Paylaş
"PEŞİNAT, faiz, ara ödeme yok, küçük küçük taksitlerler var... Tasarrufa dayalı tamamen faizsiz yöntem... 240 aya kadar taksit imkanıyla istediğiniz daireyi alabilirsiniz...” Aslında uzun bir süredir kullanılan ama son günlerde arka arkaya kurulan şirketlerle yaygınlaşan bir ev alma yöntemi, bugünkü Vatandaşın Ekonomisi köşesinin konusu. Ev kadınlarının altın günü modelinin ilham vermesiyle oluşturulan bu yöntem bir nevi imece usulüne dayanıyor. Basitçe anlatmam gerekirse öncelikle bu modeli kullanan bir şirkete gidiyorsunuz. Ev için belirlenen limitler dahilinde bir ödeme planı oluşturuyorsunuz. Örneğin bir şirket 500 bin liraya, bir başka şirket ise 600 bin liraya kadar ev için sisteme katılımcı dahil ediyor. Bunun üstündeki talepler karşılanmıyor. Biz 600 bin liralık ev örneğinden devam edelim. Ödeme gücünüze göre bir taksit sayısı belirliyorsunuz. Biz 600 bin liralık ev için 120 ayı seçmiş olalım. Bu durumda her ay 5 bin lira ödeme yapmamız gerekiyor. Şirket bizi ödeyeceğimiz taksit tutarına göre, bizim gibi ev almak isteyen 40, 60, 80, 100, 120, 140, 160, 200 ve 240 kişilik gruplardan birine dahil ediyor. Her ay kura çekiliyor ve örneğin biz kuradan 10. ayda çıkıyoruz. O güne kadar 10 taksitte 50 bin lira ödemiş durumdayız. Kalan 550 bin lirayı şirket tamamlıyor ve bizi 600 bin liralık bir ev almaya davet ediyor. Türkiye’nin her hangi bir yerinden bulacağımız 600 bin liralık evi satın alıyoruz. Şirkete 5 bin lira taksit ödemeye devam ediyoruz. Taksitlerimiz bitene kadar evimize bu şirket tarafından ipotek uygulanıyor. Yani şirket alacağını garanti altına alıyor. Genelde iki defa taksit dondurma, yani ara verme hakkı veriliyor. Ancak taksitleri ödemeyi tamamen durdurursak eğer evi de teslim almadıysak şirketler genelde o güne kadar biriken paramızı geri ödemeyi vaat ediyor. Ama eğer evi teslim aldıysak ve taksit ödemeyi borcumuz bitmeden durdurursak o zaman ipotek işleme konuluyor.
Kısacası kuradan önce çıkanın evini gruptaki diğerler katılımcılar finanse ediyor. Kuradan geç çıkan ise evine kavuşana kadar grupta kendinden şanslı olanları finanse ediyor.
Arada banka vs. olmadığı için sistemde faiz yok. Sadece bazı modellerde TÜFE’ye endeksli taksit artışları var.
SİSTEM GÜVENİLİR Mİ?
Altın günü modeliyle ev sahibi olma imkanı sağlayan yöntem Türkiye’de çok uzun yıllardır kullanılıyor. Köklü firmalar geçtiğimiz günlerde bu yöntemle binlerce kişiyi ev sahibi yaptıklarını açıkladılar. Son dönemde arka arkaya kurulan şirketler bu işin yaygınlaştığını gösteriyor. Ancak ne yazık ki bu sistem denetimden uzak bir şekilde yasal mevzuat olmadan çalışıyor. Konuyla ilgili geçmişte Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun çalışmaları olduğu biliniyor ancak şu ana kadar tamamlanmış değil. Bu durumda bu sistemle ev almak isteyen vatandaşlarla şirketler arasındaki hukuk tamamen kendi insiyatiflerine kalmış durumda. Eski köklü şirketler güven konusunda daha avantajlı. Yasal boşluktan faydalanıp konuya fırsatçılık olarak yaklaşacak girişimlere karşı, önümüzdeki dönemde mağduriyetlerinin yaşanmaması için bir an önce yasal mevzuat oluşturulması ve şirketlerin tümümün denetim altına alınması önemli. Bu şirketlerin de ‘güven’ imajını kuvvetlendirecek, vatandaşın kafasındaki soruları azaltacaktır..
POSTACI KAPIYI İKİ KERE ÇALAR*
KARGOCU HİÇ Mİ ÇALMAZ?
BANA ulaşan maillerden anladığım kadarıyla kargo işi gittikçe felakete dönüşüyor. E-ticaretin artmasıyla adeta müşteri bombardımanına tutulan kargo şirketleri anlaşılan o ki gönderilerin hızıyla paralel yapılanamıyor. Her hangi bir kargo şirketinin şubesine gittiğinizde göreceğiniz yığılma aslında bunun en temel ispatı. Kargo şirketleriyle ilgili son günlerde sıkça rastladığım şikayet ise ‘Eve geldik yoktunuz. Kargonuzu teslim edemedik. Lütfen şubemizden teslim alınız’ durumu. Kargo şirketleri ‘evde bulamadık’ diyor ama okurlarım evde olduklarını kargo şirketlerinin hiç gelmediğini iddia ediyor. Aynı anda farklı alışveriş sitelerinden bazı ürünler satın alan bir okurum şunları söylüyor: “Farklı alışveriş siteleri olmasına rağmen aynı kargo şirketi ile çalışıyorlardı. Öğleden önce kargo şirketi bir ürünü teslim etti. Başka bir kargom olup olmadığını sordum. Yok dediler. Öğleden sonra aynı kargo şirketinden mesaj aldım. ‘Eve geldik ancak evde yoktunuz. Lütfen ürünü şubemizden teslim alın.’ Evde olmama rağmen kimse kapıyı çalmamıştı. Şubeye giderek ürünümü teslim aldım.”
Hatırlarsanız eskiden PTT benzer durumlarda bizi evde bulamadığında bir not bırakır PTT şubesine davet ederdi. Gerçekten postacıların evimize kadar geldiğini anlardık. Ancak anlaşılan o ki günümüzün kargocuları aynı yöntemi izlemiyor. Araştırdım ne yazık ki bu konuda yasal bir mevzuat yok. Siz gönderinizin peşinden koşmak zorunda, neredeyse bulmak zorundasınız. Bazı şirketler SMS ile bilgilendirme yapıyor ama o da insafa kalmış durumda...
YANLIŞ ŞUBEYE TESLİM EDİLEN KARGO
BAŞKA bir okurum da kargo şirketi ile ilgili yaşadığı durumu şöyle anlatıyor: “Bir kargo göndermek üzere sabah saatlerinde paketimi kargo firmasına teslim ettim. Firma çalışanları kargomun bir gün sonra teslim edileceğini söyledi. Ancak teslimatın olacağı gün akşam üstü saat 16.00’da kargomun teslim edilemeyeceğini öğrendim. Bunun gerekçesi olarak ise kargomu verdiğim adrese ulaştıracak şube yerine, yanlışlıkla farklı bir şubeye gönderdiklerini söylediler. Şubeler arasında transfer yapamadıkları için kargonun dağıtım merkezine geri gönderileceğini, sonrasında doğru şubeye ulaştırılacağı bilgisini verdiler. Yani kargom, şirketin dağıtım merkezine gidecek, bir sonraki gün doğru şubeye ulaşacak, sonrasında verdiğim adrese teslim edilecekti. Kargomun o gün ulaşması gerektiğini, hatam olmadığını söylememe rağmen herhangi bir şey yapamayacaklarını söylediler.”
Paylaş