Paylaş
İdlib denildiğinde gözler bu örgüte çevriliyor. Sözgelimi, Türkiye ile Rusya İdlib’e ilişkin bir anlaşmaya vardıklarında, uygulamanın başarı şansı belirli ölçüde bu örgütün sahada nasıl bir tavır alacağı sorusuna bağlanıyor.
Sahada önemli bir aktör olduğu konusunda şüphe yok. Örneğin, Türk-Rus askerleri M-4 otoyolu üzerinde ortak devriye düzenleyip protestolar nedeniyle bu faaliyeti kısa kesmek zorunda kaldıklarında işin arkasında yine bu örgüt beliriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ne zaman baş başa görüşseler, masada bu örgütün faaliyetleri gündeme geliyor.
Özetle, bu aralar İdlib’den söz edildiğinde denkleme bu örgütü koymadan bir hesap yapmak pek mümkün olmuyor.
BM GENEL SEKRETERİ’NE GÖRE HTŞ’NİN SİCİLİ
Örgütün adı Heyet Tahrir eş Şam. Kısaca HTŞ... Köktendinci ideolojiyi savunuyor. BM Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde El Kaide’nin Suriye’deki uzantısı bir örgüt olarak tanımlanıyor.
Bu örgütü önce olabilecek en tarafsız bir gözden, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in merceğinden anlatmaya çalışalım.
Guterres, BM Genel Kurul kararları uyarınca her iki ayda bir Güvenlik Konseyi’ne Suriye’deki gelişmeleri değerlendirdiği ayrıntılı bir rapor sunmakla görevli. Konsey’e sunduğu son rapor 21 Şubat 2020 tarihli ve geçen aralık-ocak dönemini kapsıyor.
BM Genel Sekreteri, raporunda HTŞ’nin İdlib’de sahada “önemli bir varlığının bulunduğuna” dikkat çekiyor. HTŞ’nin İdlib’deki sicilini aktarırken, Guterres, örgütün kontrolü altındaki bölgelerde insanlara “sistematik bir şekilde kurallar ve davranış kodları dayattığını” belirtiyor. Genel Sekreter, örgütün getirdiği bu kuralların insan hakları hukukunu, yaşam hakkını, özgürlük ve güvenlik hakkını, ayrıca hareket edebilme, ifade, barışçıl amaçlı toplanma ve dernek kurma gibi özgürlükleri temelden ihlal ettiğini vurguluyor.
Guterres, şöyle devam ediyor: “HTŞ’nin kendi atadığı mahkemeler üzerinden, örgüt mensupları, bu kuralları eleştirdiği düşünülen ya da grubun ideolojisine muhalefet etmekle suçlanan kişileri sert cezalara çarptırmış ve infaz etmiştir. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ne gelen raporlara göre, tutuklanan kişilerin akıbetleri ve nerede bulundukları hakkında yakınlarına bilgi verilmemektedir.”
SİVİL ÖLÜMLERDEN SORUMLU
Guterres’in genel ifadelerle yaptığı bu tespitleri daha ayrıntılı bir şekilde görmek için BM Suriye Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu’nun 28 Ocak 2020 tarihli son raporuna göz atabiliriz. Komisyonun BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunduğu bu raporda HTŞ’nin İdlib’deki uygulamaları geniş bir yer tutuyor.
BM Genel Kurul belgesi olarak yayımlanan raporun bu bölümündeki ana saptamalardan biri, HTŞ’nin İdlib’de halk üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdığı, örgütün giderek artan müdahalelerini eleştiren aktivistler, gazeteciler ve diğer sivillerin hukuk dışı tutuklamalara maruz kaldıklarıdır. Raporda bir aktivistin Ouqab hapishanesinde yargısız infaza kurban gittiği bilgisine de yer veriliyor.
Detaylı dökümdeki diğer problemli başlıklar, HTŞ’nin çatışmalar sırasında sivilleri hedef alarak ölümlere yol açması, ayrıca yerel halka hükmedebilmek için kabul edilemeyecek yöntemlere başvurmasıdır. Bu yöntemlerin halkın eğitim ve sağlık gibi hizmetlere erişimini etkilediği belirtiliyor raporda.
Reyhanlı’nın 12 kilometre kadar güneybatısındaki Kafar Takharim’de ekmek ve benzin fiyatlarına yapılan artışı protesto amacıyla düzenlenen gösteriler üzerine HTŞ’nin 7 Kasım 2019 tarihinde kasabaya roketli saldırı düzenlemesi, kasabaya giren silahlı-silahsız insanlara ateş açması bir örnek vaka olarak aktarılıyor. Bu saldırı sırasında HTŞ’nin yüzü maskeli 30 kadar militanı 100 kadar sivil insanın bodruma sığındığı üç katlı bir yapıya baskın düzenlemiştir. Bu baskında biri çocuk 3 sivil ölmüş, yaralıların binadan ayrılmasına izin verilmemiş, yaralı taşıyan bir ambulansa da ateş açılmıştır.
YOLDA YALNIZ YÜRÜYEN KADINLAR HAPSE
Çocukların silah altına alınarak çatışmaya gönderilmesi HTŞ’nin eleştirildiği bir başka başlıktır. Çocuklar cepheye gönderilmeden önce askeri eğitimle birlikte dini eğitimden de geçirilmektedir.
Raporun kadın hakları bölümünde HTŞ’nin doğrudan kadınları hedef alan uygulamaları sıralanıyor. Özellikle dikkat çekilen bir uygulama HTŞ’nin okullarda kadın öğretmenleri ve kız öğrencileri belli kıyafet kurallarına (örtünme) uymaya zorlamasıdır. Yolda kendisine bir erkek akrabası refakat etmeden yalnız yürüyen bir kadının tutuklanması raporda yer verilen HTŞ tasarruflarından biridir. Yanında eşi olmadan sınırı geçmeye çalışan bir kadının akıbeti de hapse atılmak olmuştur.
HTŞ TÜRKİYE SINIRINA İYİCE YAKLAŞIRKEN
HTŞ’yi yakından tanımak İdlib’de önümüzdeki dönemi doğru bir şekilde değerlendirebilmek bakımından önem taşıyor. Bunun temel nedeni, 5 Mart mutabakatı sonrasında İdlib’de muhalefete kalan M-5 otoyolunun batısı ve M-4 otoyolunun kuzeyindeki bölgede HTŞ’nin geniş bir alan hâkimiyetine sahip olmasıdır. İdlib’deki 3 milyona yaklaşan sivil nüfusun büyük bir bölümü Türkiye sınırına bitişik bu bölgeye sıkışmış durumdadır.
Bu coğrafya aynı zamanda Türkiye’nin şubat ayı başından itibaren muazzam bir askeri sevkıyat yaparak çok sayıda mevzi nokta tesis ettiği, bu çerçevede ‘güvenli bölge’ kurma hazırlıklarını yürüttüğü alandır. HTŞ, bu sıkışık sahadaki önde gelen aktörlerden biridir. Dolayısıyla bu aktörü, ideolojisini, yöntemlerini, sicilini yakından bilmekte yarar var.
Ve çok kritik bir soruyu da yanıtlamamız gerekiyor. HTŞ gerçekten bir terör örgütü müdür? Bu konuda bir hayli canlı bir tartışma sürüyor. Yarın bu soruya yanıt arayalım.
Paylaş