Paylaş
Cumhurbaşkanı, pandemi nedeniyle genel kurulun bu yılki toplantısına önceki gün bu kez Ankara’dan video aracılığıyla seslendi. Konuşmada Suriye konusu yine geniş bir yer tutmakla birlikte Doğu Akdeniz’deki kriz daha ön plana çıktı.
Ve Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının en çarpıcı noktalarından biri Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıkların çözümü için uluslararası bir konferans toplanmasını önermesi oldu.
ERDOĞAN’DAN MISIR VEİSRAİL’E DOLAYLI MESAJ
Konuyu değerlendirmeden önce Erdoğan’ın bu öneriyi nasıl bir bağlam içinde ortaya koyduğuna bakalım.
Cumhurbaşkanı, konuşmasında Doğu Akdeniz faslına girdikten sonra Türkiye’yi “dışlama amaçlı nafile adımlara” dikkat çekiyor.Sözü bölgedeki doğal kaynaklara getiriyor, ‘dışlanma’ temasını sürdürerek, “Türkiye’nin yok sayılmasının, ne akıl ne vicdanla, ne de uluslararası hukukla izah edilebileceğini” belirtiyor.
Ardından, diyalogla, uluslararası hukuk temelinde, hakkaniyete uygun bir çözüm hedefinden söz ederek, “Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkeler arasında diyalog ve işbirliğini tesis etmeye yönelik çağrımızı burada tekrarlamak istiyorum” diye konuşuyor Erdoğan.
Tabii bu mesajın gittiği ‘kıyıdaş’ adreslerin başında Yunanistan’ın yanı sıra Türkiye’nin ilişkilerinin soğuk bir şekilde seyrettiği ‘hasım’ konumdaki İsrail ve Mısır’ın yer aldığını hemen vurgulamalıyız.
Ancak, konuşmanın daha kritik bölümü bir sonraki cümlede karşımıza çıkıyor. Erdoğan şöyle diyor: “Bu amaçla, tüm bölge ülkelerinin hak ve çıkarlarının göz önünde bulundurulduğu, içinde Kıbrıs Türklerinin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz.”
Böylelikle, yine İsrail ve Mısır’ın da yer alacakları çok taraflı bir işbirliği formatı gündeme geliyor.
AB KONSEYİ BAŞKANI DA DESTEKLİYOR
Aslında bu yönde bir öneri daha önce AB Konseyi Başkanı Charles Michel tarafından da telaffuz edilmişti. Michel, 4 Eylül tarihinde bölgede gerginliğin iyice tırmandığı bir sırada yaptığı açıklamada Doğu Akdeniz’deki sorunların çözümü için bir uluslararası konferans toplanmasını önermişti. Michel, konferansın katılım çerçevesini ‘bölgedeki başlıca ülkeler ve NATO’ olarak çizmişti.
Michel, “Bu, bölgede gerilimi aşağı çekmenin ve diyalog kanallarını açmanın en iyi yolu olabilir” dedikten sonra öneriyi Atina ve Ankara’ya da açtığını belirtmişti. AB yetkilisi, konferansın deniz yetki alanlarının sınırları, enerji, güvenlik ve göç gibi çetrefil konuları ele alabileceğini kaydetmişti.
Geçen pazar günü Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da DHA’ya mülakatı aracılığıyla benzer bir mesaj vermiş, Mısır ve İsrail gibi ülkelerle yaşanan siyasi anlaşmazlıkların enerji alanında işbirliğine engel olmaması gerektiğini ifade ederek, Türkiye’nin “Kıyıdaş ülkeler arasında adil ve paylaşımcı bir enerji konferansına ya da sürecine olumlu baktığını” açıklamıştı.
Kalın, bu tutumun Erdoğan tarafından AB Konseyi Başkanı Michel ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel’e (önceki gün gerçekleştirilen üçlü görüşmede) iletileceğini de söylemişti. Kalın “İhtilaflı alan, bölge diye tarif edilen yerlerde de bir zenginlik varsa bunlar paylaşılabilir. Bunların mekanizmaları, modaliteleri geliştirilebilir, çalışılabilir. Bu zor ve imkânsız bir şey değil. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını bütün ülkelerin faydasına olacak bir kaynağa, bir değere dönüştürebiliriz” diye konuşuyor.
Kuvvetle muhtemeldir ki, konferans konusu AB’nin aslında bugün başlaması planlanan ancak George Michel COVID-19 şüphesi nedeniyle karantinaya girdiği için önümüzdeki haftaya ertelendiği açıklanan AB liderleri zirvesinde de gündeme gelecektir.
KAHİRE’DE GAZ FORUMU İMZA TÖRENİ
Erdoğan bu öneriyi BM Genel Kurulu’nda gündeme getirdiği önceki gün Kahire’de bu konuyu yakından ilgilendiren bir anlaşma töreni düzenlendi. Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi (KRY), İtalya ve Ürdün arasında ‘Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun bir bölgesel örgüt olarak kuruluşuna ilişkin anlaşma videokonferans yoluyla imzalandı.
Üye ülkeler arasında bir gaz pazarı kurulmasını öngören bu forumun oluşumuna ilişkin ilk adımlar geçen yıl atılmıştı. ABD ve AB’nin ‘gözlemci’ statüsü talep ettiği, Fransa’nın da üye olarak katılmak için başvurduğu bu forum başından beri Ankara’da ciddi bir rahatsızlık yaratıyor.
Geçen 16 Ocak’ta bu foruma katılan ülkelerin Kahire’de örgütün kuruluş tüzüğünü imzalamaları üzerine Dışişleri Bakanlığı oldukça ağır bir açıklama yaparak bu gelişmeye tepki göstermişti. Dışişleri Sözcüsü Hami Aksoy, söz konusu forumu “Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminin dışında bırakma hayalleri kuran bazı ülkelerin siyasi saiklerle kurdukları, gerçeklikten uzak bir oluşum” olarak nitelemişti.
KKTC NASIL KATILACAK?
Türkiye’nin AB Konseyi Başkanı’nın açıklamalarıyla paralel görünen konferans önerisi ise bu noktada henüz düşünce aşamasındadır. Ayrıca, bu önerinin uygulanması yönünde ilerleme sağlanacaksa, bir dizi ‘dikenli’ siyasi meselenin de çözüme kavuşturulması gerekecektir.
Bunlardan birincisi, Türkiye ile KRY arasında diplomatik ilişki bulunmamasının yol açabileceği güçlüklerdir. Aslında Türkiye ile KRY üye oldukları uluslararası kuruluşların çatıları altında pekâlâ bir araya gelebiliyorlar. Buradaki temel sıkıntı KKTC’nin nasıl bir formül altında bu konferansa dahil edileceği, KKTC’nin çıkarlarının nasıl gözetileceği başlığında beliriyor. Bu noktada bir dizi yaratıcı formüllün bulunması zorunludur.
Bir başka kritik sorun daha var. Dünkü yazımızda da vurguladığımız üzere, bu güçlük Türkiye’nin İsrail ve Mısır ile ilişkilerinin siyasi düzeyde son derece soğuk bir şekilde seyrediyor olmasıdır. Aradaki soğukluğa rağmen Türkiye ile bu ülkeler arasında bir işbirliği ikliminin yaratılıp yaratılamayacağı önemli bir soruyu oluşturuyor. Her halükârda böyle bir konferans düşüncesinin kuvveden fiile çıkabilmesi için Türkiye ile Mısır ve İsrail arasında bazı adımların atılması gerekebilecektir.
Bu konferans düşüncesinin hayata geçirilebilmesi konusu Türkiye açısından önümüzdeki dönemin önemli sınamalarından biri olarak görünüyor.
Paylaş