Paylaş
“Zafer”le karşıda görünen “kara”ya ulaşmayı kastediyorsa, evet Türkiye koronavirüs COVID-19’la savaşında zafer menziline girmiş gibi görünüyordu.
Koca, bu açıklamasında şöyle konuşmuştu:
“Bu savaşı kazanacağımıza inancımız tamdır. Zaferimizin büyüklüğü ne kadar erken olacağına bağlıdır. Kara görülmüştür ama deniz durulmuş değildir. Yakalanmaktan kaçınacağımız olası dalgalar var.”
Aslında o gün iyimser bakmakta haksız sayılmazdı Sağlık Bakanı. Günlük yeni vaka sayıları mayıs ayının ikinci yarısında bir süre 1.000 eşiğinde kilitlendikten sonra ay sonunda yeniden düşüş yönelişine girmiş ve Koca’nın bu sözlerinden bir gün önce 2 Haziran tarihinde 786’ya kadar inmişti. Bu, virüsün zirve yaptığı günlerde 11 Nisan’da kaydedilen 5 bin 318 rakamından sonra bugüne dek açıklanan günlük vakalar içinde kayda girmiş olan en düşük sayıdır.
O günlerde uzmanların yaptıkları modellemelerde günlük vakaların haziran ayı ortasında 500’lere inebileceği tahmin ediliyordu.
EN DÜŞÜK SAYILAR HAZİRAN AYININ İLK HAFTASINDA
Bakanın bu iyimser mesajları verdiği zaman diliminde yalnızca vaka sayısında değil, yoğun bakımda tutulan ya da entübe edilen hastaların sayısında da sürekli bir düşüş eğilimi gözleniyordu. Yoğun bakımdaki en düşük hasta sayısı yine 1 Haziran’da başlayan o hafta 6 Haziran günü kaydedilmişti. 19 Nisan’da 1.922’ye tırmanmış olan bu sayı 6 Haziran’da 591’e kadar gerilemişti.
Keza entübe edilen hastalarda en düşük sayı 3 Haziran’da yani Bakan’ın “Kara görüldü” dediği gün açıklanmıştı: 261.
Evet, bütün bu göstergelerde eğri istikrarlı bir şekilde aşağı doğru inmeye başladığına göre, Koca’nın da değindiği gibi ‘karanın görüldüğünden’ söz edilebilirdi.
İlginçtir ki, Türkiye’nin karaya en çok yaklaştığı o hafta, COVID-19 ile mücadelede bütün göstergelerin tersyüz olmaya başladığı haftadır. 1 Haziran haftası, günlük yeni vaka, yoğun bakımda tutulan ve entübe edilen hasta başlıklarında en küçük sayılara sahne olduktan sonra her üç kategoride de eğrinin başını birden yukarı doğru çevirip yükselişe geçtiği dönemdir. Bu zaman kesitinde virüsle yürütülen mücadelede bir kırılma yaşanmıştır.
Aynı zamanda Türkiye’de normalleşmeye doğru en kapsamlı adımların atıldığı, devlet dairelerinde normal mesai düzenine dönüldüğü, restoran ve kafelerin açıldığı haftadan söz ediyoruz. Bunu daha sonra hafta sonu sokağa çıkma yasaklarının kaldırılması, ardından 65 yaş grubu üstüne sınırlamaların esnetilmesi gibi adımlar izlemiştir.
GÜNLÜK VAKALAR 1.300’LER EŞİĞİNDE KİLİTLENDİ
Özetle, geride bırakmakta olduğumuz haziran ayının verileri aslında COVID-19 ile mücadeledeki yönelişlerin aşağı giderken birden yukarı doğru çıkmaya başladığını, ardından göreceli olarak yüksek bir eşikte kilitlendiğini gösteriyor.
Günlük yeni vaka sayısında haziran ayının ilk haftasının ortalaması 884 olarak beliriyor. Bu, virüsün nisan ayında zirve yapmasından sonra kaydedilmiş en düşük haftalık ortalamadır. Buna karşılık, bu sayı 8 Haziran’da başlayan haftada 1.158’e, 15 Haziran’daki haftada 1.349’a ve 22 Haziran’da başlayan geçen hafta 1.364’e çıkıyor. Ayın başı ile sonu arasındaki günlük vakalarda ortalama 500’e yakın bir artış söz konusudur. Günlük vakalarda mayıs ayının ortasına dönülmüştür.
Yoğun bakımdaki hastaların sayısında da 6 Haziran’da 591 olan sayı, bu tarihin ardından her gün düzenli bir şekilde yükselmiş ve önceki gün itibarıyla 996’ya gelerek 1.000 eşiğine dayanmıştır. Geçmişte bu eşiğe en yakın tarih, yoğun bakımda 998 hastayla 13 Mayıs’tı. Bu göstergede de bir buçuk ay öncesine gelmiş bulunuyoruz.
Entübe edilen hasta sayısında ise 3 Haziran’da 261’e kadar inmiş olan sayı yine istikrarlı bir artış çizgisi izledikten sonra önceki akşam itibarıyla 381 olmuştur.
Bütün bu tablo içinde artış yönelişinin dışında kalan kategori insan kaybı sayılarıdır. Ölüm sayıları diğer faktörlerden etkilenmeden büyük ölçüde aynı aralıkta seyretmiştir. Günlük ortalama insan kaybı, haziran ayının birinci haftasında 21, ikinci haftasında 16, üçüncü haftasında 20 ve geçen hafta 21’dir.
AVRUPA’DA VAKALARDA DÜŞÜŞ EĞİLİMİ SÜRÜYOR
Bu yönelişlerin altını çizerken bugüne dek Türkiye’yi bu köşede sıkça kıyasladığımız Batı Avrupa ülkelerinin –Birleşik Krallık gibi istisnalar hariç- özellikle günlük vaka sayılarında eskiye kıyasla rahat bir eşiğe indiklerini belirtmeliyiz.
Örneğin İtalya’da, günlük yeni vaka sayısı geçen cumartesi 175, pazar günü ise 174 oldu. İspanya’da bu sayılar cumartesi 564, pazar günü ise 301’di. Fransa’da 22 Haziran’da 373, 23 Haziran’da ise 517 vaka açıklanmıştır. Buna karşılık, bu ülkelerde günlük insan kaybı sayısı Türkiye’nin üstündedir. İtalya ve İspanya gibi ülkelerde bu sayı genellikle 20’li-30’lu rakamlarda seyrediyor.
Her halükârda İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerin, salgını Türkiye’ye kıyasla çok daha şiddetli bir şekilde, çok daha yüksek vaka ve ölüm sayılarıyla geçirmelerine karşılık, geldikleri noktada özellikle vakaları ciddi bir şekilde baskıladıklarını söylemek mümkündür.
Burada bir paradoksla karşılaşıyoruz. Türkiye, bu ülkelerle karşılaştırıldığında salgının ilk dalgasını çok daha düşük bir yoğunlukta atlatmış olsa da, gelinen noktada günlük vakalarda bu ülkelerden daha yüksek bir çizgide kilitlenme durumuna girmiştir.
Sonuçta, Sağlık Bakanı Koca’nın benzetmesiyle değerlendirmemiz gerekirse... Evet, kara görünmekle birlikte geminin limana girebilmek için daha bir süre dalgalarla mücadele etmesi gerekecek gibi görünüyor.
Gemi neden “kaçınabileceği dalgalar”a yakalanıyor? Ayrıca, dalgaları atlatıp sakin sulara nasıl çıkabilir? Bu soruya yarın özellikle Prof. Mehmet Ceyhan’ın görüşlerinden hareketle yanıt aramaya çalışalım.
Paylaş