanları nasıl durdurabiliriz’ diye arkeologlarla birlikte çalışabilsek... Kapımız açık.”
Çakır, Horasan harcının balyozla kırılma tarifiyle ilgili soruma ise şu cevabı veriyor: “Araştırma ekibimiz var. Birçok kaynaktan bilgi toparlıyoruz. Bu konuda insanları bilinçlendiriyoruz. Bu bilgilerin hepsi zaten sosyal medyada var. Biz insanları doğruya teşvik etmeye çalışıyoruz. Bugün ülkemizde cinayet filmleri de var. Definecilikle ilgili Yeşilçam’da bir sürü film var. Bunlar da teşvik o zaman... Dünyanın her yerinde define dergileri mevcut. Çoğu ülkede yasal. Komşu ülke Bulgaristan’da mesela. Bulgaristan’da defineciler derneği kuruldu. Discovery Channel’da da buna benzer belgeseller var. Bu, sadece bizim ülkemizde yasa çerçevesi içinde cezai şartları da olan bir sistem...”
Çakır, derginin tüm yasal süreçlerden geçtiğini, bugüne kadar da herhangi bir inceleme geçirmediklerini söyleyerek, yakında dördüncü sayılarının çıkacağını belirtiyor.
Bulundurulması dahi yasak olan sikkeler herkese açık alışveriş sitelerinde satışa çıkarılıyor. Fiyatları ise 100 ile 500 TL arasında değişiyor.
Kurumsal hale gelmiş definecilik, ülkemizin bir ayıbı
İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Necmi Karul ise hem ‘Define’ dergisi hem de Türkiye’deki definecilik hakkında şunları söylüyor:
“Derneğe, dergiye müsaade edilmesi hatta definecilik için yapılmış bir yönetmeliğin olması kurumsallığın göstergesidir ve ne yazık ki kurumsal hale gelmiş definecilik bugün ülkemizin bir ayıbı haline geldi. Defineciliğin ortak geçmişimize karşı işlenmiş bir suç olduğunu söylemek sadece arkeologlara düşmemeli, ama anlaşılan o ki, verdikleri zararın boyutunu başkaları ölçemiyor. Defineciliği bir çekmeceden istediğini almak gibi düşünmeyin; bulmak için kepçeyle, dinamitle önüne çıkan her şeyi tahrip etmektir. Tahrip ettikleri yerlerin aslında arkeolojik çalışma yapıldığında güzel, önemli diye tanımladığımız, övünç duyduğumuz ya da turizm getirisi sağlayan yerler olduğunu unutmamalıyız.”
Karul, bu işin en az üç ayağı olduğunu belirtiyor:
“Cinlerden dahi medet uman, akıl sağlığı yerinde olmayan bağımlılar, dedektör satıp aracılık yaparak bunu ranta çevirenler ve bu pazarı açık tutan koleksiyonerler. Tabii medyada arkeolojik eserlere rakam koyarak haber yapanlar da failler arasında. Defineciler iyice cüretkâr davranır oldu, bunun yeni yasal düzenlemelerin habercisi olacağına inanıyorum. Troya, ardından Göbeklitepe yılı ilan eden bir ülkenin üçüncü sayfa haberleriyle yarışır hale gelmiş defineciliği kendine yakıştırmaması beklenir.”
‘Defineciyim’ demekten utanmıyorum
Haberi hazırlarken birkaç hafta çeşitli kanallar aracılığıyla defineci aradım. Birçoğu konuşmak istemedi. Ne adının yazılmasına ne de fotoğrafının çekilmesine razı oldu. Ancak Bolu’da irtibata geçtiğim Aydın Efe Çiçek, teklifimizi kabul etti. 45 yaşındaki Çiçek, defineciliğe 15 yaşında başlamış. Hikâyesi ilginç. Dedesi Memiş Ağa’nın altınlarını aramakla geçmiş ilk 5-10 sene. Ama nafile... Bütün çocuklar, torunlar uğraşsa da altın dolu küpe ulaşamamışlar.
Çiçek için bu, bir meslek. “‘Defineciyim’ demekten utanmıyorum” diyor ve birçok tarihi eser bulduğunu anlatıyor:
“Bugüne kadar hiçbir yeri tahrip etmedim. Zaten bu tahribatı yapanlar, ‘toncular’ dediğimiz, tonlarca toprağı iş makineleriyle kazanlar. Biz ‘tektekçi’yiz. Dedektörle tek tek arıyoruz. Genelde de sikke. Teknolojik aletlerimiz var. Onlarla sahaya gidip yasak olmayan yerlerde arama yapıyoruz. Kazdığımız alan sadece yüzeyde 30-40 santimetre. Kazmayla kazdıktan sonra hemen toprağı örtüyoruz. Hatta doğaya da faydamız var. Kapatmadan önce palamut atıyoruz ağaç olsun diye...”
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne tutanakla teslim ettim
Çiçek’in evini bugüne kadar iki kez kaçakçılık şubeden polisler basmış. Şu anda ticaretini de yaptığı dedektörlerden başka bir şey bulunmamış. Davası halen sürüyor. Bulduğu sikkeleri müzeye teslim ettiğini söyleyen Çiçek, bazılarını hibe ettiğini, bazıları içinse müzenin belirlediği kadar para aldığını belirtiyor: “Son verdiğim tarihi eserler 50-60 adet vardı. En küçüğüne 500 TL verdiler.”
Çiçek ve arkadaşı Oğuz Şahin’le birlikte, olayı yerinde görmek ve aletlerle fotoğraf çekmek için araziye de çıktık. Gittiğimiz yer, Bolu merkez yakınlarındaki Gölköy Gölü.
Önce ‘alan tarama’ dedikleri metal çubuklarla başladılar aramaya. Daha sonra belirlenen yerde dedektörle arama yapıldı. Gelen sese göre de kazmayla 20 santimlik bir yer kazıldı. İlk bulunan, bir teneke kutu içeceğin parçasıydı. İkincisinde sigara paketi denk geldi. Üçüncüde gazoz kapağı, sonra bir çivi.
Yarım saat sonra, tam “Yeter bu kadar” derken son bir ikaz verdi alet. En ince aramayı yapan cihazla sikkeyi bulduk. Ben önce anlamadım bile ama Çiçek ve Şahin hemen tanıdı.
Şahin’in definecilik işindeki asıl görevi ‘sikke uzmanı’ olması. Daha üzerindeki toprağı temizlemeden, onun bir 10’uncu yüzyıl bronz Bizans sikkesi olduğunu söyledi. Gerçekten de öyle çıktı. Kürdanla temizliği yapıldı. Yazılar ortaya çıktı. Sadece fotoğraf çekip cihazları denemek için gittiğimiz yerde bir sikke bulmak tam bir acemi şansı olsa gerek... Kanuna göre bu sikkeyi üzerimizde bulundurmak suçtu ve üç gün içinde teslim etmemiz gerekiyordu. İstanbul’a döndüğümde sikkeyi Arkeoloji Müzesi görevlilerine tutanakla ve ‘bağış’ adı altında teslim ettim...
Eski adı Claudiopolis olan Bolu’da tarihi sit alanları bulunuyor. Ancak 15-20 santimetre toprak altında bulduğumuz sikkenin olduğu yer, sit alanı değildi.
Kanun ne diyor?
Türkiye’de ‘Define Arama Yönetmeliği’ ile kamu görevlileri dışında tarihi eserlerin nasıl aranacağı yasal olarak düzenlenmiş durumda. 21 maddelik yönetmeliğe göre, nerede arama yapılacaksa izin almak için o yerin mülki amirine başvurmak gerekiyor. Ayrıca defineci herhangi bir şey bulursa derhal kazıyı durdurup yetkililere durumu bildirmeli. Bulunan eserin değeri tespit edilip yüzde 50’si defineciye veriliyor. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 74. maddesine göre izinsiz olarak define araştıranlar, üç aydan iki yıla kadar hapisle cezalandırılıyor. Dedektörle define aranması konusunda
herhangi bir istisna yok.
Paylaş